Gökay' dan
Hayat garipti, yorucuydu. Hayatımı düşünüyorumda mutluluk beni hep yarım yamalak bulmamış mıydı zaten?
Çocukken ailem yanımdaydı. Mutluydum huzurluydum. Tek derdim oyun oynamaktı ve en büyük hayalim; yüzmeyi öğrenip bir balığın kuyruğuna tutunmak ve denizde özgürce, yorulmadan dolanabilmekti.
Sonra kara bulutlar dolandı bacaklarıma. Ölümle, acının en koyu tonuyla karşılaştım. Babam gitti. Annemin eteğine sarılmış babamın üzerine bir avuç toprak atılışını izlerken hiçbir şeyin farkında değildim. Ne ölümün ne demek olduğunu, nede insanların gözlerindeki yaşların nedenini anlayabiliyordum. Bir süre sonra, babamın bir daha gelmeyeceğini farkettiğimde, annemin sevgisine tutundum sıkı sıkı. Yaşamak için bir nedene ihtiyacım vardı. Bir güce..
Zaman büyüttü beni sonra. Hem bedenimi, hem ruhumu.. Bir şeylerin üstesinden gelebilmek daha kolay olmaya başladı. Artık annem beni değil ben onu koruyordum.
İlk defa birinden hoşlandığım gün dün gibi. Onu başka biriyle el ele görüpte yaşadığım hayal kırıklığı.. İlk defa yabancı biri için üzülmüş, acı çekmiştim. Her şeye rağmen annem yanımdaydı ama. Yine onun sevgisiyle hayata dört kolla sarılmıştım. Onun sevgisi beni ayakta tutan özel bir güçtü sanki.
Birbirimize yetiyordu biz. Yaşamak için başka hiçbir şeye, hiçkimseye ihtiyaç duymuyorduk. Onu görünceye kadar. Buğra'yı.. Buğra benim ilk ve son aşkım. Benliğimi açtığım ilk kişi. Onunla tanıştıktan sonra çok şey değişmişti hayatımda. İlk defa kalbimin teklediğini hissetmiştim mesela. İlk defa birini deliler gibi kıskanmıştım. Ve ilk defa kendimi birine ait hissetmiştim.
Bana çıkma teklifi ettiği gün manyak gibi mutlu olmuştum. Belkide hayatım boyunca en mutlu olduğum andı. Ve en mutlu olduğum gün. Annem ilk defa beni biriyle paylaşırken tereddüt etmemişti. O da çok sevmişti Buğra'yı. Güvenmişti.. Hatta o kadar çok güvenmişti ki, beni emanet edip gönül rahatlığıyla gidebileceğini hissetmiş ve bu dünyadan göçüp gitmişti. Belki de babamı özlemişti. Sevdiği adamı..
Buğra beni hep, annemin sevdiğine kavuştuğunu söyleyerek teselli etmişti. Babamla mutlu olduklarını ve beni üzgün görmek istemeyeceklerini söyleyerek ağlamama engel olmuştu. Annem gibi sarılmıştı bana. Beni onun gibi sevmiş ve koruyup kollamıştı. Ya da ben öyle olduğunu sanmıştım. Bulunduğum durum bunun en büyük kanıtıydı belkide. Ve tabii ki beni defalarca terk etmiş oluşu..
Şu an bilmediğim bir yerde ve tanımadığım insanlar tarafından lanet olasıca bir yatak odasına hapsedilmiştim. Üstelik bacağından zincirlenerek!
İlk uyandığımda ve kaçırıldığımı hatırladığımda bağırıp çağırmış ve kapıyı yumruklamıştım ama kimseye sesimi duyuramamıştım. Ya da duymuşlardı ama duymamazlıktan gelmişlerdi. Bilmiyordum. Bildiğim tek şey ise artık mutlu olmak için savaşmaktan ve yaşamaktan yorulduğum gerçeği. Artık ne olacaksa olsun diyorum. Nasıl olsa mutlu olamıyorum.
**********
Üzerimde bir ağırlık hissettigimde zorlanarakta olsa gözlerimi açtım. Üzerimdeki kolu ittirdikten sonra korkarak yan tarafıma döndüm ve tanımadığım bir erkek yüzüyle karşı karşıya geldim. Tam yataktan kalkmak için harekete geçmiştimki iri kollarıyla beni sarıp kendine çekmesiyle neye uğradığımı şaşırdım. Uyumuyor muydu? Daha da önemlisi ben ne ara uyuyakalmıştım?!
"Bırak beni!" diye tıklayıp onu itiklediğimde kollarını dahada sıkılaştırmıştı. Bu nasıl bir güçtü böyle!
"Rahat dur bebeğim." diye mırıldanıp suratını saçlarıma gömdüğünde dişlerimi kaslı koluna geçirdim ve koparmak istercesine ısırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gay ve Lezbiyen Okulu
Genç KurguGökkuşağı serisi 1. Kitap 2015 🏅Lez- 38 🏅Merak- 52 🏅Savaş- 688