Yanımda uzanan bedene baktım. Yüzünün üstüne dağılmış, kahverengi saçları bana onu ne kadar sevdiğimi hatırlatıyordu.
Mükemmeldi.
Şişkin olan dudakları, uyuduğundan dolayı daha da şişmişken onu öpme isteğimi bastırmaya çalışıyordum.
Tanrı'nın özenerek dizdiği kaşları ise, perdeden yansıyan güneş ışıkları ile parlıyordu.
Esmer bedeni, beyaz çarşafa düzenli bir şekilde yerleşmişti. Yaşaması bir hakaretti. Bu kadar güzel olması bir hakaretti. Ben ise şanslıydım. Dünya üzerinde yaşayan en şanslı insandım belki de. Elimi saçlarına götürdüm ve yavaşça saçlarını okşadım. Yaptığım hareket hoşuna gitmişti. Şişkin dudaklarının arasından bir melodi çıktı.
"Mhm,mhm."
Mırıltısına kıkırdadığım da, güçlü kolları bedenimi hızla sardı ve kendine çekti. Başımı kaldırıp, hafifçe çıkan sakallarına bir öpücük koydum.
Gözleri kahverengiydi belki. Fakat o kahverengi gözler bir deniz gibiydi.
Sinirliyken koyulaşırdı. Düşünceliyken açılır, mutlu iken parlardı. Cameron, duygularını rahatça belli edebilen bir insandı. Üzgün olduğunda ağlar, mutlu olduğunda kahkaha atardı. Çünkü acının asıl ağlamayınca can yakıcı olduğunu bilirdi.
Bir kaç önce onun sadece bir hayranıydım. Onunla tanışabilme olasılığımı hatırlayınca bile gözlerim dolardı. Dudağından öptüğü kızlara bakarak hıçkırmam eskide kalmıştı.
O dolgun dudaklar artık benimdi.
Kollarından ayrılıp, yataktan kalktım. Titreşen telefonuna göz ucuyla baktığım da, bir mesaj geldiğini gördüm. Kilidi açmadan mesajı okumaya çalıştım.
Kendall (1) : O italyan sürtük uyuduysa bana gel Cam ;-)
Titreyen ellerimi dengede tutmaya çalıştım. Hayranıydı belki de. Şu, Anti Rina'lardan idi belki de.
İçimi pozitif tutmaya çalışarak mutfağa ilerledim. Ellerim hâlâ titriyordu ve içimden Tanrı'ya bunun bir şaka olması için dua ediyordum.
"Bebeğim." dedi uykulu bir tonda. Belime dolanan ellerinden çıkıp masaya ilerledim.
"Bir sorun mu var güzelim?"
Çok iyimserdi.
"Kendall... Kendall kim?" dedim bir çırpıda. Hızla küçülen göz bebekleri, açılan göz kapaklarına ve kalkan kaşlarına eşlik etti.
"Onu nereden tanıyorsun?"
"İtalyan sürtük uyuduysa bana gel Cam?" dedim derin bir nefes alışın ardından.
Hiç bir şey demeden halıyı süzüyordu.
"Bana bir cevap ver Cameron." Şişen göz kapaklarının beni etkilemesini önledim.
"Lanet olsun bana cevap ver Alexander!" diye bağırdığım da, beklemediği için sıçradı.
"Bak, Rina ben...?"
"Sen ne Cameron?" Yutkunduğunu görünce, kırılacak kalbime hazır olmasını fısıldadım.
"Kendall eski sevgilim..." dedi. Gözlerimle devam etmesini işaret ettim.
"... Ve peşimi bırakmıyor. Engelledim, şikayet ettim. Fakat beni yalnız bırakmıyor."
Çalan zili duyunca, kapıya adımladım. Karşımda, uzun boylu bir kız duruyordu. Beni bir kenara atarak Cameron'a ilerledi. Onun boynuna atlar iken, ben sadece izledim.
"Seni çok özledim, sevgilim."
Sıkışan kalbimin üzerine elimi bastırdım. Acısı geçecekmiş gibi. Ve sonra, Kendall olduğunu düşündüğüm kız, beş dakika önce bana ait olduğunu düşündüğüm dudakları sömürürcesine öptü.
Belki bu canımı çok yakmamıştı. Ama asıl canımı yakan, hayatımın erkeğinin ona karşılık veriyor olmasıydı.
Odasına ilerleyip, bavulumu doldurdum. Bir kaç hafta onda kalmayı planlamıştım.
Üzerime bir tişört geçirirken, bavulumu kapattım. Taramaya bile tenezzül etmediğim saçlarımı tişörtümün içinden çıkarıp kapıya ilerledim.Cameron'un arkamdan seslenişi umurumda değildi. Kolumu kavrayan eline tiksinti ile baktım.
"Bebeğim açıklayabiliri-" sözünü bitirmesine izin vermeden konuştum.
"Beni yalnız bırak Cameron Alexander Dallas."
-
Fiçu sjdnekdj
Hikaye nereye gidiyor bilmiyorum...
Yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemeyin lütfen!