Evet başlıyorduk. Neye mi ? Projemize. Okulun önünde yardım için kocaman bir stand kurmustuk ama gelen geçen pek yoktu toplayabildiğimiz sadece 100 tl 50 kuruştu. Sinirle yüzümü burusturdum ya başaramazsak diye fısıldadım. İçimi korku esir aldı. Bekledim,bekledim standa gelende geçende yoktu. Hepimizin morali bozulsada ben çaktırmamaya çalışıyordum umutsuz olmamalıydım.
Kolumdan destek alarak yuzumu avucumun arasına alıp içimden sövmeye başladım sonra o ses geldi.
"Hey kızıl?" kafami hızla kaldırmamla gözlerim organik öküzle buluşması bir oldu.
"Dalga geçmek için geldiysen hiç çekemicem" dedim bıkkın sesle.
Gözlerini alayla çevirip güldü.
"Şu proje için gerekli parayı bağışlasam ne dersin?"
Gözlerim mutlulukla parladı.Dayanamayıp o heycanla sarıldım. Yaptığım şeyin saçmalıgın farkına varıp hemen geri çekildim.
" C-cidden teşekkür ederim." dedim gülümsememi eksik etmeyerek.
Güldü." Karşılıksız olacağını sanma birşey karşılığında..."
Gözlerimi kocaman pörtletip masanın üstünde ne varsa suratına fırlatmaya başladım. Ne istediğinin farkında bu?!
"Seni pis sapık. Ne demek karşılıksız değil. Senin ciğerini oyarım ben bee!!"
Eda belime sarılıp beni durdurmaya çalışıyordu tıpkımsı bir ahtopot gibi.
Ellerini suratına siper edip bir şeyler diyordu ama ben o sinirle hiçbir şey duyacak değildim. Eda sonunda beni sakinleştirdiğinde dinlemeye karar verdim aslında yorulduğumdan durdum ama konumuz bu değil.
"Kafayımı yedin kızım sen ne teklif ettiğimi duydun mu sen?!"
Sinirle bağırmaya başladım.
" Bak hala teklif diyor. Senin kafanı klozete sokup boğarım ben."
"Bir dinle ya bir dinle ne gevezesin sen!"
"Söyle, söyle ne teklif edeceksen kafani kırmam için bir nedenim olsun?"
Güldü." O parayı vermem karşılığında..."
Gözlerimi devirdim " Acun Ilacalı gibi adrenalin yaratmaya çalışma simdi sokcam tırnaklarımı suratına!"
Dediğim laf onun suratını düşüreceğine hayvan gibi sırıtmaya başladı. Merağımı ikiye katlıyordu bu tavrı.
" O para karşılığında 2 hafta evimde hizmetçi olarak çalışacaksın"dedi.
Gözlerimi nefretle kıstım.
" İntikam almak için dimi?"
Pis pis sırıtarak kafasını sallmaya başladı.
Gözlerimi gözlerine dikip uzu süre baktıktan sonra gözümü bile kırpadan elimi uzattım.
"Anlaştık!" sırıttı.
"Anlaştık laz kızı!"
***********************
Kafamı yastığa koyduğumda derin bir nefes aldım. İyi mi yapmıştım kötü yapmıştım. Bu durumlarda elimi kalbime koyup düsünürdüm ezberimi bozmayıp yine öyle yaptım. Kalbim iyi yaptın, gururum naptın sen mal! Diyordu. Normalde gururumu dinlerdim ama söz konusu küçük bir prensesin yürüme olanağıysa gururumu çöpe atmaya hazırdım. Hatta attım bile... Elimi telefona atıp gönlümün sultanını babamı aramaya karar verdim. Telefonu kulağıma koyup yatakta doğruldum.
"Alo pamuğum hayırdır bişey mi oldu kızım. Anlat babana gelip alayım mı seni?" dedi tek nefeste. Bu saatte arayınca nasılda korkmuştu.
Güldüm."Baba sakin ol bir şey olmadı sadece özledim."
Güldü."Bende seni özledim pamuğum hemde çok sensiz her yer yabancı geliyor bana bir bilsen?" sesindeki hüzünü hissedince ürperdim özlemle.
"Babaa yapma böyle nolur daha çok üzlüyorum. Sana sarılmak öyle çok istiyorum ki şuan." gözümden bir yaş süzüldü yavaşca çeneme doğru.
Sesi üzüntüyle kısıldı."Ağlama hissediyorum"
Mızmızca kıkırdadım. " Sende ağlama bende hissediyorum."
Güldü,gülüştük.Biz böyleydik sıradışı bir baba kız ilişkimiz olmasada hissederdik üzüntümüzü sevincimizi. Onun özlemi son günlerde bütün benliğimi sarsada geri adım atıp dönmeyecektim kararlıydım. Telefonuma gelen mesajla irkildim. Elime telefonu alıp mesaja baktım.
"Laz kızı yarın okulun önünden alırım seni evi ve kalacağın odayı görürsün."
Neeeee?! Orda mı kalacaktım ben böyle bir şey planlamamıştım. Neden herşey istediğimin aksine gelişiyordu.
**********************
Okulun dış kapısının dibindeki duvara yaslanmış bekliyordym. Neyi mi? Belamı!. Havanın soğuk olmasınin verdiği sinirle ayağımı ritmik bir şekilde yere vuruyordum. Evet arkadaşlar ontilop hava sağamıza girmiş bulunmakta. Goözlerimi kısıp sinirle ons baktım. Ama beyfendi bunda baya bir zevk alıyor gibiydi. İlginç!
Yanımda durup yüzümü süzdükten sonra kafasıyla hadi der gibi bir hareket edip yürümeye başladı. Kaşlarımı catıp kollarımı birbirine bağlayıp arkasından elinden pamuk şekeri alınmış kücük bir kız çocuğu gibi yürümeye başladım.
ARAF'IN AĞZINDAN.
Babasına mızmızlanan küçük bir kız çocuğu gibi arkamdan geliyordu. İstemsizce gülümsedim.
Aslında ona kinim yoktu sadece onunla uğraşmak hoşuma gidiyordu. Hoşlanmıyorum sadece bir oyuncak gibi insanlarla oynamak hoşuma gidiyor o kadar bu benim bahanem değil. Hayatım kolay geçmedi hep istenmeyen bir çocuk oldum. Annem ve babam demeye utandığım şahıslar beni yanlışlıkla yapıp üstüne aldırmak istemişler ama bilin bakalım noldu? Geç kaldılar beni aldırmak için yoksa hayatı teklikeye girermiş anne adayının. Uzun lafın kısası her oturduğum yemek masasında istenmeyen bir çocuk olarak anımsanan bir insan nasıl aşkı tadar ki? İnanmadığı hissetmedi şeye. Açık olursam ben aşkın olduğuna, karşılıksız sevginin olduğuna inanmayan ve iyi insanların kazandığını görmeyen biri olarak. Bu kızın bana farklı hissettirdiğine de inanmıyorum.
Düş dünyamdan beni kulağıma gelen o kadife ses uyandırdı.
"Deniz üstünde fener bir yanar bir yanar birde söner.
Deniz üstünde fener bir yanar bir de söner.
Bu kaybana sevdaluk ne yana olsa döner.
Bu kaybana sevdaluk kırk tarafada olsa döner.
Gel kaçalım sevduğum dağların arkasından. Yandımda ölceğim bu yürek yarasından."
Arabayı usulca durdurup. Onu dinledim. Kafasını cama yaslayıp söylediği türkü içime huzur ekmişti. Hayranlıkla onu izlediğimi bana pörtlemiş gözlerle bakınca anlamıştım. Yutkunuyum derken kendi tükürüğümde boğuluyordum azkalsın. Ne yapıyordu bu kızıl bana ? Sırtıma vurmaya başladı. Eli de kürek gibiymiş yuh ya.
"Dur dur canımı çıkartıyorsun"
"Sana da iyilik yaramıyor iyi be!" yüzüne burusturup koltuğa yaslandı. Kendimi toparlamaya çalıstım. Nefesime kaçan tükürük beni zorlamıştı baya. Kendimi toparlamamın ardından arabayı sürmeye başladım. Kısa sürede saray görünümlü çöplüğün, insan görünümlü mutluluk hırsızları olan ailemin bulunduğu konutun önündeydik. Derin nefes alıp elini yumruk yapıp " başlıyoruz" diye fısıldadığını duymuştum. Çaktırmadan gülümsedim pis pis.
Kapıdan içeri girince tedirgince etrafa göz gezdirdi. Bu oyundan zevk almaya başlamıstım bu kızla uğraşmak hoşuma gidiyordu.
Bir bölümün sonuna daha geldiiik. Bu bölümü kısa kesmek zorunda kaldım çünkü olaylar bölünsün istemedim. Eğer Eylül'ün söylediği şarkıyı merak ediyorsanız ;Selçuk Balcı- Deniz üstünde fener yazarsanız bulursunuz. Okuyan herkese teşekürler ama yorumlarınızı esirgemeyin lütfen *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2'Sİ 1 ARADA
General FictionAŞK ; Yaşattıkları bir ömüre sığacak kadar geniş kime nerde nasil olunacağı belli olunmayandir.Sen ve ben yoktur biz vardır. pişmanlıklar yoktur. Gurur yoktur Aşk'ta. En güzeli de ne biliyor musunuz ? Yapmam dediklerinizi aşık olunca yaptığında ken...