Bir yapboz yapmaya çalışıyorum. Delice istiyorum tamamlamayı ama olmuyor. Parçaları eksik. Olmazsa asla olmayacak parçalar. Karya beni tesadüfen bulmuş olamaz. Bütün belgelerde benim adım yazıyorsa ve bu belgeler çok uzun zaman önce yazılmışsa Karya beni tanıyordu. Ne annemin ölümü, ne benim evden kaçmam ne de Karya ile karşılaşmam tesadüftü. Birden aklıma geçen gün gördüğüm o rüya, ne rüyası kâbus gelince ürperdim. Annem ölmüştü ve başında elinde kanlı bir bıçakla Karya duruyordu. Kesinlikle bir alakası olmalıydı. Ama ben kendi sınıfımdan arkadaşlarımın bile adımı bilmediği fazla monoton hayatı olan bir kızdım. Yani bu işler için fazla saftım. Ailem desem onlar da kimseye zararı olmayan aile içi kavgalardan öte gitmeyen insanlardı. Peki ben neden bu işin içine düştüm? Kafam fazla karıştı. Ve ben tüm bunların cevaplarını nereden bulacağımı bilmiyorum. Emre'ye güvenmiştim bu konuda ama o da amacını fazlasıyla göstermişti. Bu işlerin başladığı yer, Istanbul değildi; Ankara'ydı. Ben bu şehirden gittiğim anda olmuştu herşey. Parçalar yavaş yavaş yerine oturuyor. Üniversite için hiçbir zaman Istanbul'u tercih etmek istememiştim ama garip bir şekilde müdür çok ısrar etmiş ve sadece bir tane İstanbul üniversitesi tercih etmiştim. Nasıl olur da tek tercihim gelirdi. Puanı da çok yüksekti. O da oyunun bir parçası olabilir mi?
Peki İstanbul'da tanıştığım ev arkadaşım. Fazla garip bir insandı. Annemin ölümü. Bir nedeni bile yoktu. Ankara'dan Istanbul'a geldiğimde ev arkadaşım yani Elif ölmüştü. Zaten Karya ile de ordan tanışmıştık. Onu gördüğüm için beni yanına almıştı. Yani Elif de bir parça. Aklım iyice karışıyor. Bunlar birbiriyle çok alakasız. Tüm olanların tek bir ortak noktası var: Ben.Otobüs durduğunda çantamı aldım ve dışarı çıktım. Akşam olmuştu. Soğuk hava tenime çarpıp beni kendime getirirken soğuk havaları ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım. Sağlıklı düşünmemi sağlıyordu. Saat geç olmuştu ve ben burada ne yapacağımı bilmiyordum. Sanırım bir otel bulsam iyi olacak. Çünkü önümde çok karmaşık bir olay var ve hergün daha garip bir hal alıyor. Ve burası bu oyunun başladığı yer. Şuan nerede olduğumu bile bilmiyorum.
Etrafıma göz gezdirdim ve bir taksi gördüm. Hemen bindim ve beni en yakında bir otele götürmesini rica ettim. Ben Arya Yılmaz, dershaneden eve bile tek başına gelmeye korkan küçük kız, şuan koca Ankara sokaklarında yalnızdım.
Araba durduğunda nereye geldiğimi merak edip camdan baktım. Pek sağlam yerlere benzemiyordu. Ücreti ödeyip indim ve bakmaya devam ettim. Burda tek kalmak gerçekten cesaret isterdi. Boğazımı kesip atsalar kim bilir kaç gün sonra farkederlerdi.
Ama suan başka çarem yok. Korkak adımlarla sözde otele doğru ilerledim. Daha resepsiyondaki adamı görmemle anlamıştım ne iğrenç bir yer olduğunu.
"Buyur güzelim. Hoş geldin." Olabildiğince soğuk ve sert görünmeye çalıştım."Bir kişi. Bir günlük."
"Tek başına mı kalacaksın? Eşlik etmemi istersen hayır demem."
"Uzatma da ver anahtarı. " Bunları söyleyen ben miydim?
"Sert kız. Sakin ol. Al anahtarını. İkinci kat 5 numara." Elinden anahtarı sert bir şekilde aldım. Şansım varsa bana bulaşmaz. Çünkü gerçekten ne yaparım bilmiyorum.
Odaya girdigimde burası gerçekten oda mı acaba diye sorguladım. Herşey fazla eski ve iğrençti. Sanırım ölsem bile bu yatakta yatmazdım. Koltukda idare edebilirim sanırım. Üstümü bile değiştirmeden koltuğa uzandım. Yarın yapmam gerekenleri düşünürken aklıma banka hesabı geldi ve hemen çantamı kontrol ettim. Yerindeydi. Sanırım yarın ilk işim biraz para çekmekti. Sonra ise babamgile gözükmeden eve gidecek ve evde bulabildiğim kadar belge bulacaktım. Polis ifadeleri, adli tıp belgesi, ölüm belgesi gibi şeyler. Sonra ise eski okuluma uğrayıp o kadar tercihin arasından nasıl İstanbul'un geldiğini soracak ve ağızlarından laf almaya çalışacaktım. Sonra.. Sonrası yok. Zaten birşeyler öğrenirsem başıma daha çok iş çıkacaktı.
Ve evet. En önemlisi annemin mezarına gidecektim. Onu çok ama çok özlemiştim.
Şuan üniversiteden ziyarete gelmiş olmayı çok isterdim. Annem bana en sevdiğim yemeklerinden yapardı. Bebekmişim gibi bakardı bana. Bende bir bebek gibi ona sarılırdım. Hiç bırakmazdım. Bir kere bıraktım ve gitti ellerimden. Dondurması elinden alınmış bir çocuk gibi.. Sanki birgün biteceğini bilmiyormuş gibi ona delice bağlanmış bir çocuk. Asla onu vermek istemiyor ama hazırlıksız olduğu için onu koruyamıyor.
Aglamaktan nefret ederim ama onun aklıma gelmesi mantığımı devre dışı bırakıyor. Her zaman doktor olmamı isterdi. Onun için tıp kazanmıştım. Hiçbir zaman ben istiyor muyum diye düşünmemiştim. Sadece o istiyor diye.
Artık hıçkırıklarımı tutamıyordum. Gözyaşlarımın kuruduğunu düşünürdüm ama kurumamış. Irmak gibi boşalırken gözyaşlarım birden kapı açıldı ve o sevimsiz adam göründü.
Birden ayaklandım. Uyuyo olabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİFİRİ
Teen FictionAnnesinin ölümüyle hayatı değişen bir kız. Bu kızın yanında olan ve kendine aşık eden bir katil. Sevdiği insanları tek tek kaybettiğini sanan Arya büyük bir oyunun içine düşer. Bu oyundaki yerini piyon olarak düşünse de aslında o şahtır ve bu oyun...