11. BÖLÜMM

354 24 4
                                    

MEDİADAKİ- DUMAN

PİŞMANIM...

****

UFUK

"Batu! Kapıyı açar mısın?'' derken hala endişe ile kucağımdaki bedene bakıyordum. Damla hiç iyi değildi. Tamamen kendini kollarıma bırakmıştı. Yorgundu, bilinçsizdi...

Batu kapıyı açınca arabaya kucağımdaki kadınla beraber bindim. Sımsıkı sarıldım. Sevgimi de, nefretimi de hissetsin istedim. Hastaneye gittiğimizde yerimde duramıyordum. İçim acıyordu. Ve zaman geçtikçe nefes alamıyordum. Batu ile beraber Damla'nın başında beklerken odaya giren Duman'dı. Sabahın dördüydü ve o bitmiş halde hastanenin ılık odasına adımladı. Şaşkındım. Ne yapacağımı şaşırmıştım. Endişe ile Damla'ya yaklaştığında öfkeyle ayağa kalkıp önünde durdum.

"Ufuk izin ver. Son kez ona bakayım. Ne olur son kez elini tutayım. Söz sana kardeşim. Söz sonra kaybolacağım. Bir daha beni görmeyeceksiniz.'' Dediğinde sağ elimi yumruk yapmıştım. Neden bu çocuğu bu kadar çok seviyordum. Şimdi anlıyordum. O benim kardeşimdi ve kahretsin ki sevdiğim kadına tecavüz eden bir pislikti. Bir insanı nasıl hem sevip hem de ölümüne nefret edebilmeyi bu iki insan bana öğretmişti. Ve bu duygular artık bana fazla geliyordu.

DUMAN

Sanki ölüyordum. Sanki canımdan can çekiliyordu. Saatlerce ormanda çöktüğüm yerde kalmıştım. Ve hıçkırıklarım gökyüzünü dolduruyordu. Nihayetinde birazda olsa kendime geldiğimde koşarak arabama bindim. Yola çıktığımda Batu'yu aradım. O hastanede olduklarını söyledi. Ve gelme demesine kalmadan ben telefonu kapatıp gaza daha da yüklendim. Hastaneye geldiğimde doktoruyla görüştüm. Damla'nın durumu hiç iyi değildi. Her şeyi böyle birden hatırlamaya başlaması, hele de hayatının en iğrenç zamanını hatırlaması hayati tehlike taşıyordu. Damla ya her şeyi unutabilirdi ya da hatırlayabilirdi. Ve önemli olan unutmamasıydı. Eğer bir kere daha her şeyi unutmaya başlarsa bu onun sonu demekti. Kendimden nefret ettim. Ve o halde, ölümü göze alarak Damla'nın odasına girdim. Ufuk'un öfke kusan gözleriyle karşılaştığımda içim yandı. O bana böyle baktıkça, ezilip yok oluyordum. Ne olursa olsun o benim kardeşimdi. Ama haklıydı. Ben ona çok kötülük yapmıştım. Babama olan kızgınlığımı ondan çıkarmıştım. Çünkü o babamın kıymetli oğlu, ben ise istenmeyen oğluydum. Güçlükle izin alıp sevdiğim kadına yaklaştım. Onun solgun tenine acıyla baktım.

"Damla?'' diye fısıldadığımda odanın loş ışığında sandalyeye çöktüm. Titreyen iki elime sol elini hapsettim. Hissettim sıcaklığını. Ve sonsuza kadar içime gömmek, onunla yaşamak istedim. Ama ne mümkündü? Ben onu, onun yanındayken bile özlüyordum. Çok seviyordum. Ben hiç sevgi görmemiştim ki. Ben o yüzden asla yetinmeyi bilmezdim. Hiçbir sevgi bana yetmiyordu. Hep daha fazla istiyordum. Ama bu kez olmazdı. Bu kez yetinmeyi öğrenmeliydim.

"Dam... la?'' diye fısıldarken, gözyaşlarına boğuldum. Sessizce hıçkırdım. Ufuk öfkeyle "Nasıl yaptın lan? Bunu bana, Damla'ya nasıl yaptın?'' dediğinde günahlarımın karanlığında boğuldum.

"Anlatacağım Ufuk. Anlatacağım kardeşim...'' dediğimde Ufuk öfkeyle "Kardeşim deme lan! Bana sa...kın kardeşim deme.'' Diye sessizce bağırarak odadan çıktı. Öfkeliydi. Hatta benden nefret ediyordu. Haklıydı...

Batu beni izlerken sevdiğimle konuşmaya devam ettim.

"Damla, sevgilim...

Biliyorum benden nefret ediyorsun. Haklısın güzelim. Çok haklısın. Allah beni kahretsin. Ben seni hak etmiyorum. Artık yüzüne bakamam. Gidiyorum... Ama önce öğrenmen gereken gerçekler var.

Damla, ben sana bir şey yapmadım. O gece sadece seni hırpaladım. Sadece kardeşimin canını yakmak için bu oyunu oynadım. Ama çok pişmanım. Ölüyorum pişmanlıktan. Şimdiye kadar seni zorladığım ve yaptığım her şey için özür dilerim. Aşkım...

Mutlu yaşa. Gülümse tamam mı? Çünkü artık ben yokum. Günahlarımın havuzunda boğulmaya gidiyorum. Ben sensiz yok olmaya gidiyorum. Çok üzgünüm. Elveda sevgilim...''deyip ayaklandım. Gözyaşlarımı elimin tersiyle silerken, sevdiğim kadının alnına öpücüğümü bıraktım. Batu şaşkınca bana bakarken "Ufuk'a söyleyemem. Gözlerine bakıp yaptığım tüm pislikleri anlatamam. Ama şunu bil Batu, Damla suçsuz. O masum. Onu yaptığı her şeye zorlayan, tehdit eden bendim." Deyip odadan çıktım. Dışarı çıktığımda Ufuk karşı taraftaki büfeden bir şeyler alıyordu. Bende o gelmeden arabama yürüdüm. Arabamın kapısını açtığımda beni durduran Ufuk'un sesiydi.

"Duman!''

Ona döndüm. Elinde poşetle bana doğru yürümeye başladı. Loş bir ışık kardeşimi aydınlattığında endişe ile sağıma döndüm. Beyaz bir araba son sürat Ufuk'a doğru geliyordu. Kalbim acıyla çırpınırken, kardeşime koşmaya başladım.

"Ufuk! Dikkat et!'' diye haykırdığımda çoktan ona yaklaşmış, sol elimle onu yolun diğer ucuna ittim. Ardından her şey saniyesinde oldu. Beyaz arabanın önü kalçama sert bir şekilde çarptığında, tüm bedenim ön camla buluştu. Müthiş bir acı bedenimi sararken, aracın üzerinden yuvarlanıp, asfaltla bedenim buluştu. Sanki tüm kemiklerim kırılmıştı. Gözlerim bulanık görüyordu. Ufuk'un uzaktan gelen sesi ve yüzüme dokunan ellerini hissettim.

"Duman! Duman! Kardeşim! Duman!''

Sonra tıpkı günahlarım gibi sonsuz bir karanlığa hapsoldum.

OYSA HAYATIN OYUNLARI HİÇ BİTMEZDİ. UFUK'UN ASIL ÖĞRENECEĞİ ŞEY BABASININ YAPTIKLARIYDI. BELKİ DE BU HİKAYENİN EN MASUMLARINDAN BİRİ DUMAN'DI. 



FIRTINA-2-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin