Bagaj kapısı üzerine kapanınca kimsenin olmadığını düşündü ve kapıya doğru vurmaya başladı. Cevap gelmeyince kimsenin olmadığına karar verip belindeki 14 lük silahıyla kilit yerine ateş etti ve birden kapı açıldı. Dışarı çıkıp koşmaya başlamıştı. Ormana doğru soluk soluğa koşuyordu, kimsenin onu yakalamayacağına o kadar emindi ki. Birden boynunda bir soğukluk hissetti ve arkasına döndüğünde gene o adama rastladi yani babasına...
Babası ona hakaretler yağdırıp onu bir göl kıyısına götürmüştü. Kaçtığı araba ordaydı hemde 2 metre ötesinde duruyordu. Babasına belli etmeden yürümeye devam etti. Bir çukurun yanına geldiklerinde kıza diz çökmesini söyledi. Bir anda bir acı hissetti kemiklerinin birinin kırıldığını hissetmisti. Gözlerini açtı ve acıyal bağırdı ama bu ses babasının çok hoşuna gitmişti. Arkadan bir adam geldi seslendi ama cevap alamadı. Havaya bir el ateş etti ve tekrar bağırdı.
- Benim bölgemde ne yaptığını sanıyorsun moruk?
- Seni alakadar eder mi? Git işine burda bir oksijen katilini öldürüyorum.
- Kimden izin aldın?
- Izin almama lüzum yok. Dedi adam.Eminmisin diye soracakken kızın yüzüne dikkatlice baktı. Arabanın bagajında olması gereken kız başka bir adam tarafından öldürülecekti. Döndü ve adama sordu.
- Benim arabamdan benim kadınımı sen mi aldın?
Kızın ve babasının yüzünden bütün kan çekilmişti adeta.- Sen kimsin be adam? Bu kız benim öz kızım.
- Ben kimmiyim. Tanımıyormusun gerçekten. Kadınım dediğime göre kocasıyım.
- Onu anladım adın ne ?
- Ege
- Soyadın yok mu be adam senin ?
- Duman. Herkesin bildiği adımla Azrail.Adam birden duraksadı. Nasıl olur sen çekilmedin mi ? Diye soramadı. Ege adamın kafasına silahını dayadı;
- Ölmek mi istersin yaşamak mı?
- Yaşamak. Diyebildi sessizce.
- O zaman senden bir parça koparmalıyım.
- Nasıl yani? Diye sordu adam şaşkın bir ifadeyle.
- Kendi canının kurtulmasına karşın birisini öldüreceksin. Sana bilgileri atacağım telefon numaranı ver.Adam kağıda numarayı yazıp verdi ve koşarak oradan uzaklaştı. Kızı omzuna alan Ege onu doğruca eve taşıdı. Yatağına yavaşça koydu ve yarasını pansuman etti. Odasına doğru yürümeye başladı. O sırada sabahtan hatıra kalan kolunun acısı geldi aklına. Ceketini çıkartıp masanın üzerinde duran spança batikon döktü ve yarasını sildi. Spançı yarasının üzerine nemli bir şekilde serdi ve sargı beziyle sardı. Sargı çözülmesin diye de flasterle yapıştırdı. Bir takırtı duydu ve silahını sol eline aldı malum sağ kolundan vurulmuştu ve yaranın iyileşmesi gerekiyordu. Kapıdan içeri golden cinsi köpeği reis girmişti. Reis durmadan kuyruğunu sallayıp patisini Ege ye doğru atıyordu. Sonunda Egenin kucağına atladı. Ege en sevdiği varlığını görünce mutlu olmuştu. Onun kulaklarını okşayıp birazda olsa olanları unutuyordu. Ege televizyonu açmak için kumandayı aramaya başladı ama nafile bulamıyordu. Reis ise Egenin kucağından atlayıp odayı biraz turladı çok geçmeden ağzında kumandayla geri döndü. Sanki eski eski günlerde ki gibi heyecanla geliyordu Egenin üzerine. Ege kumandayı aldı ve eskimiş televizyonunda bir film seçti. Reis de eski pozisyonunu almıştı Egenin üzerinde. Bir süre sonra gözleri daldı ve kendini uykunun o sıcak kollarına teslim etti. Kız ise çoktan uyumuş tatlı bir rüya görüyormuş gibi gülüyordu. Saatler çok hızlı bir şekilde ilerledi ve sabahın o masum güneşi odaya doğdu. Reis ise içerde yatan kızı çoktan yalayarak uyandırmıştı bile.
Kız kalkıp posta kutusuna baktı. Bugünün gazetesinde haberlere baktı ama dün ki olaylardan bahsedilen bir haber bulamadı.
Etrafı merak ettiğinden gezinmeye başladı. Bir fotoğraf duvarda dikkatini çekti. Ne güzel bir zamanlamaydı bu. Kumral saçları yüzünün yarısını kapatmış, dudaklarının ve gözlerinin güzelliği büyüleyici denecek kadar muhteşem bir kadının fotoğrafıydı. Daha yakından bakınca onun fotoğraf değilde bir çizim olduğunu farketti. Koridorda birbirinden güzel resimler vardı ve hepside çok etkileyiciydi. Sanki sanat galerisinde yürüyor gibiydi. Bu galerinin sonu tabiki mutfağa çıkıyordu çünkü Ege hem ruhunu doyurur hemde midesini...
Kız mutfak dolaplarını karıştırıp bir şeyler hazırlamaya başladı. O sırada gözüne reis takıldı.
Küçük bir geçitten geçipiçeri girip 10 dakika orda duruyordu. Dolabın kapısı yavaşça açtı ve büyük örtüyü çekti. Gözlerine inanamadı ama gerçekti. Şu an karşısında evin küçük bir kopyası vardı ve üzerine Reis'in Malikanesi yazıyordu. Kız gülmeye başladı sanki kimse bakmamış gibi örtüyü düzgünce üzerine örttü. Dolapları karıştıra karıştıra tost makinesini buldu. Ilk tost yaptı daha sonra çay demledi ve kahvaltı sofrasını annesinden öğrendiği şekilde kurdu. Gülümseyen ve esneyen bir erkek sesi geliyordu sanat galerisinden. Bu kim mi tabiki de Ege. Egenin kolundan kanlar yere damlıyordu kız bunu gördü ve selpak alıp ona uzattı. Hemen odasına doğru çıktı. Ege bir an masanın üzerine baktı sanki eve bir kadın eli değmiş diye düşünürken aklına bunları kız yaptığı dank etti. Dolaptan iki porselen bardak alıp çayları döktü. Odasına doğru çıkarken kızın kaldığı odaya çaktırmadan bir göz attı. Kız üzerini çıkartmış banyoya girmek için hazırlanıyordu. Ege odasına girdi ve üzerini değiştirdi. Kızın odasına doğru süzüldü. Kilitli olan dolapları açtı ve ona kıyafet seçecekken banyonun kapı kolunun sesini duyup gizli bölmeye saklandı. Kız bornozuyla ilk kapıyı kitledi daha sonra ise dolaptan kıyafet seçti çünkü kıyafetleri hem kirli hemde yırtıktı. Dolaptan iç çamaşırı, tşort ve bir şort aldi ve izlendiğini hissettiği için banyoy girdi. Ege hemen odadan çıkıp kendi odasına gitti ve parfümünü sıktı. Doğruca mutfağa inmiş kızın gelmesini bekliyordu. Kız geldiğinde ıslak saçlarıyla çok etkileyici gözüküyordu. Ege eline bir havlu aldı ve kız doğru fırlattı.- Hasta olup kendine hizmet ettireceğini düşünüyorsan yanılıyorsun. Havluyu al ve saçlarını kurula. Dedi ege sinirli bir sesle.
Kız sinir olmuştu bu tavrına ve elindeen havluyu alıp ona baktı. Tam yanından geçerken durdu ve Egenin çenesine bir yumruk indirdi. Sonra döndü ve kahvaltı sofrasına oturdu. Sanki 1 dakika önce vurmamıştı Egeye. Kahvaltı ederken Ege gülerek ve alaycı bir sesle sordu.- Borcumuz ne kadar ?
- Ne borcu? Ne saçmalıyorsun sen?
- Sen hazırlamamışsın belli. Nereden sipariş ettin diyorum.
- Ister inan ister inanma ama ben hazırladım.
- Peki ... dedi. Ege ve gülümsedi.
Kızın soru sorarcasına bakan gözlerinden soruları anlayan Ege konuşmaya başladı.- Seni kurtarmamın bir nedeni yok. Sana köle yada tutsak gibi davranmamda kimseye de davranmadım. Benim işlerime burnunu sokmazsan canın yanmaz. Kısaca sana benden başka zarar verecek yok. Çünkü verirlerse ölürler bunu biliyorlar. Sen istediğin gibi dolaşıp takılabilirsin burası seninde evin ama 2 hafta dışarı çıkmamanı istiyorum. Zarar görme diye. Benim adım Ege Duman. Ya senin ki ??