-2-

103 29 9
                                    

Sia - Elastic Heart

Bugün her zamankinden daha fazla sinirliydi Denny. Dün olanlar aklına geldikçe birilerini öldürme isteği fazlasıyla artıyordu. Sahi, onu bu kadar sinirli yapan şey neydi? Dün, kurbanına işkence edememesi mi yoksa polise şikayet edilmesi mi? Hangi ölümüne susayan insan şikayet etmişti ki onu? Onu bir bulsaydı...
Sinirli olduğu kadar korkusuzdu Denny. Etrafta hiç delil bırakmadığına adı kadar emindi! Ne bir parmak izi, ne bir cisim. Ne de kadının vücudundaki deliller. Hepsi yok olmuştu.
Kadının vücudunu yakmış, küllerini ise denize savurmuştu Denny. Kadının külleriyle aynı kaderi paylaşmıştı erkeğin külleri.

Polislere ifade verdikten sonra evinin yolunu tuttu Denny. Polisleri inandırabilmeyi başarmış, çokta kendinden emin konuşmuştu. Sonunda da serbest kalmıştı. Bir seri katil elini kolunu sallayarak dolaşıyordu şimdi insanların arasında. Peki bu adil miydi? Hiçte değildi. Adalet sistemine bir küfür savurdu Denny. Ardından bir küfür daha, bir küfür daha.

İnsan öldürmekten sıkılmıştı artık. Neyse cezası çekmeliydi. Ama kendisi teslim olmayacaktı,asla. Denny'i yakalayıp, içeri tıkmaları gerekiyordu. Hatta Denny'i içerdeyken bile iyi gözetmeleri gerekiyordu. Dışarıdayken bu kadar çok cana kıyan insan, içerideyken neler yapmazdı?

Sonunda eve varabilmişti Denny. Paltosunu çıkardı ve bir köşeye fırlattı sinirle. İçki dolabına ilerledi ve bir şarap kaptı. Kadehe şarap doldururken şarabın rengine takılmıştı. Bugün, şarabın kırmızı renkte oluşu daha çok dikkatini çekmişti. Şarap kırmızıydı; tıpkı kan gibi.

Ağır ağır yudumladı şarabını Denny. Kim bilir aklından neler geçiyordu şimdi? Kaç insan öldürmüştü bugüne kadar? Kaç masum insanın canını almıştı? Öldürdüklerinin kaçı ölmeyi sapına kadar haketmişti? Belki hepsi, belki hiç biri. Umrunda mıydı? Kesinlikle değildi. Tek istediği şey kan dökmekti. İnsanların ona yalvardığını duymak. Tıpkı önceden o iğrenç adamlara annesini bırakmaları için yalvardığı gibi; Çaresizce.

Kadehleri ardı ardına doldurmaya başladı Denny. Bir kadeh, iki kadeh, üç kadeh.. Bütün şişeyi bitirmişti. Sonunda da sızıp kalmıştı bir köşede. O masum bir çocuktu. Onu böyle yapan insanlardı; kötü insanlar. Annesi bunu haketmemişti. İşte bu yüzden öldürdüğü insanlar ölmeyi haketmese bile acımıyordu.

Annesi Helen, eşi George'un intihar etmesi ardından kafayı sıyırmıştı. Sonra birgün ortadan kaybolmuştu. Ne gören vardı, ne de duyan. Komşuları Denny'i kimsesi olmadığı için yetimhaneye vermişti. Yetimhanede arkadaşlarının canını yakıyor, sürekli birşeyler kırıp döküyordu.

18 yaşına geldiğinde yetimhaneden ayrılmak zorunda kalmıştı. Aslında bu iyi bir şeydi onun için. Ama yiyecek yemeği, yatacak bir yatağı yoktu. Olsun, o dört duvardan, sevimsiz yüzlerden kurtulmuştu ya, gerisi önemli değildi.

Yetimhaneden ayrıldıktan sonra bütün gün iş aradı. Sonunda bir tamircide işe başlayabilmişti. Burası onun için özeldi. İlk cinayetini burada işlemişti. Elindeki tornavidayı adamın kalbine saplamış, anında işten kovulmuştu. Nefsi müdafaa olduğunu söyleyip beş yılla yırtmıştı.

Hapisten çıktığı gün kendine uygun bir ev seçmişti. Gecesinde ise eve girip ev sakinlerini uykusundayken öldürmüş, orada barınmaya başlamıştı. Şanslıydı ki, ev kira değildi. Burada uzun süre yaşadıktan sonra başka mekan seçmişti. Başka, başka derken bir bakmıştı seri cinayetler işleyen psikopat bir katile dönüşmüştü.

*

Ertesi gün nihayet uyanabilmişti Denny. Başında fillerin tepiştiğine yeminler ederek başını ovuşturdu. Ovuşturdu, ovuşturdu ama baş ağrısı bir türlü dinmek bilmemişti. Birkaç tane ağrı kesici alarak anca dindirebilmişti ağrısını.

Bugün hiç insan öldüresi yoktu Denny'nin. Hiç modunda değildi. Bu çok garipti. Neden böyle bir ruh hali içerisindeydi? Bunu defalarca kendine sormasına karşın bir yanıt alamıyordu. Gerçi Denny'nin yaptığı şeylerde bir neden aramak mantıksızdı ya olsun.

Doğduğu güne lanet ederek kalktı yattığı yerden. Peki şimdi ne olacaktı? Evde tur atıp duracak mıydı? Hayır, bu çok sıkıcıydı. Dışarı çıkıp kendine yeni kurbanlar mı bulacaktı? Hayır, modunda değildi. Ne yapacaktı bu adam?

Hayattan bir beklentisi var mıydı ki? Annesine, gözleri önünde işkence edip tecavüz etmişlerdi. Bu olaydan önce bir çok hayali vardı Denny'nin. O bir kaptan olmak istiyordu. Engin denizlere açılmak. Annesini, babasını kendi gemisiyle yabancı yerlere götürmek. Götürdüğü yerde bir süre konaklamak. Belki o yabancı şehirlerde evlenmek, çocuk sahibi olmak.

Bunlar masum bir çocuğun hayalleriydi. Ta ki iki canavar Denny'nin hayatının içine edene kadar. Şimdi Denny'nin bir hayali yoktu. Ne olabilirdi ki? Belki.. Belki annesinin yaşadığına dair ipuçları bulmak. En ufak bir kırıntı bile yeterdi belki.

Denny bugün kendine söz vermişti. Bugünlük hiçbir insanın canına kıymayacaktı. Ne kadar zor olsa da bunu başarabilirdi. Evden çıkıp yürümeye başladı Denny. Yürüdü, yürüdü ve yürüdü.. Ne kadar çok yürüdüğünün farkında olmadan hala yürümeye devam ediyordu.

Bir ses durmasına sebep oldu. Tiz bir kadın sesi.

"Denny!"

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin