Ellerimi saçlarıma götürüp çekiştirdim. Bana yaklaşmasını istemiyordum.
"Sen iyi misin?" Çocuğun sesi yankı gibi kulaklarıma dolarken gözümden bir damla yaş aktı. Ellerimi saçlarımdan çekip kulaklarıma götürüp bastırdım. Sesini duymak istemiyordum!
"Şşh, sorun yok bebeğim." Ağzımdan tiz bir çığlık kaçıp parkta yankılandığında, Taylor'ın sesini duydum.
"Git buradan, hemen!" Gözlerimi daha sıkı yumdum. Taylor geldi, sakin ol Selena.
"Selena, ben geldim. Sakin ol. Pembeyi düşün." Haklıydı. Aklıma hemen pudra pembe rengini getirdim. Pembe, birazda olsa rahatlatabilen bir şeydi. Ellerimi kulaklarımdan çektiğimde, dünyada olan bütün sesler normal bir şekilde duyulmaya başladı. Nefesimi zorlada olsa düzene soktum.
"Daha iyi misin?" Başımı salladım. Keşke onu su almaya göndermeseydim. Veya keşke böyle bir şey yaşamamış olsaydım. "Üzgünüm."
"Ne için?"
"Seni yalnız bıraktığım için." Taylor burukça gülümsediğinde bende gülümsedim. O dünyanın en iyi arkadaşıydı. Zayıflıktan incecik kalan kollarımı ona dolayıp sıktım. Ona sahip olduğum için çok şanslıydım. Birde Perrie vardı tabii. Onunla da Taylor kadar yakındık.
"Sorun değil."
*
"Unutma Selena, sen deli değilsin." dedi Perrie. Bir psikoloğa gidiyorduk ve annem zorla erkek bir psikoloğa gitmemizi söylemişti. Bu durumdan nefret ediyordum, zaten erkeklere bakamıyordum bile, bir de psikoloğum erkek olacaktı. Alışamayacaktım işte. Perrie ve Tayor'a sarılıp psikoloğumun adına baktım.
Justin Bieber.
Kapıyı tıklattığımda, "Gir." sesiyle Perrie'ye, Taylor'a ve anneme baktım. Sonra da içeriye girip ayakta dikilmeye başladım. Yüzünü göremediğim psikolog, bir şeyler yazarken aceleyle konuştu.
"Gel otur şöyle." Birkaç bir şey yaparken, bende işaret ettiği yere oturdum. Bay Bieber, nihayet karşıma oturabildiğinde, hala yüzüme bakmamıştı. Can sıkıntısından dudaklarımı kemiriyordum. Sıkıntı derken, bir erkekle karşı karşıya olduğum için kötü hissediyordum.
"Nasılsın?"
"İyiyim." Ela rengindeki gözlerini tam gözlerimin içine diktiğimde, içimde bir sıkıntı balonu oluştu. Hemen başımı öne eğip babetlerime diktim.
Korkuyordum.
"Şikayetin nedir? Kimse bana bir şeyden bahsetmedi. Annen de senin söylemen gerektiğini söyledi." Anne!
"B-ben," Boğazımda düğümcük oluşturan birşey yüzünden konuşamamıştım. Şu an ölmek istiyordum. "Şey-"
"Ney?" dedi gülümsemesini genişletip dişlerini gösterirken. Bunu yapmasını istemiyor olsam da söylemedim. "Hadi ama, söyler misin artık?" Kalp atışlarım yankı gibi gelmeye başlarken, kendimi kaybettiğimi fark ettim. Yutkunarak, tırnaklarımdaki Taylor'ın sürdüğü pembe ojelere baktım. Biraz daha sakin olabilmeliydim.
"Utangaçlık mı sorunun? Öyleyse eğer, biliyorsun bana anlatabilirsin." Titreyen ellerimi birbirine kenetledim. Dışarıdaki sesler kulaklarıma boğuk boğuk geliyordu, yankı yapıyor ve canımı acıtıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım, kendimi kaybedemezdim! Ellerimi saçlarıma geçirip derin derin nefes almaya çalıştım.
"Sakin ol." dedi Bay Bieber. "Sakin ol, Selena. Hey." Pudra pembe rengini zorda olsa düşünerek kendimi sakinleştirdim.
"Nasıl yaptın bunu? Ne oldu?"
"Pembe." diyebildim nefes nefes. Bay Bieber, koltukta neredeyse suratıma fazla yakınken gözlerimi patlattım.
"Uzak dur lütfen. Androfobim var benim. Bu yüzden buradayım ben." Üzerimden hızla kalktığında tam karşımda duran kendi koltuğuna oturdu.
"İyi misin peki?" Başımı salladım. Şu anda iyiydim.
"Pekala, seninle fazla zaman geçireceğiz hanım efendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikolog | jb.sg
Fiksi PenggemarSelena'nın daha çok küçükken yaşadığı ve şu anda hatırlayamadığı şeyler yüzünden erkeklere yaklaşamama hastalığı vardı. Ve evet, tek ailesi olan annesi, onu alışabilmesi için erkek bir psikoloğa gönderiyordu. Ama nereden bilebilirdi ki psikoloğun Se...