Nasıl yani Mehmet Bey Liva'nın babası değil mi?
Bu soru beynimin her yerini kemiyordu sanki. Sevinsem mi, bu kadar saf oluşuma üzülsem mi bilemiyordum. Bir nevi içimi huzur kaplamıştı. Teorik olarak evli, çocuğu olan birine kalbim çarpmıyordu sanırım bu beni mutlu etmeye yetmisti.
Liva'nın durumu gayet iyiydi rahatlamıstım.
Mehmet Bey yanıma doğru geldi azar yiyeceğimi düşünüp başımı ışık hızında yere doğru eğdim. Usulca yanıma oturdu. "Biraz önceki davranışlarım için sizden özür dilerim. Yeğenim ilk göz ağrım, babası öldükten sonra ablam ve Liva'nın sorumluluğunu ben üstlendim bu yüzden babası gibi endişeleniyorum. Kusuruma bakmayın." Dedi.
Yüzümün kızardığını hissediyordum. Sesim çok çıkmasada kısık sesle "Estağfurullah, ne kusuru. Tepkiniz endişeniz gayet doğal. " diyebildim.
O muhteşem gülümsemesiyle tebessüm etti.
O güldüğü zaman tüm solgun çiçekler tekrar hayata dönüyor, tüm karanlıklar aydınlığa kavuşuyor, tüm dertler dermana dönüşüyordu sanki...
Gözlerimi başka yöne çevirdim hemen. Utandığımı anlayıp "Haydi gidelim artık vakit geç oldu." Dedi.
Liva'yı da aldıktan sonra yola koyulduk. Arabada büyük bir sessizlik vardı, elini radyoya götürdü ve aniden çalan o muhteşem şarkı, Mehmet'in güzelliğine güzellik katıyordu..."Mektup yazdum sevdama, okusun geceleri, geleceğum aklına da, Cuma geceleri..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Külleri
RomansaKüçük yaşta yetim kalan hayata dair umutlarını çoktan kaybetmiş, mutluluğu boş, işsiz insanların uydurdugu bir duygu olarak tanımlayan 22 yaşında olan Sare'nin yaşam mücadelesi. Yıllar sonra tekrar doğacak olan güneşin varlığından habersiz bir genç...