30- there aren't many words that ı can say

3.9K 364 337
                                    


U

zun zamandır hareketsiz yattığı kırışık çarşaflı yataktan dikkatle doğruldu. Çıplak bedenini saran soğuklukla hafifçe titrerken, ellerini bedenine sarmakta geç kalmamıştı. Kalçası ve belinden yükselen acıyla daha fazla oturmadan, bacaklarını yataktan sarkıttıktan sonra ayağa kalktı. Dönmeye başlayan başıyla sakince bekledikten sonra yere savrulmuş kıyafetlerini aldı.

Bedeni yorgun düşmüştü.

Uyuşukça önce tişörtünü ardından pantalonunu giyindi. Ayakkabılarını giyinirken karşı duvara bakıyordu dalgınca. Daha fazla burada durmak istemiyordu. Boğuk gelen müziğin kulaklarına netçe duyulmasını sağlayarak, odanın kapısını açtığında bir kız peşinden uzun boylu oğlan ile birlikte çıktığı odaya girmişlerdi.

Ellerini pantalon cebine sokup, yüksek sesli müziğin içinde kulaklarına gelen inleme seslerini dinleyerek koridorda ilerlemeye başladı. Koridorun çıkışında duran Michael'ın adamlarının yanından geçip, beyinleri alınmış gibi dans eden insanların içine karıştı.

Terli ve içki kokan bedenlerden sıyrılarak, dışarıya çıkan renkli koridora açılan kapıdan çıktığında, aynalarla döşeli, koridorda ilerlemeye başladı.

Aynalarla bakmadı.

Gözlerini karşı tarafa dikmişti. Sonunda çıkışa vardığında korumaların bakışlarını umursamayarak, karşıdaki karanlık kaldırıma doğru yürüdü. Önündeki ormanlık alana mekana sırtı dönük vaziyette durdu. Karanlık ormanın, üstünü aydınlatan ay ışığına başını yana yatırarak bakmaya başladı.

Düşünmüyordu.

Duyguları uçup gitmiş gibiydi veya düşünmemeye çalışıyordu. Sadece boş gözlerle hayranlık yaratan doğanın güzelliğini izliyordu. Omzuna örtülen sıcak kumaşı hissettiğinde gözlerini arka tarafa çevrdi.

İnce uzun parmakları görüş açısına girdiğinde, gözlerini yumdu.

"Louis?" dedi omzuna kot ceketini sararken. "Her yerde seni aradım."

Üstüne örtülen ceketi sayesinde, ilklerine kadar işleyen soğukluğu bir nebze olsun farketmeye başlamıştı. Harry yavaşca kollarını beline doladığında, gözünden yanaklarına süzülen sıcak göz yaşını hissetti. Kafasını tekrar karanlık ormanın korkunçluğunu biraz olsun ışığıyla aydınlatan aya çevirdi.

Onun karanlık hayatını bedenine sarılı olan kolların sahibi aydınlatıyordu.

Harry konuşuyordu. Ama o sadece kulağına çarpan sıcak nefesi hissediyordu. Üşümüş bedeni Harry tarafından ısıtılıyordu. Bir süre sonra Harry onu kendine çevirince, gözlerine bakmadı. Büyük eller yanaklarına yerleşirken de gözlerine bakmadı. Yanağı okşanırken de hayran olduğu kısa ama sık kirpiklerle çevrilmiş yeşil gözlere bakmadı.

Bakmak istemiyordu.

Kendini çöp kenarına konulan bir poşetten farksız hissediyordu.

"Louis?" dedi. "Neden konuşmuyorsun?"

"Harry!" dedi Andy karşıdan gelirken. "Gidiyoruz!"

Harry'nin dokunuşlarından geri adım atarak uzaklaştı. Omuzlarından neredeyse düşücek olan ceketini, düzgünce giyindi ve onlar için bekleyen siyah arabaya yürüdü. Arkasından yolun kenarında olan taşlı zeminden gelen ayak seslerini işitti.

Kafasını eğip arabaya bindi. Diego ve Kevin'ın yanındaki pencere kenarına oturdu. Hiç kimseyle göz göze gelmedi. Sadece nefesinin camda buğlanmasını izledi.

dark sailHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin