Susmuyordun...

30 5 2
                                    


  İlk günden geç kalacaktım bravo bana kapıyı kilitleyip hemen asansöre bindim ayna da kendime baktığım da güzel olmuştum siyah dar bir kısa kalem etek üstüne gömlek giymiştim ayakkabı olarak platformlarımı giymiş saçlarımı maşalamıştım hızla arabama binip Yektanın attığı adrese navigasyona girip yola çıktım şirkete geldiğimde hemen asansöre binip en üst kata çıktım herkes bana bakıyormuş gibi hissediyordum etrafıma baktığım da evet herkes bana bakıyordu zaten Sinan'ın odasını bulup kapıyı çaldım içeriden gel komutu gelmediği için girmedim " hayırdır tatlı kız" kafamı çevirdiğimde gevşek gevşek sırıtan dallamayla burun buruna geldim geri adımladım hemen " Sinan beyin yeni sekreteriyim bugün işe başlayacağım gelmedi galiba" sinirden kızarmaya başlamıştım ben konuşurken ağzı açık beni süzüyordu " neler oluyor Ali" " Sinan Bey hoş geldiniz yeni sekreteriniz gelmişte bende sizin daha gelmediğinizi söyleyecektim" Sinan kafa sallayıp beni süzüp kafasıyla odasını işaret etti yeni fark ettiğim Yekta bana çok kötü bakıyordu umursamayıp içeri girdim peşimden o da girip kapıyı kapattı " Efendim ben Yaprak Doğan yeni sekreterinizim" " tanıştığıma memnun oldum Yaprak odan yan tarafta hemen işe başlayabilirsin dosyana baktığım da çok yetenekli biri olduğunu fark ettim senin gibi birini kaçıramazdım doğrusu Yekta benim sağ kolum o da yeni başladı ama hemen işi çözdü bir sıkıntı olursa bana ulaşamazsan ona söyleyebilirsin şimdi işinin başına geç yapacakların bu dosya da iyice bak yanlış istemiyorum bu aralar büyük bir işin peşindeyiz ona göre" "tabii efendim" Yektaya hiç bakmadan çıktım odama geçtiğimde bir sürü millet kısa sürede odaya toplanmışlardı herkes hoş geldin değip isimlerini söyleyip çıkıyordu kafam karışmıştı hangisi Adnan hangisi Yeliz anlayamadım bile tam bitti şükür değip yerime oturduğum da çok tatlı bir kız içeriye girdi " şey merhaba ben Selin çok kalabalıktı girmek istemedim hoş geldin" " merhaba hoş bulduk otursana" çok çekingendi hal ve hareketlerinden belli oluyordu " benden çekinmene gerek yok sende mi yenisin" "sayılır çok olmadı işe başlayalı burada pek sevilmiyorum beni sevmezsen anlarım" "anlamadım o ne demek çok tatlısın kim neden sevmiyor?" " burada ki kızlar sevmez beni geldiğimin ikinci günü üstüme iftira attılar erkeklerle oynaştığıma dair" "çekememezliktir canım sen takma onları bana da pek dost canlısı baktıkları söylenemezdi zaten" Selinle biraz daha muhabbet etmiştik yemeğe beraber çıkacağız diye sözleşip o yerine gitti bende dosyalardakini okudum masayı kendime göre düzenledim Sinan odasından çıkınca ayağa kalktım bana bakıp yanıma geldi " buyurun efendim bir isteğiniz mi vardı?" " hayır yerleşebildin mi diye bakmaya geldim bir sorun var mı?" " yok efendim teşekkür ederim" " Yaprak açık konuşacağım önemli işlere imza atmaya başladık sana güvenebilirim değil mi?" " tabii efendim şüpheniz olmasın" " seni öneren arkadaşıma çok güvenirim bir sıkıntı yaşamayacağız umarım kolay gelsin" " sağ olun efendim" tekrar odasına girdiğin de yerime oturdum beni önerene güveniyorsan vay senin haline yani.

Selin'le yemeklerimizi yiyip bolca muhabbet etmiştik saf ve iyi bir kızdı sevmiştim öğleden sonra Sinan çıkarken bir sürü iş vermişti ve en önemlisi arşivin anahtarı bendeydi söylediklerine bakmak ve işimize yarar bir şey var mı diye incelemek için o yokken arşive gitmem gerekiyordu randevuları ayarlayıp ayaklandım arşiv için en alt kata indim arşiv yazan odayı ararken kolumdan tutulup bir odaya çekildim tam çığlık atacaktım ki ağzımı kapattı Yekta olduğunu fark ettiğimde rahat bir nefes aldım " ne yaptığını sanıyorsun ya ödümü kopardın" " sana etek giymeyeceksin dedim!" "bende sana seni ilgilendirmeyeceğini söyledim" küçük kız sabrımı sınama millete şov yapmayı çok mu seviyorsun?" " saçmalamayı keser misin benim ne giydiğim de ne yaptığım da seni ilgilendirmez" " ilgilendirir" "ilgilendirmez" "ilgilendirir" ilgilendirmez" " sabır! Resmen sana uyup oyun oynuyorum" iteleyip duvarla arasından çıktım durmuş gözlerimin içine bakıyordu daha sabah sarılıyordun vicdansız nefretle nasıl bakıyorsun nedensizce göğsüm sıkışmaya başladı nefessiz kalmışım gibi zorlandım ağlasam sanki her şey yoluna girecekti gözlerim dolmadan hemen odadan çıkıp ilerledim hemen arşive girip kapıyı kapatıp yaslandım gözümden yaşlar gelmeye başlayınca güçsüz oluşumdan bir daha nefret ettim bir müddet öyle durup işe koyuldum Ekrem amcanın işine yarayacağını tahmin ettiklerimin fotoğrafını çekip Sinan'ın işlerini bitirdim yukarı çıktığım da milletin toparlandığını gördüm iş bitmişti galiba Selin yanıma geldi " nerelerdeydin?" "Sinan Beyin işleri vardı onları hallettim" " ha iyi işin bittiyse çıkalım" "olur çantamı falan alayım çıkalım" " tamam"

GERİ DE KALANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin