15. Bölüm

346 26 9
                                    


BÖLÜM ŞARKIMIZ MEDİADA ^_^

BİR YIL SONRA

UFUK

Bir insanı en çok üzen kaybıdır. Sevdiği insanın nerede olduğunu bilmemek, deli divane eder. Gözlerimin önünde ölseydi ya da bir yere giderken "Gidiyorum" deseydi bu kadar canım yanmazdı. Kendimi bu kadar çok suçlamaz ve kendimden nefret etmezdim. Ama şimdi kendimden ölesiye nefret ediyorum. Çünkü Damla kayıp. Her yerde kayıp fotoğrafı asılıyken, kimse sevdiğim kadından bir haber alamıyor. Sanırım bir yıl önce bana söylenen o sözler doğruydu. Damla ölmüştü...

Ben umut etmeyi çoktan bırakmıştım. Yalanlar boynuma sarılırken, sevdiğim kadını kaybederken, hayatımı kaybetmiştim. İki elim cebimde adımlarım karanlık, soğuk gecedeydi. Kar yeryüzünü doldurmuştu. Nefes alamayacak kadar kendimi kaybettiğimde yine o sahildeydim. Sevdiğimi benden koparan denize acıyla baktım.

"Neden böyle gittin? Neden Damla? Yine sen kazandın. Yine en çok can yakan olarak beni yendin."

Titreyen sağ elimle boynumdaki zincirdeki yüzüğünü tuttum. Gözyaşlarım yanağıma süzülürken, bana evet dediği o anları hatırladım. Bana sımsıkı sarılışını, duman gözlerinin aşkla bakışını, karda nasıl koşturduğumuzu hatırladım. Ben çok şey hatırladım ama anılarımda olan kadını bir türlü bulamadım. Artık yoktu. Damla gökyüzüne çoktan uçmuştu.

****

Duman'ın içtiği kaçıncı rakı bardağıydı bilmiyorum. Kendini tamamen kaybetmişti. Gözyaşları yanağını yakarken masaya yıkılıverdi. Yorgun adamın omuzuna dokunan Batu'ydu. Bir yıldır hem Ufuk'u hem de Duman'ı toparlamaya çalışıyordu. Ama bir türlü başaramamıştı. İki adam tek birini sevmişti. İki bedende bir yıldır Damla'yı bulmak için çırpınıyordu. Ama artık ikisi de umudunu kaybetmişti. Kendi kabuklarına çekilmiş, acı çekiyorlardı.

BATU

Ah be Duman ah! Kendi kendinin ayağına sıkmak böyle bir şeymiş demek ki. Sen kendi hayatını yıktın. Düşüncelerim arasında "Duman!" derken kolundan onu kaldırmaya çalıştım. Ama serseri kendinde değildi. Sıkıntıyla nefes verip, garsonlardan yardım istedim. Bin bir güçlükle Duman'ı benim arabaya götürdük. Eve geldiğimde yine onu güçlükle odasına taşıdım. Duman Damla'nın yastığına sımsıkı sarılmış, burnuna bastırmıştı.

"Damla..." diye mırıldandığında hüzünle yatağa yanına çöktüm. Üzgündüm. Yaşanılanlar hiç kolay değildi. Ufuk'ta Duman'da dağılmıştı. İkisi de aşka isyan ediyordu. Asla kavuşamayacakları bir kadın için ağlıyorlardı. Çok zordu. 

"Kendi canını kendin yaktın kardeşim. Ama sadece kendi canını  değil, Ufuk'un da canını yaktın." ayağa kalkıp yorgun adımlarımla evi terk ettim.

****

UFUK

Bu evde nefes alamıyordum. Hemen yan tarafımdaki boş evde Damla'nın hatıraları vardı. Kokusu dolaşıyordu. Ve ben artık burada yaşayamıyordum. Her gün o sahil kenarından geçerken gözlerim Damla'yı arıyordu. Şirkette Damla'nın odasına kilit vurmuştum. Kimse o odaya girmiyordu. Sadece ben giriyordum ve onu hatırlıyordum. Neredeyse bir yıldır her yerde yas ilan etmiştim. Ve içimdeki bu acı katlanılmaz bir hal almıştı. Ben yavaştan ölüyordum. Hak ettiğim gibi. Acı çekerek...

Yeni bir ev almıştım. Şehrin biraz dışında, doğayla iç içe olmuş lüks bir evdi. Bugün oraya eşyalarım taşınacaktı. Bende işten sonra gideceğim.

***

Yeni evime geldiğimde rahat bir nefes aldım. Yalnızlığıma daha sıkı sarılırken, üzerimi değiştirip yürüyüşe çıktım. Gece karanlığını ayla aydınlatmaya karar vermişti. Ellerim montumun cebinde yürüdüm. Karda ayak izlerim yer bulurken, gözlerim dev göletteydi. Çok hoş olan bu yerde ilk beni etkileyen bu göletti. Birazda olsa nefes alabildiğimi hissettim. Nedense burası bana iyi gelmişti. Sanki aşkın huzurunu bulduğum o koku burada da vardı. Damla'mın kokusu buram buram burnumu sararken karın üzerine oturup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Şimdi gölettin üzerindeki iskeledeydim. Ve öylece manzarayı seyrediyordum.

*****

Genç kız iki elini cebine saklamış, karın üstünde yavaşça ilerliyordu. Yaşadıkları beynini kurcalarken hala hatırlayamadığı geçmişi düşünüyordu. Sıcak nefesi gökyüzünde dans ederken o iskelede oturan adama baktı. Özellikle o kokusunu hissettiğinde kalbinde kocaman bir sancı hissetti. Affedemedi geçmişini. Canını acıtanları, hayatını yıkanları bir kez daha affedemedi. Çünkü o umudunu kaybetmişti. Hatırlamak istemedi geçmişi. Ve genç adama yüzünü çevirip, yoluna devam etti. Ta ki ardından o sesi duyana kadar.

"Hayatım! Dur bekle!"

Emre koşarak Damla'ya ardından sarıldı. Ufuk duyduğu sesin etkisi ile başını arkasına çevirdi ve dondu kaldı. Çünkü geçmişin yarım bıraktıkları yakıyordu içini. Yüzünü görmediği iki sevgilinin birbirine sarılışında, içinde bir yerde kıskançlık ve özlem hissetti. Damla'sını anımsadı ve yaşadıkları müthiş aşkı. Ama ne yazık ki kader kirletmişti anılarını. Güzel anıları gölgede bırakıp, yerini acı ve hüsranla doldurmuştu. Ama yine aynı kader bir umut ışığı yakmıştı. Kader karanlığı aydınlatan mum misali Ufuk'u yeniden aşka çağırıyordu. Tam karşısındaydı sevdiği kadın, başkasının kollarında yüzünü göğsüne gizlemişti. Ama bilemedi Ufuk. Bir yıldır aradığı, öldü dediği kadının tam karşısında olduğunu bilemedi. Gözlerinden birkaç damla süzülürken ayaklanıp, genç çifte sırtını döndü. Yorgun adımları evineydi. Oysaki evinin yanındaki evde sevdiği kadına aitti. Ufuk bunu da bilemedi. Ama hayat her şeyi çok iyi biliyordu.



FIRTINA-2-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin