MİRAY IN AĞZINDAN
Burnuma dolan o nefret ettiğim koku yüzünden gözlerimi zor da olsa açtım. Yine lanet olasıca hayatımdan kurtulmayı başaramamıştım anlaşılan. Başımın ağrısı tüm bedenimi esiri altına almıştı sanki. Zonklayan beynim yüzünden gözlerimin içine kadar yandığını hissediyordum. Bulanık olmasına rağmen açmış olduğum gözlerim ile etrafı incelemeye başladım. Nerede olduğumu görüş alanıma giren beyaz duvarlardan anladım. Ben şuannda bir hastahane odasında koluma serum bağlı bir şekilde yatıyordum. Evet yine en başa dönmüştüm ve nefret ettiğim hastahaneye yine geri gelmiştim. Sanırım cehennemden kurtulmak adına yaptığım son hamlem bile elimde patlamıştı. Ölmeyi bile beceremeyen bir zavallıyımdım ben. Ateşe cesedimi hediye etmeyi ve onun cehenneminden kurtularak huzura ermeyi beklerken yine lanet olasıca dünyadan kurtulmayı başaramamıştım. Ondan ve ona ait olan her şeyden tiksiniyordum. Kendimden de. Bir süre daha uzandığım yerden etrafı izlemeye ve yatmaya devam ettim. Ayağa kalkmak için bile kendimde güç bulamıyordum ama bir şekilde kendimi toparlayarak buradan çıkmam gerekiyordu. Kolumdaki serum devam ediyordu hala. Başımdaki feci acının geçmesi ve kendimi biraz daha olsa iyi hissetmeyi ummuştum. Nasıl oldu da o kadar ilacın ardından kendime gelerek hala hayatta olmayı başarmıştım anlamıyordum. Oysa dün artık ruhumu özgür bırakacağımı zannediyordum. Onun elinden bir sekilde kurtulmam gerekiyordu ama nasıl yapacaktım hiçbir fikrim yoktu. Onun beni yeniden bulması olasılığında hayatımın yeniden boktan olacağını tahmin etmek asla zor değildi benim için. Kolumdaki serumu çıkrdım ve sendelememi umursamayarak yatak kenarından tutarak ayağa kalktım. İlk başım dönse ve dengemi korumakta zorlansam da birkaç saniye sonra kendime gelmiştim. Odanın içinde buradan çıkmak ve ondan kurtulmak için bir yol aramaya başladım. .
Uzerimdeki hasta kıyafetile kaçamazdım bu yüzden bir seyler yapıp hemen buradan kurtulmam için başka bir yol aramam gerekiyordu. Odadan çıkarak personel odasını bula bilseydim ve ya temizlik odasını en azından üzerime başka bir şeyler bula bilirdim. Kendi kıyafetlerimin odada olduğunu biliyordum fakat o manyağın beni kendi kıyafetlerimden tanıyarak gittiğim yerde bula bileceğini de işin içine katmam gerekiyordu.
O delinin yanında biraz daha durmaya daha fazla tahamülüm kalmamıştı. Kapıyı açıp dısarıya bakmamla kapatmam bir olmuşru. Kapıda iki tane iri yarı adam vardı ve odanın önünde nöbet tutuyorlardı. Bunların Ateş in adamları olduğunu anlamak zor değildi ve büyük ihtimalle de benim kaçmamam için odanın önüne dikmişti adamları. Yine kapana kısıldım ve buradan çıkamıyordum lanet olsun. Fakat bu sefer ben onun elinden kurtulacaktım ve beni bir daha asla bulamayacağı bir yere kaçacaktım. Cehenneme gitmeye bile razıydım kurtulmak için.
Odanın içinde bir o yana bir bu yana giderek çıkış yolu aramaya devam ettiğim sırada aklıma gelen kaçış fikri ile yüzüm gülümsemişti. Hemen pencereye yaklaşarak pencereyi açtım ve aşağıya baktım. Sanırım üst katta değildim ve bu yüzden de fazla yüksek değildi. Hemen hasta yatağının üzerindeki örtüleri alarak biri birilerine sıkıca bağladım ve daha sonra da kalorifere bağlayarak aşağı sarkıttım. Pencere arka bahçeye baktıgı için çok şanslıydım. Üzerimdeki hasta kıyafetlerine aldırmadan üstümü düzelttim ve aşağıya sarkıttığım çarşaflara tutunarak pencereye çıktım. Yükseklik korkum yüzünden kalbim ağzımda atmaya başlasa da bunları bir kenara bırakarak özgür olacağımı getirdim aklıma ve arkama dahi bakmadan tutunarak aşağıya kaydırdım bedenimi. Ayaklarım ile kendime destek vererek yavaş bir şekilde aşağıya kaymaya devam ettim. Bir anda ne olduğunu anlamadan kendimi yerde bulmuştum. Biri birilerine bağladığım örtüler yırtılmıştı ve bende yere sert bir şekilde çarpmıştım. Ayağa kalkmak istedim fakat bacagımın üzerine düştüğum için canım çok fazla yanıyordu. Duvara tutunarak zorda olsa ayağa kalkıp bahçeden dışar çıkmak için yavaş ve aksak adımlarla yürümeye başladım. Kısa zamanda yokluğumu anlayacak ve peşime düşeceklerdi bu yüzden de kendimi zorlayarak adımlarımı daha da hızlandırmayı denedim. Bu hızla böyle gidersem beni yakalamaları an meselesiydi ve bunu istemiyordum. Bu yüzden de her ne kadar canım fazlasıyla yansa da ayağımı sürükleyerek hızla yürümeye kendimi zorladım. Yürüyerek bahçenin sonuna vardığım zaman biraz soluklanmak ve canımın acısının da azalması için durdum ve derinden nefesler almaya başladım. Üzerine düştüğüm bacağımın acısı canımı fazlasıyla yakıyordu ve şiştiğinden, morardığından kesinlikle emindim. Artık hastahaneden kurtulmuş olduğumu düşünerek sevinmeye başlamıştım ama bu da fazla sürmemişti benim için. Şimdi saırım ikinci bir sorunum vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
ChickLitA:"Kalbinin neden öyle attığını biliyor musun baş belası?" Aniden gelen sesle sıçrayarak arkama döndüm ve korku dolu gözlerle karşımdaki insana baktım. M: "Ateş!" A:" Klabin o kadar hızlı çarpıyor çünkü o kalpte hala ben varım. Ne kadar benden kaçsa...