Ruhum bedenden ayrılır

36 1 2
                                    


Medya Doruk ;)

–_–_–_–_–_–_–_–_–_–_–_–_–_–_–

Doruk'tan

Kızı arabaya yerleştirdikten sonra sürücü koltuğuna geçtim ve arabayı çalıştırdım.

Kıza  bir şey olmamasını istememin tek nedeni bana söylediği lafları bizzat kendim ona yedirmekti.

Kimse bana o şekilde konuşamazdı. Yeni olması ise hiçbir şey değiştirmiyordu.

Eğer kız böyle yaparsa diğerleride cesaretlenir ve daha çok kişi ile uğraşmam gerekirdi.

Yanımdan gelen inleme sesiyle o tarafa baktım.

Kız" Nereye götürüyorsun " diye mırıldandı.

Kıza bakmayı kesip yola dönerken" Hastane" dedim.

Kız yine ağzını açarak " Ne o zibidilerin okulunda revir yok mu?" diye sordu.

Biran şaşırmadım desem yalan olurdu.

Kıza dönerken " Şuan bana muhtaçken bunları konuşman ne komik " dedim.

Kız " Sana muhtaç falan değilim" dedi.

Aa yoksa kızı sinirlendirdim mi?(!)

"Seni yolun ortasında bırakıp gidebilirim" dedim.

Kız umursamaz bir tavırla " Eee" dedi.

Hadi ama bu şekilde zarar görmesi kesinken niye takmıyordu.

" Karşıdan gelen bir arabanın altında kalabilirsin" diye devam ettirdim.

Belki korkar diye. Sonuç

" En fazla ruhum bedenden ayrılır" cevabını almak oldu.

Ölürüm demek yerine cümleyi uzatması edebiyatı sevdiğini gösterirdi dimi...

Doğu'dan

Arabada olduğumu anlayınca " Nereye götürüyorsun" diye mırıldandım.

Çocuk yola dönerek " Hastane" diye cevapladı beni.

"Ne o zibidilerin okulunda revir yok mu? " diye sordum.

Çocuk bana dönerek" Şuan bana muhtaçken bunları konuşman ne komik" dedi.

Bu beni sinirlendirmişti.
Sinirimi sesime yansıtarak " Sana muhtaç falan değilim" dedim.
Sinirlenmem hoşuna gitmiş gibi " Seni yolun ortasında bırakıp gidebilirm" dedi.

Ne olurdu ki ...

" Eee" dedim.
Tepkim onu şaşırtmış olacak ki kaşları yukarı kalktı.

" Karşıdan gelen bir arabanın altında kalabilirsin" dedi.

Sanki daha önce hiç kalmadım diye düşündüm.
Bir cevap beklediğini anlayarak" En fazla ruhum bedenden ayrılır" dedim.

Belki ölürüm demek daha kısaydı ama ben ilk kazada zaten ölmüştüm.

Sadece ruhum bedenimi terk etmemişti.

İkinci bir kaza belki ruhumu alırdı.

Çocuk bu cevabı beklemiyordu ki " Demek ölmekten korkmuyorsun " dedi.

Ben zaten ölüyüm demek istesemde sadece kafamla onayladım.

Ben tam olarak hatırlayamadığım bir kaza da ailem ile birlikte ölmüştüm.

Merak dolu gözlerle çocuğa döndüm ve " Beni yolun ortasına bıraktığında kalkmayıp orada dursam. Bu intihar sayılır mı? "
diye sordum.

Bu soruda onu şaşırtmıştı. Cevaplamasını beklemiyordum ama " Sanırım" diye yanıtladı sorumu.

Başımı öne eğerken " Ya yol kenarına bırak o zaman yada okula geri götür" dedim.

Ufak bir kahkaha sesi duydum. Ardından " Niye bayıldın ? Çok mu korktun benden" diye sordu.

Korkmak mı? Komik şey...

Ona taraf döndüm ve " Okul mu yol kenarı mı ?" diye sordum.

Daha fazla onu çekemezdim.

Yine küçük bir kahkaha ve " Okula geri götüreceğim ama bunu sana yardım olarak görme. Bana dediğin lafları sana yediricem" dedi.

Derin bir nefes aldım ve ona taraf dönerek " Elinden geleni yap " dedim.

Evet klasik bir cevaptı. Ama yapacak yada diyecek başka bir şey bulmak ile uğraşamazdım.

Biran önce yemek yiyip ilaç içmezsem tekrar bayılacaktım.

Çünkü ağrı ben burdayım diye kendini göstermeye başlamıştı.

Bide o bahçeyi baştan yürümek vardı dimi.

"Senin yüzünden bahçeyi baştan yürüyücem " diye mırıldandım.

Beni duymasını beklemiyordum. Ama sanırım duymuştu ki " Teşekkür etme yöntemin mi? " diye sordu.

Teşekkür mü bekliyordu?

" Ne için teşekkür etmeliyim? Bana çarpıp ağrıma ağrı kattığın için mi ? Bayılmama sebep olduğun için mi? Yoksa bahçede ilerlediğim yolu tekrar yürümeme sebep olacağın için mi? " diye cevapladım.

O kadar uzun konuşmam onu şaşırtmış olmalı ki bir ara dönüp bana baktı.

Kaşlarını kaldırarak " Benim yüzünden mi bayıldın? Ha ha çok komiksin bir omzum mu seni bayılttı ? " diye tısladı.

Sanırım yeni kaza geçirdiğimi göremeyecek kadar kör ve salaktı.

Tam bir şey diyecekken yanıma giren ağrı inlememe neden oldu.

Çocuk bana hiç bakmadan devam ediyordu. Bu ağrı diğerleri kadar erken geçeceğe benzemiyordu.

Başımı öne eğerken " Beni yemek yiyebileceğim bir yerde bırakır mısın ? " diye sordum.

Oğlan umursamaz bir tavırla " Neden ? " diye sordu.

Açıklama yapmak istemesem de " İlaçlarımı içmem için bir şey yemem gerek " dedim.

Yine umursamaz bir şekil de  " Okulun kantininde yersin " dedi.

Sinirlenmeye başlamıştım.

" Eğer ağrı dayanılmaz olmasaydı senden bir şey istemezdim." diye soludum sinirle.

" Aa ağrın mı var? Okula kadar dayanmalısın bebeğim " dedi.

Bu adamdan bir bok olmayacağını anlayınca gözlerimi kapattım ve ailemi düşünmeye başladım.

Beni rahatlatan da canımı yakanda onları düşünmekti.

Onlar gitmişken ben yaşamayı hak etmiyordum.

Biran gözünün önüne gelen Sarp sulületi  ile yüzümde bir tebessüm oluştu.

Yüzünü göremiyordum. Ama ben abimi arkadan görsem bile tanırdım.

Yine gidiyordu. Bana taraf hiç dönmeden arkasına hiç bakmadan ilerliyordu.

Hem onu arkadanda olsa gördüğüm için sevinirken hem de tekrar gittiği için üzülüyordum.

Yan taraftaki hayvan beni dürtene kadar okula bile geldiğimizin farkında değildim.

Yavaşca arabadan inmeye başlamıştım ki " Akşama kadar seni bekleyemem" diye tısladı yanımdaki hayvan.

Sanki keyfimden böyle yapıyordum. Elimde olsa koşarak uzaklaşırdım. Ama elimde değildi işte...

" Ahh sanki keyfimden böyle yapıyorum " diye mırıldandım.

Arabadan inince bana doğru koşan bir adet Batu ve Deniz beklemiyordum.

YETİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin