-5-

88 27 27
                                    


Bu bölümü FiaLea'ya ithaf ediyorum. Kanlı senaryoları seviyorsanız, gerçekten okumaya değer bir hikayesi var. Bakın derim.. : )

Bazı şeyler gerçekten nefret edilesiydi. Belki de her şey nefret edilesiydi Denny için. Öldür öldür nereye kadardı? Yakalanana kadar mıydı yoksa son nefesini verene kadar mı? Belki yarına kadardı, belki ondan sonraki güne kadar. Denny hayatı plansız yaşayanlardandı. Annesine gözlerinin önünde tecavüz edilmesini planlamamıştı mesela. Ya da babasının, olanları erkekliğine yediremeyip intihar etmesini. İlk cinayeti de plansızdı, ondan sonraki de..

Denny sürekli aynı şeyleri kafasının içinde döndürüp duruyordu. Denny ne zaman normal bir insan olacaktı? Belki Denny normaldi, diğerleri anormal. Olamaz mıydı? Ne zaman aşık olacaktı mesela? Bir kadına dokunup, onunla sevişmeye cesaret edebilecek miydi? Ya da evlenip baba olmaya ne zaman hazır olacaktı?

Bu soruların cevabını veremiyordu Denny. Çünkü biliyordu, o düzelmeyecekti. Öldürmeye devam edecek, hiç aşık olmayacaktı. Bir kadının elini tutup ona güven veremeyecekti. Bir kadını öpüp onu büyüleyemeyecekti. Bir çocuğun elinden tutup ondan 'baba' kelimesini duyamayacaktı. Bir köşede sessizce ölmeyi bekleyecek, ölecek ve kimse üzülmeyecekti.

Denny kendini bu derece önemsiz bir varlık olarak görüyorken, başkalarının onu önemsemesini bekleyemezdi. Bu yaşına kadar kimse ona değer vermemiş, onunla muhabbet bile etmemişti. Taki siyahlı kadına kadar. İşte bu yüzden etkilemişti bu kadar Denny'i. Ona kendini özel hissettirmişti. Onunla muhabbetin ve kadehlerin dibine vurmuş, onunla beraber uyumuştu. Fakat onunla beraber uyanmamıştı. Bu işte bir gariplik yok muydu?

Yine her şeye 'Siktir' çekti Denny. Hayatına, öldürmeye kaldığı yerden devam edecekti. İnsanların canını fazlasıyla yakacak, onların yalvardığı kişi olarak kendini yüceltecekti. Ve Denny emindi, bir gün herkes sesi kısılana kadar ona yalvaracaktı.

2 GÜN SONRA

İki gündür evde pinekliyordu Denny. Pencereye hava almak için bile çıkmamıştı. Şişeleri ardı ardına deviriyor, saatlerce uyukluyor, arada uyanıp bir iki kadeh daha fondipliyordu. Ne yiyecek bir şey kalmıştı ne de içecek. Artık evden çıkmanın, hırsızlık yapmanın tam da vaktiydi.

Evine en yakın muhitteki bir markete girdi. Kafasından geçen düşünceyle sırıttı. Bu markete bir seri katil girdi ve insanların bundan haberi yok diye düşündü Denny. Tam da şu anda, markette, gözünü kırpmadan insan öldürebilecek bir psikopat geziyordu.

Bir market arabası aldı Denny. Ne bulduysa doldurdu içine. Alışverişini tamamlamıştı. Kimse görmeden marketin arkasındaki depoya giriverdi. Ufak bir problem vardı. Önünde paketler taşıyan iki adam vardı. Biri diğerine arkasını dönükken cebindeki çakısını adamın kafasına sapladı Denny. Ardından diğeri arkasını dönmüştü. Bir çırpıda adamı yakalayıp ağzını kapattı. Bir defa iki defa derken adamın kafasına on kez saplamıştı çakıyı Denny. Market arabasını depodaki acil çıkıştan dışarı çıkardı Denny. Burada alarm okuyucu yoktu.

Elinde market arabasıyla ıslık çala çala evinin yolunu tuttu Denny. Yoldan geçenler ona ve kıyafetine bakıyordu. Lanet olsun, nasıl böyle bir detayı atlamıştı? Üstüne sıçrayan kan damlalarına lanetler savurarak bağırdı Denny.

"Hiç hayatınızda üstüne vişne suyu dökülen bir adam görmediniz mi yahu!"

Herkes cevap almaktan memnun olmuş bir şekilde önüne döndü. Denny eve varmıştı sonunda. Elindeki deri eldivenleri çıkararak yere fırlattı. Ardından aldığı şeyleri yerli yerine yerleştirdi. Her ne kadar bir seri katil olsa da o düzenli bir insandı. Ne yani seri katiller düzenli olamaz mıydı?

Ürünleri yerleştirdikten sonra aldığı çikolatalardan bir iki paket indirdi midesine. Bir-iki paket çikolatadan bile mutlu olabilen bir insandı Denny. Ne ara insanlara zarar veren psikopat bir seri katile dönüşmüştü?

Canı sıkılınca eline bir kitap aldı Denny. En sevdiği dedektif romanlarından biriydi Agatha Christie'nin. Bu kitaplar sayesinde dikkat etmesi gereken ufak ayrıntıları öğreniyordu. Özellikle Hercule Poirot zekasına hayran olduğu bir adamdı. Denny'e en büyük taktikleri de o veriyordu.

1,5 saat sonra elindeki iki yüz küsür sayfalık romanı bitirmişti. Şimdi ne yapacaktı? Markettekilerin cinayetlerden haberi olup olmadığını merak etmişti doğrusu. Yüzünü atkı ve şapkayla kamufle edip başka kıyafetler giyerek markete doğru yola çıktı Denny.

Marketin önüne vardığında marketin giriş-çıkışlarının kapatıldığını gördü. Herkes tek tek aranıyordu. İçeride çok sayıda polis vardı. Müşteriler ise yüzlerindeki korkuyla neler olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı.

Ufak bir kazaydı, üzgünüm diye söylendi Denny. Sonra atkı ve şapkadan kurtulup o günkü bara gitmişti, Gretham Barı'na. Bir yanı gizemli kadını merak etmiyor değildi. Öbür yanı ise diğer yana her seferinde lanetler okuyarak o kadını öldürmesini tembihliyordu. Bu çatışmadan hangi taraf galip ayrılacaktı? İşte bu soruyu bir türlü yanıtlandıramıyordu psikopat katil.

Bar sandalyesine oturarak barmeni beklemeye başladı. Bu sırada kafası önüne dönüktü. Yine kara kara düşünüyordu Denny. Tabiri caizse " kırmızı kırmızı " düşünüyordu, bol kanlı.

Öyle derinden düşünmüştü ki Denny, barmenin gelip önüne viski koyduğunu ancak dakikalar sonra farketti. İyi de Denny daha siparişini vermemişti ki? Üstelik viski Denny'nin favorisiydi. Şaşkınlıkla kafasını kaldırdı Denny. Kafasını kaldırdığında siyahlarla buluştu, siyahlı kadının gece siyahı gözleriyle. Bir iki kez gözünü kırpıştırdı Denny, gerçek olma ihtimali sıfırdı onun için.

"Judith?" dedi kısık çıkan sesine küfrederek.

"Denny" "Denny Brooks"

"Bu sahneyi hatırlıyorum." dedi ve gülümsedi Denny. Siyahlı kadın da aynı tepkiyi vermişti.

"Neredeydin? Neden benden kaçtın?"

Uzun bir sessizlik olmuştu. İki tarafta sessizce içkilerini yudumlarken sessizliği bozan Judith olmuştu.

"Zorundaydım.."

"Zorunda olduğun şey ne? Biz insanlar, hiçbir şey için zorunda değiliz."

"Yanılıyorsun Den, bazı şeyleri kabul etmek, uygulamak zorundayız."

Ona 'Den' demişti. Bu Denny için özeldi, çok özel. Annesi çağırırdı onu 'Den' diye. O da her seferinde 'Denny' diye düzeltirdi usanmadan.

'Den' meselesini uzatmamaya karar verdi ve siyahlı kadına aklındaki cümleyi bir çırpıda söyleyiverdi.

"Benimle açık konuş Judith."

"Ne kadar açık? Her şeyi biliyorum desem mesela?"

"Bildiğin şeyleri gizleyerek yine açık konuşmuyorsun Judith. Ve inan sabrım taşmaya başlıyor."

"Biliyorum.." dedi kadın. Diğer cümlesini söylemekle söylememek arasında gidip geliyordu. Söylemeli miydi? Söylemezse ne kazanacak veya ne kaybedecekti? Söylemesi çok tehlikeliydi, çok. Ama siyahlı kadın tehlikeyi severdi. Tehlike onun için nefes almak kadar rutin bir şeydi artık.

Ağır hareketlerle Denny'nin kulağına eğildi. Denny'e çok yakındı. Kelimeler birden yerini cümlelere bıraktı.

"Bir seri katil olduğunu."

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin