Bölüm senindir Beyza. İkimiz de biliyoruz ki, bugün bana Gone bekliyorum diye mesaj atmasaydın asla yazmazdım. Yazmama sebep olduğun için teşekkürler. Beğendiğin için de öyle. Bakalım bu hikayemdeki Zayn hakkında ne düşüneceksin...
Sıçrayarak uyandım. Hemen yastığımın altında duran telefon, kahrolası bir Rock müzik eşliğinde titriyordu. Beni birileri illa tam rüyamın en güzel bölümüne geçiş yapacakken mi arayacaktı? Benimle dertleri neydi? Sadece biraz uyumak istiyordum. Bana izin vermiyorlardı.
Homurdanarak telefonumu yastığın altından çıkardım. Arayan kişinin kim olduğuna bakmadan çağrıyı reddettim ve telefonumu tamamen kapatıp yatağın içine fırlattım. Tekrar uykuma dönmek için başımı yastığa koydum.
Tam uykuya geçiş yapacağım sırada bir müzik sesi kulağıma geldi. Başımı kaldırıp etrafıma bakındım ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım.
Aşağıdan geliyordu.
İşin garip tarafı şuydu ki, evde kimse yoktu. Evin anahtarı da kimsede yoktu. Burada olduğum bilen kimse de yoktu. O zaman bu müzik sesi neydi.
Yavaşça yatağımdan çıktım ve odadan çıkıp merdivenlerden aşağı indim. Evime hırsız girdiyse bile umurumda değildi. Boxer ve siyah tişörtüm ile ölebilirdim. Pek taktığım söylenemezdi.
Rahatça müzik sesini takip ettim. Ses, salondaki kasetçalarımdan geliyordu. Ona doğru memnuniyetsizce yürüdüm ve düğmesine sertçe basıp müziği kapattım.
Arkamı döndüm.
Ve karşılaştığım manzara ile şaşkına döndüm.
Koltuğumda bir kadın oturuyordu. Ve bu kadın hiç yabancı değildi.
"Liv?" dedim şaşkınlıkla. Ağzım beş karış açılmıştı.
Beni baştan aşağı süzdü. Boxer'ıma dikkatle baktığını görmüştüm ve bu şaşkınlıktan çıkıp gülümsememe sebep olmuştu. Liv ile aramda geçenlerden sonra, ona gülmeyi beklemiyordum. Ama o normal bir kız değildi. Beni farklı havalara sokmakta üstüne yoktu. Bunu tek buluşmadan anlamıştım.
"Sevgilin burada olmadığı için sevinmeli miyim?"
"Evime izinsiz girdin diye üzülmeli miyim?"
Gülümsedi. Dişlerinin bu kadar güzel olduğunu önceden fark etmemiştim. Belki de fark etmiştim ama aradan zaman geçince unutmuştum. Bilemiyordum.
"Neden gruptan ayrıldın, Zayn?"
Ofladım ve elimi saçlarıma atıp karıştırdım. Uyumak istiyordum. Ve bunları düşünmemek... Ama Liv buradaydı. O, uykudan daha önemliydi.
"Bana fazla gelen bir organımı kestim işte," dedim omuz silkerek.
Koltuğa iyice yayıldı. "Ben de senin çok sevdiğin yerlerini keseceğim, Zayn."
"Benimle bir kez seviş, sonra istersen beni öldürebilirsin bile." Güldüm. O gülmedi. Derin bir nefes alıp verdim. Kasetçaların yanına koyduğum sigara paketini alıp içinden bir dal çıkarttım. Ve klasik içme rutinimi yaptım.
"Seni öldürecek." Sesi sakin ve düşünceli geliyordu. Cevap vermedim. Eliyle oturduğu yerin hemen yanına vurdu. "Gel."
Sözünü dinledim ve sigaramın dumanını üflerken yanına yürüyüp oturdum. Ona bakmıyor ve içmeye devam ediyordum. Bakışlarının üstümde olduğunu hissedebiliyordum.
Eliyle yavaşça elmacık kemiklerime dokundu. Parmakları yanağım boyunca düz bir çizgi çekerken sigaramı içmeye devam ettim.
"Çok güzelsin," diye mırıldandı. Bakışlarımı yavaşça ona çevirdim. Gözleri parlıyordu. Bana hayranlıkla bakıyordu. Uzun saçları omzuna dökülmüştü. Beyaz bir elbise giyinmişti ve ona çok yakışmıştı. Acaba kendisinin ne kadar güzel olduğundan haberi var mıydı?
Elini yavaşça saçlarıma götürdü ve onları alnımdan geriye çekti. Ardından elimdeki sigarayı aldı ve önümüzdeki masanın üstünde söndürüp bana kötü kötü baktı. Masanın üstünde iz kalacağını biliyordum, ama umursamadım. Yeni bir tane alırdım.
"Çok kötü bir çocuksun," diye azarladı beni. Ardından bana kollarını açtı. Ne yaptığımı bilmiyordum. İçgüdüsel bir şekilde hareket ediyordum. Kollarının arasına girdim ve göğsüne yattım. Yavaşça saçlarımı okşadı.
"Sana ihtiyaçları var, Zayn."
"Benim de sana vardı." Dudak büzdüm. "Ama sen kıçıma tekmeyi vurdun ve ortadan kayboldun."
"Bunun benimle alakası olmadığını ikimiz de biliyoruz. Kendine gelmelisin."
Başımı göğsüne bastırdım. "Beni kendime getir, Liv."
"Yardıma muhtaç, küçük bir çocuksun, öyle değil mi?" Gülümsüyordu. Kafamı kaldırıp gülümsemesine güldüm. "Sadece senin yanında..."
Dudaklarımı dudaklarına uzattım. Öpüşme işlerinde seri ve sert olan bir adamdım. Ama Liv'i öpmekten bile korkuyordum.
Aramızdaki boşluğu kapattı ve dudaklarıma küçük bir öpücük bırakıp benden ayrıldı. Tanrım! Bu bana yetmezdi ki.
Başımı göğsüne bastırdı. "Uyu, Zayn."
"Uyandığımda burada olacak mısın?"
"Hayır," dedi net bir şekilde.
"Peki, bana yine gelecek misin?"
"Sadece bana gerçekten ihtiyacın olduğunda..."
"Sana hep ihtiyacım var, Liv."
"Beni istiyorsan, ilk önce seni sevenlerin kollarına dönmelisin, Zayn."
"Yapamam. Artık herkes benden nefret ediyor. Hayal kırıklığından başka bir şey değilim."
"Onların ruhuna tekrar ulaşabilirsin. Eğer ulaşabilirsen, bana da ulaşabilirsin."
"Deneyeceğim," diye mırıldandım gözlerim kapanırken. "Deneyeceğim.
Ve uyudum. Uyandığımda ise yanımda ne Liv vardı, ne de onun varlığına dair bir kanıt. Ben de yapabileceğim en iyi şeyi yaptım. Öfkeyle evimi dağıttım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gone
FanfictionZayn, doğum gününde normal ama bir o kadar da ilginç bir kızla tanışır. Bir anlığına kafasındaki bütün sorunları atabilmesini sağlayan bir kız... Liv. Fakat ertesi gün olduğunda kızdan hiçbir iz bulamayacaktır. Ve Zayn'in aklını bir soru kurcalamakt...