68 Bölüm

24.6K 831 118
                                    


Çok beklettim sizi, bazılarınız çoktan ZEM'i kütüphaneden çıkartmış, okumayı bırakmışta olabilirsınız. Haklısınız. Okullar başladığından beri kafamı bir türlü toparlayamıyorum. Yazmaya kalksam 2 kelime yazıp daha fazlası gelmıyor. Bildiğiniz gibi, belki de bilmeyenlerde olabilir, üniversite sınavlarına çalışıyorum. Kendimi çok yorgun hissediyorum artık. Zaman bulsam kendimi uykuya veriyorum ya da üniversiteleri araştırıp duruyorum. Sınav stresini bu sene iliklerime kadar hissediyorum. Ve gerçeği söylemek gerekirse korkuyorum. 

Ve tabiki hala bana mesaj atıp, nasıl olduğumu, ya da kitabımla ilgili sorular soran herkese çok teşekkür ederim. Beni destekleyen ve hala kitabım ve benim yanımda olan herkese minnetarım. İyi ki varsınız. Güzel yorumlarınız, hatta kötü yorumlarınız için sağolun. Tüm yorumlarınızı, mesajlarınızı okudum. İnşallah bölüm'ü beğenirsiniz. Tam tamına 3 782 kelime ve 21 sayfalık bölümle karşınızdayım. Uzun bir bçlüm yazmaya çabaladım. 

En son Wattpad'a girdiğimde 8 M olduğumuzu gördüğümde çok sevindim hatta ağladım. Yazmadığım halde hala okuyanlar, yeni keşfedip güzel mesajlar atanlar...ne diyeceğimi bilemiyorum. 

Bir kez daha TEŞEKKÜRLER ZEM AİLESİ! 


İyi okumalar!


"D-dur!"

Beni dinlemiyordu, delirmişti resmen!

"Sana dur dedim!"

"..."

"Manyak! Durdur şu lanet arabayı!"

"..."

"Durrr!"

Ondan sonrası zaten belliydi araba paramparça olmuştu. Cenk okyanusta kaybolmuştu. Aslı da kayalıklarda yarı uyanık yarı baygın şekilde can çekişiyordu. Kuş seslerini duyabiliyor, gün batımını, gözlerinde yaşlarla izliyordu. Aynı kızını ve kocasını uyurken izlediği gibi güneşin batışını da belki de son kez izliyordu.

Birden kuşların cıvıltısı kesildi, karanlık çöktü Hanolulu şehrine...

Bir saat sonra uçuruma iki çift gelmişti, tabi böyle bir olayla karşılacaklarını tahmin etmiyorlardı. Hiç kimse de tahmin etmezdi zaten. Adam güzel manzaranın tadını çıkarmak amaçlı arabadan iki bira almıştı, kadın çığlıklarınla dikkati üzerine çoktan çekmişti bile. Daha da emin olmak için telefonun feneriyle oraya ışık vermişti, kayalıkların oradaki silüet daha da belirginleşmişti.

"Bekle!"

"Ne oldu?"

"Görmüyor musun bir kadın var orda?"

"Ölmüş müdür acaba?"

"B-bilmiyorum..."

"Ben polisi arayacağım"

"Hayır!"

"Nasıl hayır? Kadın belki yaşıyor..."

"Aptal polisi bırak şimdi! Ambulansı ara hemen!"

"T-tamam...akıl mı kaldı sanki..."

Genç kadın kayalıklarda yatan baygın, ki öyle umuyordu, kadından gözlerini ayıramıyordu. Ama sonuçta insanlık vazifesi. Ya yaşıyorsa? Ölüme mi terkedecekti bu genç bayanı? Belki evlidir? Ya çocuğu varsa? Onu öksüz mü bırakacaktı? Yardım etmekle bence en iyisini yapıyordu...ölse bile, ki sonuç bu olmasını gerçekten hiç istemiyordu, bari yardım ettim der vicdanını rahatlatırdı. Hiç düşünmeden dikkat ederek kadının yanına gitmeye kalkıştı.

Zorla evlilik mi? (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin