Uçaktan yeni inmiştik ayaklarım geri geri gidiyordu gitmek istemiyordum kimseyi görmek istemiyordum ama dedemi de çok merak ediyordum bizi almaya gelen arabaya binip hareket ettik telefonumu evde unutmuştum ve kimseye haber vermeden gelmiştim Yekta merak eder miydi acaba? Dedemin evine geldiğimiz de içim daha çok sıkıldı burada olmak istemiyordum ama mecburdum arabadan indiğimde korumaların hepsi selam vermeye başladı Şeyda kapıdan çıkıp ağlayarak yanıma geliyordu ve benim midem kaldırmıyordu hem niye bu kadar ağlıyor dedeme bir şey mi oldu tam bana sarılacakken omuzlarından tuttum şaşırmıştı " dedem nerde?" ağlamaya devam ederek " odasın da " dedi yana doğru iteleyip içeri girdim merdivenlerden yukarı çıktığım da herkes holdeydi babam gil ayağa kalkıp bana doğru geldiklerin de hiç birini umursamayıp dedemin odasına girdim Kemal arkamdan geliyordu makinalara bağlanmış bir şekilde yatıyordu anlaşılan tedbir amaçlı hastaneye götürmediler " dede" elini tutup başucunda ki sandalyeye oturdum gözlerini aralayıp bana baktı tebessüm edip elimi sıktı " ne oldu sana neyin var dede" " iyiyim şimdi güzel kızım geçti" " kalp krizi mi?" " öyleymiş" gözlerim dolduğun da başımı sallayıp elinin üstünü öptüm o benim değerlim kıymetlimdi " Yaprağım güzel gözlüm güzel yüzlüm olanlardan haberim var ne olursun dikkat et gözün açık olsun kim düşman kim dost bilemezsin bu hayatta arkandan oyun oynayanlar olacaktır kolay kolay güvenme kimseye ben bu yoldan ayrıl kurtul diyemem bütün mal varlığım senin olacak çünkü kızım elbet kendini koruman gerekiyor bana ne olur ne olmaz bilmiyorum artık yaşlandım sen dikkatli olacaksın" konuşmaktan yorulduğu için nefes nefese kalmıştı " dede ben mal varlığı falan istemiyorum senden sen iyi ol yeter" " bak kızım ben bugünlere kolay gelmedim çok zorluklar çektim boşa harcayacak hak etmeyecek insanlara bırakamam senden başkası olmaz" " dede konuşmayalım bunları ne oluyoruz sanki" " yoruldun mu odanı açsınlar dinlen hemi kızım" " olur dede ben hallederim sen uyu biraz yan odadayım" yanağını öpüp kalktım dışarı çıktığım da annem yoktu Zeynep hemen gelip sarıldı babam gözümün içine bakıyordu Zeynep'ten ayrılıp aşağıya indim sema teyzenin çayını özlemiştim " abla" cevap vermeyip mutfağa girdim sema teyzenin gözleri dolmuştu " fıstık naber?" " oy kuzum seni gördüm sapa sağlam iyi olmam mı" sarılıp yanaklarını öptüm " çayını özledim ya" " hemen dolduruyorum yeni demledim zaten kahvaltı falan da yapmamışsındır sen şimdi dur bir şeyler hazırlıyım hemen" başımı sallayıp dışarı bakmaya başladım Kemal yanıma geldi " Yaprak hanım ben İstanbul'a dönüyorum bir isteğiniz var mı?" ev içerisinde kimse onunla arkadaş olduğumuzu bilmiyordu bu yüzden resmi konuşuyordu " hayır gidebilirsin" kafamı tekrar dışarıya çevirdiğimde Oğuz bana bakıyordu ona baktığımı fark edince hemen başıyla selam verip önüne döndü yanımda ki sandalye çekildiğinde oradan taraf hiç bakmadım kokudan babam olduğu belliydi benim aldığım parfümü sıkmıştı masanın üzerinde olan ellerime uzandığında ellerimi hemen çektim bana yaklaşmalarını istemiyordum yeterince canımı yaktılar daha fazlasını kaldıramam sema teyze çayımı ve kahvaltı tepsimi karşıma bıraktığın da babamı umursamadan yemeğe başladım " kızım" içim titrese de cevap vermedim " ben özür dilerim sana söylemeliydim haklısın ama Tuna sana iyi geliyordu eğer öğrenseydin her şey daha kötü olacaktı" kimseye sinirim kırgınlığım kalmamıştı aslında Tuna'ya bile sadece kimseyle konuşmak istemiyordum dört beş aydır alışmıştım zaten babam benden cevap alamayınca ayağa kalkıp çıktı iştahım kaçmıştı çatalımı bırakıp geri yaslandım " sema teyze bir çay.." Tuna'nın geldiğimden haberi yoktu büyük ihtimalle" Yaprak" cevap vermedim çayımı alıp ayağa kalktım karşım da şaşkın bir şekilde bana bakıyordu içimde ki nefret kin sinir hepsi gitmişti hiçbir şey hissetmiyordum artık yanından geçip dışarıya çıktım Oğuz gilin yanına ilerledim beni fark ettiklerin de hepsi önümde dizilmişti bundan gurur duyuyordum çünkü onların üstünde ki saygınlığım babamın veya dedemin sayesinde değildi bizzat kendim başarmıştım " nasılsınız bakalım beyler" " Yaprak Hanım hoş geldiniz- Efendim hoş geldiniz bir daha gitmeyeceksiniz değil mi? – buralar sizsiz çok sıkıcı" hepsi bir ağızdan konuşuyordu Oğuzun sert bakışıyla bir anda sustular istemsiz olarak tebessüm ettim hepsi şaşkın bir şekilde bana baktılar " hoş bulduk beyler gideceğim tekrar dedem için geldim" yüzleri asılmıştı çayımı yudumlayıp havuzun başına ilerledim "Oğuz" hemen yanıma gelmişti " buyurun Yaprak hanım" " bir sıkıntı var mı ya da değişiklik?" " hayır siz gittikten sonra sadece artık gülen yüz göremiyoruz" Oğuz böyleydi işte korumaların en açık sözlüsüydü bana karşı tebessüm edip başımı salladım " Yaprak Hanım" başımı ona çevirdiğim de yine o duygu yüklü bakışlarını atıyordu " gülümsüyorsunuz efendim" " olamaz mı Oğuz?" " tabii ki olabilir ben sadece şaşırdım sizi gülerek görmeyeli uzun zaman oldu" haklıydı gülersem eğer ihanet etmiş gibi hissediyordum eskiden ama şimdi öyle bir şey yoktu içimde hala alışık olduğum bir durum değildi ama eskisi gibi hissetmiyordum en azından " Oğuz bana Ekrem amcanın numarasını bul" " Mehmet beyin arkadaşı Ekrem bey mi?" " evet çabuk ol" " tabii efendim" mutfağa geçip çay bardağını bırakıp yukarı çıktım dedeme baktığım da uyuyordu doktor olduğunu tahmin ettiğim adam bana döndüğünde dışarı çağırdım ortalıklarda kimse yoktu " Yaprak Hanım buyurun" " dedemin durumu?" " şuan iyiye gidiyor yaşı ilerlediği için artık daha dikkatli olması gerekiyor" " anladım bir sıkıntı olursa haberdar edin" " tabii" odama girip camın önünde ki tekli koltuğuma oturdum buraları hiç özlememiştim kapım çaldığın da dikelip gir komutu verdim Oğuz içeriye girip kapıyı kapattı " buldun mu?" " evet Yaprak Hanım buyurun" telefonu bana uzattı "tamam Oğuz sen çık" Oğuz çıktığın da Ekrem amcayı aradım " alo" " Ekrem amca benim Yaprak" " kızım çok şükür neredesin sen Yekta her yeri aradı terör estiriyor yoksun başına bir iş geldi zannettik iyi misin?" " dedem hasta o yüzden aceleyle İzmir'e geldim" " neyi var Mehmet'in" sesi daha çok endişeli çıkmaya başladı " kalp krizi amca iyi şuan" hışırtı sesleri geldi " Yekta oğlum Yaprak İzmir'deymiş dedesi rahatsızlanmış o yüzden habersiz çıkmış. Kızım geçmiş olsun ben Mehmet'le görüşürüm sen ne zaman geleceksin?" " dedem iyi olsun gelirim amca" " tamam yavrum dikkat et herkes seni biliyor artık dedenden farksızsın şuan korumasız sakın dışarı çıkma" " tamam amca" telefonu kapatıp avucum da sıktım bir anda içim ısınmıştı Yekta beni merak etmişti endişelenmişti numarasını ezbere bilmediğim için arayamadım ayağa kalkıp aşağıya indim Oğuzu bulup telefonunu verdim televizyona bakmak için salona geçtiğimde daha oturmadan Tuna geldi sabah ki şoktan çıkmıştı anlaşılan " gelebilir miyim?" konuşmak istemiyordum dinlemek istemediğim gibi ama sormam gerekenler vardı maalesef kafa salladığım da gelip karşıma oturdu " biliyordun değil mi? Yağızın nasıl biri olduğunu" " evet kinim bu yüzdendi sen nerden öğrendin?" " videoyu bana göndereni biliyor musun?" " hayır sen bir şey öğrenebildin mi?" sorularını duymamazlıkdan gelip kalktım salondan çıkacakken " beni hiç affetmeyeceksin değil mi?" cevap vermeyip odama çıktım dedem hala uyuyordu benimde uykum gelmişti dün gece sürekli uyanmıştım Yektayı izlemek çok güzeldi ona karşı olan hislerimden kaçamıyordum yatağıma uzanıp tavanı izlemeye başladım zaten çok sürmeden uyuya kalmıştım. Gece yarısı uyandığım da dedem aklıma gelince çıkıp odasına girdim hemşire uyukluyordu ses çıkarmadan dedeme yaklaşıp bir müddet onu izledim ah be dedem senin hatırın olmasa gelir miydim bu şehre hiç, odadan çıktığım da annemle karşılaştık bu gece burada kalacaktı anlaşılan birbirimizin gözünün içine baktık bana yaklaşmaya başladığın da odama girmiştim eğer o videolar önceden çıksaydı ortaya belki bu kadar sıkıntı olmayacaktı tekrar yatağıma girip uyumaya çalıştım. Sabah kapımın tıklatılmasıyla uyandım gidip kapıyı açtığım da sema teyze gülüyordu " günaydın kızçem bir Beyefendi gelmiş senin ismini veriyormuş bir bakasın sana zahmet" " geliyorum fıstığım" kim ki acaba yüzümü yıkayıp saçlarımı topuz yapıp aşağıya indim yan bahçede millet kahvaltı yapıyordu ayaklandıkların da umursamadan aşağı kapıya ilerledim beni izlediklerini biliyordum koruma tam ağzını açmıştı ki " kimmiş" " Yekta adında biri Yaprak Hanım" şaşkın bir şekilde kapıya baktım başka Yekta olamaz değil mi? " açın kapıyı gelsin" kapı açıldığın da Yekta sinirli bir şekilde arabayla içeri girdi korkmalı mıyım acaba arabadan inip hızla bana gelmeye başladı önüne biri geçse fırlatacak gibiydi korumalar yaklaştığında elimle durmalarını işaret ettim Yekta gelip bana sarıldığın da daha çok şaşırmıştım havada kalan kollarımı bende onun boynuna sardığım da daha sıkı sarılmıştı başını boyun girintime sokup kokumu içine çekti ben onun kokusuyla çoktan mest olmuştum zaten sadece bir gün ayrı kalmıştık oysa nasıl da özlemiştim alnını alnıma dayadığın da hala sinirliydi " seni dövebilirim" " neden" " nasıl habersiz gidersin nasıl o korkuyu bana yaşatırsın küçük kız benim en son annem böyle gitti" söylediğiyle bir ağırlık çökmüştü üstüme herkesin bizi izlediği aklıma dank edince kollarımı çözdüm hala gözümün içine bakıyordu " şey yanlış anlama ama neden geldin?" " seni korumak için ve bir an önce buradan götürmek için ve şimdiden sıkıldım hadi gidelim" belimden tutup arabaya doğru adımladığın da kendimi tutamayarak gülmeye başladım bir an da durup beni izlemeye başladı " olmaz şimdi Yekta dedem bir iyi olsun gideriz madem beni götürmek için geldin. Hadi seni dedemle tanıştırayım" " şu tam arkanda oturmuş yiyecekmiş gibi bize bakanlarla tanıştırma ama" tekrar gülüp ilerlemeye başladım " onlara gerek yok" " sevindim bu arada bu telefon bir daha yanından ayrılmayacak numaramda ezberlenecek" kafa sallayıp telefonumu aldım içeriye geçip yukarıya çıktık sevinçten zıplayarak çıkacaktım neredeyse benim için gelmişti dedemin odasına girdiğimizde dedem gözlerini açtı " dede bu Yekta İstanbul'dan beraber çalıştığım arkadaşım" dedem gülümseyip diklendi hemen yardımcı oldum " hoş geldin evladım Ekrem senden sık sık bahseder" " hoş bulduk efendim geçmiş olsun" hayran bir şekilde iki adama bakıyordum sabahtan beri sohbet ediyorlardı Yekta dedemi sürekli güldürüyordu ama kendisi sadece varla yok arası tebessüm ediyordu o zaman da bana bakıyordu bende birkaç kere gülmüştüm dedem şaşırmıştı tabii bana da değişik geliyordu ama Yekta yanımda olduğunda engel olamıyordum " Yaprak kızım" " efendim dede" " nereye dalın öyle sesleniyoruz duymuyorsun" " ah öyle mi pardon şey ne oldu niye seslendiniz" " Yekta oğlumu al çıkın dışarıya biraz İzmir'e birkaç kere gelmiş gezmemiş ama bakın keyfinize" " olur dede ama sen uyuyacaksın" " tamam dinleneceğim merak etme hadi siz çıkın" dedemle vedalaşıp dışarı çıktık odama girdim Yekta da peşimden geliyordu " burası senin odan mı?" " evet" " siyah olmasından belli" " sen otur ben üstümü değiştirip geliyorum" eski kıyafetlerimden alıp banyoya girdim içim kıpır kıpırdı benim için gelmişti beni korumak için götürmek için iyide biz neyiz dedeme arkadaşım dediğimde çok acayibime gitmişti arkadaşlar öpüşmezler ki ve evet yine kendi kendime moralimi bozdum İzmir'de olduğumuz için elbise giymiştim dizimin biraz üstündeydi ve siyah sade ve güzeldi kot ceketimi ve siyah converslerimi de giyip saçlarımı saldım hafif dalgalanmıştı ama güzel duruyordu elimle de biraz düzelttim telefonumu elbisenin cebine bırakıp odama geçtim başımı kaldırdığım da Tuna'yla Yekta burun burunaydı " ne oluyor?" "bunun senin odan da ne işi var Yaprak beni bile odana almazken bu kim?" " Tuna çık dışarı" " Yaprak bu adam kim dedim, sana sarıldı mı ona güldün mü Şeyda doğru mu söylüyor?" " Tuna sana çık dışarı dedim" kolundan tutup geri çektiğim de omuzlarımdan tutup beni sarstı " sana sarıldı mı! Güldün mü ona!" bağırdığın da Yekta tutup geri çekti kolona yapıştırıp boğazını sıkmaya başladığın da Yektanın kolunu tuttum ama geri çekilmiyordu " bir daha Yaprağa dokunursan seni gebertirim" birden geri çekildiğinde Tuna yere yığılıp öksürmeye başladı Yekta elimi tutup odadan dışarı çıktı babam Şeyda annem hepsi kapının önündeydi şaşkın bir şekilde bize bakıyorlardı aşağıya inip dışarı çıktık Yekta beni arabaya doğru savurduğun da ona taraf döndüm " bin arabaya" " bana niye bağırıyorsun ya" " bin arabaya dedim!" yolcu koltuğuna geçtiğimde o da şoför koltuğuna geçmişti evden hızla çıkıp ilerlemeye başladı eminim ki o da nereye gittiğini bilmiyordu ikimizde konuşmuyorduk uzun süre gezdikten sonra sahilde durmuştu arabadan inip arabanın önüne geçti ne olmuştu şimdi bir anda bende inip yanına ilerleyip arabaya yaslandım " sevgilin miydi?" " ne? Kim?" " neredeyse öldüreceğim çocuk" " hayır tabii ki de" " neden o halde o kız benim dedi" "neden sürekli birilerini bana yakıştırıyorsun" " çünkü emin olamıyorum çok karışıksın küçük kız nasıl davranacağımı bilmiyorum" "emin olamıyor musun? Beni ilk öpen sensin ilk elimi tutan ilk sarılan sensin neden neyinden emin olamıyorsun ki?" Yan dönüp üstüme doğru eğildi bana bu kadar yakınlaşması vücudum için iyi değildi bütün sinirim uçup gitmişti ellerimi göğsüne bıraktım şu an hiç bitmese biz hep böyle kalsak "ilklerin benim" başımı salladığımda burnumun üstünü öptü gözlerimi kaçırdığımda başını yana yatırıp tekrar görüş açıma girdi " gözlerime bak küçük kız benden kaçma" " ellerimi yumruk yapıp göğsüne vurdum " sorun da bu zaten senden kaçamıyorum" " kaçma" bir daha burnumun üstünü öpüp beni bıraktı arabaya ilerlediğimde bileğimden tutup çekti yürümeye başladık " Tuna seni seviyor mu?" omuz silktim " öyle söylüyor" " yağızı çok mu seviyordun?" anlaşılan bir şeyleri öğrenmek istiyordu " bilmem aslında benim için şimdisi önemli artık sevmiyorum" " onu Tuna mı öldürdü?" " evet yani zaten vurulmuş çok kan kaybetmiş son kurşunu Tuna sıkıyor" artık çok normal bir şeymiş gibi anlatıyordum bir ölüden insan nefret eder mi ben ediyordum" " Tuna neden bana o kız benim dedi" " bilmem Tuna'dır işte okulda da herkese sevgili olduğumuzu söylüyormuş" Yekta yumruklarını sıkmıştı sıktığı elini elimin içine aldığımda durdu parmakları gevşemişti hemen yüzüne hiç bakmadan parmaklarını açtım merakla ne yaptığıma bakıyordu elini serbest bırakıp yürümeye devam ettim gelmediğini fark ettiğim arkamı döndüm gülümseyerek bana bakıyordu tam da şu an boynuna atlamak istiyordum ama yapamazdım biz hiçbir şeydik bende farkında olmadan güldüğümü fark ettiğimde etrafa bakmaya başladım bir adamın bizi izlediğini fark ettiğimde yüzüm hemen düştü adam Yektaya bakıyordu bana baktığın da geri geri adım attı daha ne olduğunu anlamadan koşmaya başladı peşinden bende koşmaya başladım Yektanın durumu anlaması çok sürmemişti o da koşuyordu adam ara sokaklara girmeye başladı Yektayla ayrıldık silahım çantamdaydı ama ben tabii ki de bir kalas yüzünden çantamı bile alamamıştım onu gördüğümde sağ tarafa döndü peşinden koşmaya devam ettim eğer onu yakalamazsam Yektayla deşifre olurduk Ekrem amcanın verdiği görevleri yapamazdık adama yetişmiştim direk arkadan üstüne atladım boğuşmaya başladık boğazını sıkmaya başladığım da o da benim boğazıma abandı tırnaklarımı boğazına geçirerek sıkmaya başladığım da başını yana yatırdı var gücümle yumruk attım birden havalandığım da daha ne olduğunu anlamadan Yekta adamın üstüne çıkmış yumruk atıyordu artık adam bayıldığın da hala sinirini alamamıştı bana döndüğünde duvara sindim " sikerim senin elbiseni kızım bir daha görmeyecem öyle şeyler üstünde bütün yolu onunla koştun tamam adamın üstüne ne diye çıkıyorsun!" sesimi dahi çıkaramıyordum öyle bir bakıyordu ki ağzımı açsam yapıştıracak gibi adam yerde inlediğinde ona dönüp ilerledim " yaklaşma!" Yektanın üstüme kükremesiyle tekrar geri adımladım bu adamdan iliklerime kadar korkuyordum adama tekme atıp yakalarından tutup ayağa kaldırdı " niye kaçıyorsun lan kimin adamısın?" "siz niye kovalıyorsunuz peki? Siz kimin adamısınız?" Yekta yere atıp tekrar vurmaya başladı biraz daha devam etse adam zaten ölüyordu " abi dur" adam zorla konuşuyordu " söyle kimin adamısın yoksa seni öldürürüm" "Yıldırımın adamıydım kızın peşine salmıştı beni zaten onun ardından ortadan kayboldu öldü diyorlar bunu duyunca İzmir'e döndüm burada kızı görünce şaşırdım takip etmiyordum" vay şerefsiz neyse ki tam zamanın da öldürmüştüm Yekta bana döndüğünde aynı yerimdeydim " ne yapacağız bunun burada işini halledemeyiz" "bekle" elbisemin cebinden telefonumu çıkarıp Oğuzu aradım " Oğuz adresi sana şimdi mesaj atacağım yere gelin işimiz var kimseye bir şey çaktırma" telefonu kapatıp Oğuza konum attım adama baktığım da bayılmıştı Yektaya döndüğümde bana bakıyordu " benden korkma" hala kendimi kastığımı fark ettiğimde niye öyle bir şey dediğini anladım " korkmuyorum" tabii ki de yalan başını sallayıp bana yaklaştı tam önümde durup elini belime sardı " bir daha giymeyeceksin" " ya neden" " ne demek neden millete şov yapıyorsun resmen" "ne alakası var ya" dudaklarıma yaklaşıp nefesini üfledi nefesimi tutmuştum zaten ama kesildiğine emindim sokağa araba girdiğinde hemen geri çekildi Oğuz arabadan inip yanımıza geldi " Yaprak Hanım iyi misiniz?" " ben iyiyim şunu kaldırın işini halledin" " tabii efendim" diğer korumalar adamı kaldırıp arabaya götürdü Oğuzla Yekta arasında ki bakışmayı fark ettiğimde " Oğuz dedemlerin haberi olmasın ben söylerim" " tabii Yaprak hanım" arabaya geri binip gittiler Yekta'ya döndüğümde çok sinirli görünüyordu yine ne oldu ya bana hiç bakmadan ilerlemeye başladı hayda yine başladık peşinden gidip kolundan tuttum bana döndüğünde burnundan soluyordu " yine ne oldu" " yüzümü avuçladığında bekledim bir şey söyleyecekti de söyleyemiyordu sanki cesaret vermek adına ellerimi ellerinin üstüne bıraktım ellerime bakıp tekrar gözlerime baktı " kimse bakmasın sana Yaprak" ve işte o cümle erimeme sebepti beni öpmeye başladığında büyük bir açlıkla karşılık verdim beni kıskanıyordu işte alt dudağımı emiyordu belimden tutup kaldırıp duvara dayadı bacaklarımı beline sarmıştım nefesimiz tükenmişti ama hala devam ediyorduk ensesinde ki saçları okşamaya başladığımda geri çekilip başını boyun girintime soktu şuan gerçekten mutluydum " senden kaçamıyorum küçük kız seni ilk gördüğüm günden beri kaçamıyorum" " neden kaçmak istiyorsun kaçma" bacaklarımı indirip Yektanın cevabını bekledim hiç bir şey söylemedi elimi tutup ilerlemeye başladık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERİ DE KALAN
Fiksi UmumHer şeyi geri de bırakmış bir kız.. Sırlar içinde kaybolan bir erkek... Birbirlerinden ne kadar kaçsalar da bedenleri fazla uzaklaşmalarına izin vermiyor... Bambaşka oyunlar , onların sandığı gibi oyunu yönetenler onlar mı? Yoksa onlar da oyunun bi...