Hava artık fazlasıyla kararmış ve bende eve geri dönmek için sanırım biraz geç kalmıştım. Ailemin uyarılarını dikkate almadığım için annem bana hep kızsa da üstüme gelmezdiler. Bu kadar yorucu geçen ikinci bir maç daha yapmamıştık bugüne kadar. Evet ben bir kız ola bilirdim fakat babam beni hep erkek çocuğu gibi büyütmüştü. Ailenin ilk çocuğu olduğum için babam benimle kendi hayallerinde kurduğu gibi büyümüştü. Annem ve babam evlendiklerinde ikisinin de yaşı az olduğu için babam hep benimle ve kardeşimle beraber büyüdüğünü söylerdi. Düşüncelerim yüzünden yüzümdeki gülümseme genişlemeye başlarken yorgunluğumun da azaldığını hissediyordum. Biraz hava almak iyi gelmişti. Az önceki maçta her iki takımdan olanlar da güçlü olduğu için bayağı yorulmuştuk. Ama onların bize karşı açmış oldukları savaşı da bir güzel kazanarak onları bozguna uğratmayı da başarmıştık.
Tabi karşı takımdaki gerizekalı oyuncu bana laf atınca da her iki takımdakiler biri birilerine girmiş ve ortalık karışmıştı. Emreler kavgaya karışmadan hemen önce ilk ben atlamıştım kavgaya. Benim Emreni çekeceğim sırada onlar benim kolumdan tutup elimden almaya çalışıyorlardı çocuğu. Durduk yere Emrelerin de başını belaya sokmuştum. Evet ben kavgadan asla çekinmeyen ama bu yüzden de hep hem kendi başını hem de arkadaşlarının başını belaya sokmayı başaran bir insandı.
Ben Miray Çetin. Daha 18yaşıma yeni girdim. Ailemin maddi durumu iyi olsa bile asla bununla hava atıp inanları aşağı gören insanlar olmamaları sanırım benim bu hayattaki şansımdı ama büyüdükçe üzerimde olan baskıları da azalmış ve pekte beni umursayan bir aile yapısına sahip olamamıştım. Burada umursamaktan kastım beni yormamaları ve bir şeyleri yapmam için zorlamamalarıydı.
Emreler de benim çocukluk arkadaşlarımdı. Emre, Can ve Deniz bu dünya üzerinde sahip olduğum kardeşim ve Işıldan sonra en mükemmel arkadaşlardı. Işıl ise sanırım bu hayatta iyi anlaştığım yegane kız arkadaşımdı. Kendisi benim aksime şirin, elbiseleri ve pastel renklerini çok seven, derslerinde hep başarılı olmayı beceren, kalbi de kendisi gibi güzel ve masmavi deniz gözleri olan bir kızdı. Emre sanırım arkadaş grubunda her zaman benim yanımda olan ve beni hep belalardan koruyandı. Onunla annelerimiz de arkadaşlardı ve biz beraber büyümüştük. Sonradan ise aramıza Can ve Deniz katılmışlardı. İkisi de ikiz olmalarına rağmen biri birilerinin zıtında bir karaktere sahiplerdi. Can eğlenceli, dünya yansa umurunda olmayan ve derslerini her ne kadar okumadığını söylese de notları iyi olan birisiydi. Deniz ise dışarıdan soğuk ve sert bakışları ile insanları uzaklaştıra da aslında pamuk gibi birisiydi. Siyah rengi ve korku hikayelerini, mangaları ve seri filmleri izlemeyi çok severdi. Ve ben. Mahallede olan kavga mı büyüyordu? Sebebi kesinlikle bendim çünkü insanları gazlamak konusunda üzerime asla tanımazdım.
Renkler ve müzikler benim için o gün olduğum ruh haliydi. Ama dünya üzerinde lila rengi sanırım benim cennet dediğim renkti. Renkli giyinmeyi pek sevmesem de renklere de asla düşman değildim. Bana göre her rengin ve tonun kendi hikayesi ve güzelliği vardı. Mesela kırmızı sadece tutkunun ve aşkın değil, aynı zamanda da içimizde olan gizli duyguların ve fedakarlığın da rengiydi. Beyaz ise sadece barışın ve özgürlüğün değil aynı zamanda saflığın ve ölümün de rengiydi bana göre. Seri katil dosyalarını ve aksiyon filmlerini izlemeyi, pek fazla bilinmeyen ama kesinlikle şaheser olan grup ve şarkıcıları dinlemeyi ve yemek yemeyi fazla seven birisiydim. Arkadaşlarım enim ikinci ailem hatta ailemden daha fazla zaman geçirdiğim insanlardılar. . Her şeyi onlarla öğrenmiştim ben. Düşüncelerimle beraber karanlık ve arka sokakların olduğu evime doğru yürümeye devam ediyordum. Tam o sırada sesler duymaya başladım. Ara sokaklardan geliyordu sesler. Ve tabi ki bende merakıma engel olamadım ve seslerin geldiği yere doğru gittim. Ağaçların arkasına saklanarak neler olduğunu izlemeye başladım. Dört godoman gibi iri yarı adamlar ellerinde sopa ve silah ile sandalyeye bağlı olan ve yalvaran gözlerle önündeki adamlara bakan çocuğun tepesinde durmuşlardı. Vay şerefsizler vay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
ChickLitA:"Kalbinin neden öyle attığını biliyor musun baş belası?" Aniden gelen sesle sıçrayarak arkama döndüm ve korku dolu gözlerle karşımdaki insana baktım. M: "Ateş!" A:" Klabin o kadar hızlı çarpıyor çünkü o kalpte hala ben varım. Ne kadar benden kaçsa...