Sinan:O halde hadi doluşun ormanlara,dağlara,çöllere.Milyonlarca insan yalnız yaşacayakları kulubelerini dipdibe inşa etsin.Ve gökdelenler boş kalsın.İnsanlar ormandan kaçtıkları için köyler kurdular,duvarlar ördüler ve tarım yaptılar.Peki ormanda yaşayanlar hala yok muydu?Onlar ele geçirildiler,köle yapıldılar,piramit inşasında işçi oldular,piramitlerin tepesinde kurban edildiler
Şehirlerde yaşamayı vahşi hayattan sıyrılma olarak mı görüyorsunuz?Dikkatli bakın artık devasa bir ölüm kalım savaşı devasa bir rekabet var.İnsan türü başlı başına bir tür değildir.Tarım devriminden sonra ortaya çıkan şehirler birleşik miydi yoksa av için birbiriyle rekabet eden farklı türler gibi miydi?
Tüm bu şehirler birbirleriye savaştılar,nüfusu çok olan daha çok asker sağladı ve daha çok yayıldı.Bu ilerleyişte oramanda yaşayan küçük sevimli doğal kabilelere yer yoktur ! Yalnız kulubelere ise hiç yoktur.Şu an ormanda ya da deniz kenarında sevimli bir evin varsa bunun sebebi bu araziyi tapuya tescil ettirmendir.Bu yaşam şekli var olabilmek için devlete,içinde vergi daireleri;adliyeler,karakollar barındıran şehirlere ihtiyaç duymaktadır.Çünkü o tatlı kulübene birisi girmeye kalktığında hemen telefonla jandarmayı arayacak ya da arazini korumak için adliyeye gidip dava açacaksın.Peki ya olmasa.Tüm insanlar bu doğal yaşam akımına kapılıp ormanlara kaçsa.O zaman her şey başa saracak,yalnız yaşayan insanlar doğal arazi içinde sınırlı kaynaklar için tekrar öbekleşmeye ve öbekleşen diğer gruplara tekrar saldırmaya başlayacaktır.Bunu reddeden aborjinler,afrikalı yerliler,kızılderililer sadece katledilmeyi bekleyecektir.Şu an gördüğünüz devasa megapoller bile birer sırtlan sürüsü gibi diğerler metropollerle mücadele halindedir.Mesela Amerikanın 2.dünya savaşında baskın güç haline gelmesini sağlayan,deva nüfusu ve bu nüfusun sağladığı ekonomi,kalkınma,üretim gücüdür.Doğal yaşama,yalnızlığa geri dönme,aynı yolu tekrar yürümekten başka bir şeye yol açmaz.
Tüm doğal arazilere,ve tüm yapay arazilere müdahale edilmeli
Bakın endüstriyel işlemler kullanılan bir doğal kaynak ya da canlı türü soyu tükenme riskiyle karşı karşıya kaldığında,Televizyon tüketiciye yüklenmekte,ve daha az kağıt tüketmelerini daha az su tüketmelerini daha az kürk almalarını istemektedir.Bunu doğa romantizmiyle yapar.Ağaçları sevin,hayvanları sevin.Doğa güzeldir,doğa cicidir,huzur doludur,bu yüzden ona zarar vermeyin,kıçınızı daha az tuvalet kağıdıyla silin,ve hemen sifonu çekmeyin.Sonra o canlı türünün tesislerde sistemli bir şekilde üretilmesi gerçekleşir ve soyu tükenme tehlikesini atlatır.Bu sefer bize çıkıp anons yaparlar,Artık rahat rahat kıçınızı silebilirsiniz çünkü bu tuvalet kağıdı tesislerde sadece katledilmek üzere yetiştirilen ağaçlardan elde edilmektedir.Bu et sadece kesilmek için yetiştirilen hayvanlardan elde edilmektedir.Ve doğadayken nesli tükendiğinde türün ruhu huzurlu bir son bulacakken,artık tesislerde asırlar boyunca kontrollü bir katliama hapsolacaktır.
İnsanlığa baktığımda gerçek bir doğa sevgisi göremiyorum,gerçek doğa sevgisi doğadan zevk almaya çalışmazdı
Fakat,apartmanlar öyle değil.Apartmanlara baktığımda onlarda insanlığın basitliğini,samimiyetini ve zavallı hapsoluşunu görüyorum.İçine yığıldıkları bu çarpık ya da sıkıcı derecede simetrik yapıları bir de rengarenk boyamaları,onu güzel kılmaya çalışmaları gözlerimi yaşartıyor.Apartmanlarda dayanma gücünü görüyorum ve gelişmeyi,daha iyiye gitmeyi.
Apartmanlarda insanlığın kaderini kendi ellerine alışını görüyorum
Melis:Sen çok dolmuşsun