"O"

262 28 4
                                    


Eve geldiğimizde, kendimi yatağa attım. Yorgunluktan ölüyordum. Bedenen değil, ruhen yorgunluktu bu. Kafamı yastıktan kaydırarak daha rahat bir pozisyon almaya çalışırken, kapı açıldı. Gözlerim anında kapıya çevrilirken, abimin gelmiş olduğunu fark ettim. Baygın bakışlarım yüzüme yerleşirken, ne gibi samimiyetsiz cümleler kuracağını düşündüm. Belki de özür dilerdi.

"İzel, sus ve beni dinle. Sana söylediklerim için özür dilemeyeceğim. Çünkü söylediklerimin hepsinde haklıydım. Yine olsa yine söylerdim. Buraya da zorla geldim zaten, annem çok istedi seninle konuşmamı. Sinir krizi geçirmiş olman da benim suçum değildi zaten. Bu tamamen, benim cümlelerimin haklılığı ve senin güçsüzlüğünle alakalı bir şeydi. Her neyse, anneme aramızdaki sorunun hallolmadığını ve üstelememesi gerektiğini, böyle daha iyi olacağını söyleyeceğim."

Söyledikleri karşısında şok olmuş bir şekilde dururken, yüzüne aptal aptal baktım. Duyduklarımı hazmetmeden hemen kilitledim beynimdeki kasama, şimdi daha önemli bir işim vardı. Bu aptal adama haddini bildirecektim, en azından odamdan kovabilirdim onu. Söylediklerine sonra da üzülsem olurdu.

"Sana bir şey söyleyeyim mi? Ben güçsüz olabilirim ama sen de acizsin. Babamdan hiçbir zaman ilgi görmediğin, sevgi görmediğin için sevgiye aç, aciz koca bir adamsın. Ve babam sana daha hiç seni seviyorum demeden öldüğü için hırsını benden çıkaracak kadar da adisin. Ben babamın arkasından ağladığım için aciz değilim, sen sevgiye muhtaç büyüyüp her defasında ondan sevgi dilenmekten bıkmayan, seni hep geri çevirişinde arkasından koşan ve sevgi dilenen aşağılık bir adam olduğun için acizsin."

Yüzündeki şaşkınlık, gözlerindeki kırgınlık canımı yaksa da devam ettim.

"Son olarak bana kızmanın nedeni, benim cümlelerimin haklılığı ve senin acizliğinle alakalı bir şey." Gözlerinde ki kırgınlık sinire dönerken, ne kadar ileri gitmiş olabileceğimi düşündüm. Aslında... Evet, bayağı ileri gitmiştim. Ama hak etmişti. Ben bunları düşünürken, yüzümdeki güç ve acıyla kafam sağa doğru savruldu. Kısacık saçlarım yüzümü kapatırken, ilk defa saçlarıma teşekkür ettim gözlerimi kapattığı için. Acı yavaş yavaş yüzümün her zerresine, bulaşıcı bir virüs gibi dağılırken kelimelerden oluşan kalkanlarımın yıkılışının sesini işittim. Kelimeler bir bir etrafıma saçılırken yüzümden çok acıyan kalbim ben buradayım dercesine sızladı. Bunlar saniyeler içerisinde gerçekleşirken, bir "Hiih" nidası işittim. Anlaşılan annem, her şeyi duymuş ve görmüştü. Gözlerime âşık olan gözyaşlarım yerini alırken, onları geri gönderebilmeyi denedim. Ama böyle süper güçlerim yoktu, maalesef. Süzülen iki damla gözyaşıma rağmen, kafamı kaldırdım ve abimin gözlerinin içine baktım. En derinine, bir an ruhunu görebildiğimi hissettim. Ve en acısı, gözlerini bırak, ruhunun en derinliklerinde bile zerre pişmanlık yoktu. Yaptığından gurur duyarmışçasına başı dik ve gözleri sağlamdı. Hafifçe yutkunduktan sonra, benim bile bu kadar güçlü ve soğuk çıkacağını tahmin etmediğim bir sesle konuştum.

"Çık dışarı." Fırtına öncesi sessizliği barındırır gibiydi odamın içi, çıt çıkmıyordu. Abimin gözleri, yüzüme gidince omuzları bir an da çöktü. Beklemediğim bir hareketti bu, aslında gerçek olmadığından adım gibi emindim. Göz boyamak için yapıyordu, babamı kaybettiği gibi annemi de kaybetmek istemiyordu. Eli yüzüme yaklaşırken, eline vurarak savuşturdum hareketini. Gözlerindeki sarsılmaz ifade aynıydı, sadece omuzları çökmüştü ve numara yapıyordu.

"İzel..." adımı seslenirken çıkartmaya çalıştığı pişmanlık dolu sesi o kadar komikti ki, kahkahama engel olmadım. Deli gibi kahkaha atarken, annem de abim de bana çıldırmışım gibi bakıyorlardı. Yüzüm anında eski halini alırken, yine aynı soğuklukta konuştum.

YALNIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin