31.12.2015

905 116 40
                                    

Bu bölüm yazmam için çok ısrarcı olup mükemmel destek veren FromThePromise'a gelsin! Ayrıca mutlu yıllar gençler!!

-

Neden bir şeyleri batırdığımı hissediyordum?

Yeni yıla elimde bir birayla, kanepede uzanmış bir şekilde girmek istemiyordum. Çağrıldığım çok yer vardı, fakat gitmek istediğim hiçbir yer yoktu. Bir yerde olmak istiyordum, ama nerede olmak istediğimi bilmiyordum. Kendimi belli bir yere ait hissedememekten nefret ediyordum.

Telefonum çaldı. Oflayarak sehpanın üstünde duran telefonuma uzandım. Telefonu zar zor elime aldığımda, çağrıyı yanıtlayıp telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim?"

"Zayn!"

"Gigi?"

"Gelmeyecek misin?" diye sordu heyecanla. Gözlerimi devirdim. Neden bu kadar huysuzdum bilmiyordum, sadece onun sesini duymak beni rahatsız etmişti. Kesin bir sesle cevapladım. "Hayır."

Beni arkadaşları ile yaptığı bir partiye çağırmıştı. Arkadaşlarından nefret ediyordum. Aslında genel anlamda arkadaşlardan nefret ediyordum. Çünkü kendi arkadaşlarımı her geçen gün daha büyük oranda kaybediyordum. Büyük hatalar yapıyordum ve bunlardan dolayı pişman olmaktan rahatsızdım. Hata yapmak istemiyordum.

"Ama çok eğlenecektik!" diye mızmızlandı. Düşündüm. Gitmek istemiyordum, bu kesindi. Ama onu kırmak da içimden gelmiyordu. Ne istediğimi bilmiyordum. Onu gerçekten seviyor muyum, onu da bilmiyordum.

Ah, yeni yıllardan nefret ediyordum.

"Gelmeyeceğim Gigi. Sen eğlenmene bak."

Homurdandığını duydum. "Ne yapacaksın?"

"Sana ne." Telefonu kulağımdan çekip yüzüne kapattım. Bunu yapmam karşısında ne tepki vereceği ve ne düşüneceği umurumda değildi. Sadece yapmak istemiştim ve yapmıştım.

Aradan geçen saatler boyunca düşüncelerim beynimi istila edip başımı ağrıttı. Fazlasıyla rahatsız hissediyordum. Bugünün özel olması gerekirdi. Özelmiş gibi hissetmiyordum. Kalbimin derinliklerinden beynime bir görüntü sıçradı. Liv'in görüntüsü... Onu özlüyordum. Bana görünmüyordu. Gideceğim dediğinde ciddiydi, gitmişti. Buna alışamıyordum. Bir parçam gibiydi. Varlığından kesin emin olamadığım bu şeyin beni nasıl bu derece etkilediği merak uyandırıcıydı. Liv keşke burada olsaydı.

Saate baktım. On ikiye gelmek üzereydi. Yedi dakika vardı. Somurttum. Bu geçirdiğim en kötü yılbaşı olsa gerekti.

"Zayn."

Yerimden sıçradım. Ses koridorun sonundan gelmişti. Ayağa kalktım ve koridora beklentiyle baktım. Karanlıktı. Ve sonrasında, karanlığın içinden bembeyaz bir elbiseyle Liv çıkıverdi. Onu gördüğümde o kadar mutlu olmuştum ve huzurla dolmuştum ki, Niall'ın bana öğrettiği İrlanda danslarından birini her an deneyebilirdim.

"Niye öyle bakıyorsun?" Yüzü kızarmıştı. "Gelmemeliydim, üzgünüm. Gidiyorum."

Gitmeye yeltendiğinde, "dur," dedim hızla. "Gitme."

Durdu. Gitmedi. Bu kocaman gülümsememe sebep oldu. Varlığından memnundum. "Seni özledim Liv."

Yanıma geldi ve az önce yayılmış olduğum kanepeye oturdu. Kollarını açtı. "Buraya gel."

İtiraz etmeden dediğini yaptım. Kolları arasına girdim ve başımı göğsüne yasladım. Çok rahattı. Ve çok güzeldi.

"Noel Baba'ya inanır mısın?"

"Hayır," dedim kolumu beline sararken. "Gerçek olmayan bir şeye inanacak kadar aptal değilim."

"Öylesin." Derin bir nefes alıp verdi. "Bana inanıyorsun."

Gözlerimi devirdim. "Noel Baba'ya inanmamı mı tercih ederdin?"

Saçlarımı okşamaya başladı. Bu huzur vericiydi. O çok güzeldi ve çok iyi hissettiriyordu. Birkaç dakika boyunca sessiz kaldık. Sonra çenemi tuttu ve kaldırdı. Yüzlerimiz dip dibeydi. Gözleri dudaklarımı buldu ve yavaşça konuştu. "Birkaç dakika içinde yeni yıla girmiş olacağız."

Bakışlarımı duvarda asılı duran saate çevirdim. Cidden çok az kalmıştı. Tekrar ona döndüm. Ve yüzlerimizi daha da yaklaştırıp onu öptüm. Yumuşacık dudakları dudaklarımın arasındayken o kadar iyi hissettiriyordu ki... Öpücükte resmen kendimi kaybetmiştim. Çok güzeldi. Çok güzel hissettiriyordu.

O an nereye ve kime ait olduğumu fark ettim. Ben Liv'e aittim. Onun kollarına ve tamamen ona... O olmak istediğim tek insandı, ihtiyacım olan tek şeydi. O olmak istediğim yerdi. Varlığından şüphe ettiğim halde, varlığından emin olduğum şeylerden daha gerçekti.

Dudaklarımı dudaklarından çektim ve saate baktım. Yeni yıla çoktan girmiştik. Gülümsedim. "Yeni yıla nasıl girersen bütün yılın öyle geçer diye bir şey olduğunu biliyorsun, değil mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı. Gülümsemem genişledi. "Tüh, keşke sevişseydik."



GoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin