Ve bu bölümü uzun bir müddet yazmayacaktım. Yazmam konusunda fazla ısrarcı olup beni yazmaya teşvik eden queenofhood oldu. Bölüm bekleyen herkes ona teşekkür etmeli. Umarım hayalinizdeki gibi bir bölüm olmuştur. Ve bu hikayenin uzun olmayacağını belirtmek istiyorum. Kısa bir süre sonra bitecek. İyi okumalar!
Perrie'yi evden kovmuştum. Hem de ortada hiçbir sebep yokken. Onunla sevişmiş ama kollarımın arasına almayı reddetmiştim. Sonra da evimden kovmuştum. Ona bağırıp çağırmış, kötü davranmıştım.
Umurumda değildi, beni nasıl olsa yine de affedecekti. Hep affederdi.
Banyoya girip sertçe kapıyı çarptım. Aynaya baktığımda, solgun yüzümle yüzleşmiştim. Yumruklarımı sıktım. Bu görüntüden hoşlanmıyordum. Son derece havalı görünen ben, bitkin ve yorgundum. Siktiğimin uyuşturucu bağımlılarına benziyordum. Ve herkesten, her şeyden nefret ediyordum.
"Saçına ne yaptın Zayn?"
Tanıdık sesle başımı kaldırdım. Liv buradaydı. Yine ziyaretime gelmişti. Bu komik, ama güzel hissettiriyordu. Belli ki iyice deliriyordum. Ama onun varlığından memnundum.
Elini başım üzerinde gezdirdi. "Onları seviyordum."
"Değişmem gerekti," diye cevapladım. "Eskiden olduğum adam olmadığımı ispatlamam gerekiyordu."
"Eline ne geçti?" Kaşlarını kaldırdı. "Saçsız ve mutsuz anlar, öyle değil mi?"
"İnsanlar bensiz mutlu Liv, benim mutlu olmamın bir anlamı yok. Ben olmadan da idare edebiliyorlar. Ben de bok çukurunda yuvarlanıyorum. Bundan mutluyum. Çünkü bu şekilde onlara zarar vermem. Yer altında olursam, insanları üzmem."
"Hâlâ seni bekleyenler var," diye fısıldadı. "Senden asla vazgeçmiyorlar."
"Ah, geçmeliler. Ben pembeyle kaplı hayal dünyalarının prensi olmayı çoktan bıraktım Liv. Büyük ihtimalle bir gün bu evde cesedim bulunacak. Geçmedilerse, o zaman geçerler."
Yanağımı okşadı. "Herkesi düşünmeye çalışırken bencil durumuna düşüyorsun. Ve kimse bunu bilmiyor. Onları kendinden korumak istiyorsun. Yapamazsın. Bu şekilde, onları daha çok üzüyorsun."
Onu ittim. "Sen ne anlarsın? Gerçek bile değilsin!"
"Bilemezsin."
Sinirle soludum ve kafamı duvara vurdum. İçimde kontrolünü kaybettiğim bir şiddet vakası vardı. Her yeri yıkmak istiyordum. Herkesi kırmak istiyordum. Sonunda da kendimi parçalamak...
"Sakin olmayı denemelisin."
Ellerimi duvara koyup tırnaklarımla duvarı kazımaya çalıştım.
"Bari bir karar aldın, mutlu ol." Beni tutup duvardan uzaklaştırdı. "Bu yükün altında tek başına ezilmekten vazgeç Zayn."
"Kendimi öldüreceğim!" diye haykırdım. Liv'e baktım. "Mutlu olmamın tek yolu sensin, sensiz olmaz."
Yanıma gelip bana sarıldı. "Seninle olamam."
Gözlerimi sımsıkı yumdum. "Bazukayla kendimi havaya uçurmam mümkün müdür?"
Kıkırdadı. "Sanırım değil, Zayn."
"Yine gidecek misin?"
Cevap gelmedi. Gözlerimi açtım. Etrafıma bakındım. Gitmişti.
Sinirle aynanın karşısına geçtim ve kendime baktım. Yumruğumu aynaya geçirdim. Ve kırık camlardan yansıyan yüzüme baktım.
Elimden kanlar akıyordu ve kemiklerim sızlıyordu. Aldırmadım. Yere damlayan kanın sesini dinledim ve Liv'i düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gone
FanfictionZayn, doğum gününde normal ama bir o kadar da ilginç bir kızla tanışır. Bir anlığına kafasındaki bütün sorunları atabilmesini sağlayan bir kız... Liv. Fakat ertesi gün olduğunda kızdan hiçbir iz bulamayacaktır. Ve Zayn'in aklını bir soru kurcalamakt...