Kalbimin derinliklerinde ki sızı böyle gecelerde belli ediyordu kendini tekrar ve tekrar. Evet fazlaca gülen ve eğlenen bir insanım. Belkide tasasız gözüken... Ama bazı acıların yeri asla kabuk tutmaz, tutsada küçük bir darbeyle tekrar ve tekrar kanar. Ben aciz bir insanım. Her gece annemin kokusunu neye benzediğini tahmin etmeye çalışan, onun yüzünü unutmamak için çabalayan başaramayınca gardını indirip kendini gözyaşlarının kollarına bırakan aciz bir insan. Ne yaparsam yapayım aşırıya kaçıyorum bu hayatta. Çok fazla gülüyorum veya çok fazla ağlıyorum. Ya çok seviyorum ya da çok fazla nefret ediyorum. Hayat bana acımasız davranmıştı. Annemi elimden alıp, elimi kolumu kırıp beni dünya denilen acımasız yere atıp "Yaşa" demişti. Peki ben mi seçmiştim böyle olmayı... Bir kız en çok annesine gerek duyar bu hayatta. Okula ilk başladığında, ilk düştüğünde, ilk ergenlik sivilcesi çıktığında, ilk aşık olduğunda. Benim annem benimle bu ilkleri yaşayamadı. Benim sadece babam oldu yanımda dimdik duran, onun güçlü cüssesi bana güç verdi. Bu küçük kırılgan kız çocuğunu ayakta tutan babasında gelen karşılıksız sevgi oldu. Hani bir kızın annesiyle yaşadığı ilkler olur ya babamlada bir çok ilkim oldu. İlk kez onunla balık tutmaya gittim. İlk kez onunla araba tamir etmeye çalıştım. Yaşım küçüktü belkide bunları yaptığım zaman. Hataya açıktı yaptıklarım ama benim yanımda her hatamı benimle birlikte seven dünyanın en güçlü adamı vardı. İşte bu yüzden başka bir erkekten gelecek sevgiye muhtaç olmadım. Biraz klişe olacak ama babam benim ilk aşkım.*************************
Saat neredeyse gece yarısına geliyordu ama itinayla beni uyku tutmuyordu. Telefonu elime alıp biraz oyun oynadım ama hala tık yoktu. Yataktan yavaşça doğrulup günü birlik olmasada tuttuğum günlüğümü elime aldım. Bütün sevinçlerim gözyaşlarım bu defterde gizliydi. Haykırışlarım ve ayakta durma çabam defterden bana gülümsüyordu. Odada ki sessizliği telefonumdan gelen ses bozdu. Biri arıyordu. Babam olacağını düşünüyordum bu saatte beni ondan başka kimse aramaz ki. Telefonun ekranında yazan ismi görünce kısa çaplı bir şaşkınlık yaşamıştım. Ama açmak içinde hızla hareket ettim.
"Araf ? "
"Eylül" ü leri uzatıyordu ve sesi acayip derece baygın geliyordu. Bunları birleştirince ortaya tek tablo çıkıyor. Karşımızda "Sarhoş bir Araf" bulunuyor.
"Sarhoş musun sen? " lafı dolandırmadan sormuştum.
"Olabilirim de olmayabilirimde işte bütün mesele buu." baygın bir kahkaha atmıştı.
Yaptığı iğrenç espri karşısında yüzümü buruştursamda kelimelere aksettirmedim.
"Neden içtin?"
"Bir nedeni yok. Sadece bazı şeylerden uzak kalmak istedim Eylül. Sadece sen dışında her şeyden uzak kalmak istedim. "
Bu hali beni oldukça şaşırtıyordu aynı zamanda korkutuyordu. Çünkü bildiğim kadarıyla sarhoş insanlar savunmasız bir halde oluyordu.
" Nerdesin sen? " bunu söylerken kabanımı üstüme giymek için büyük bir efor harcasamda başatmıştım.
"Yurdun kapısının önünde."
"Ne! Ciddi olamazsın! "
"Yemin mi edeyim Eylül burdayım işte dışarı gel." sesi çocuk gibi çıkıyordu bir an çok sevimli geldi gözüme.
"Bekle geliyorum."
Telefonu kapattığım gibi kendimi odanın dışına atmam bir oldu yurdun merdivenlerini hızlı inmek istesemde görevlileri uyandırmamam gerekti. Son kapıyı da aştığımda derin bir nefes aldım ve kendimi kapının dışına attım. Çaresizce etrafta bakınırken basamakların dibinde kafası önünde yarı baygın duran Araf'ı gördüm. Bu hali kalbimi sıkıştırmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Sesimi kontrol etmeye çalıssamda bir o kadar titreyen alt çenem bana zorlul çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2'Sİ 1 ARADA
Ficción GeneralAŞK ; Yaşattıkları bir ömüre sığacak kadar geniş kime nerde nasil olunacağı belli olunmayandir.Sen ve ben yoktur biz vardır. pişmanlıklar yoktur. Gurur yoktur Aşk'ta. En güzeli de ne biliyor musunuz ? Yapmam dediklerinizi aşık olunca yaptığında ken...