BÖLÜM-1

931 199 80
                                    

İkimizde koşuyorduk. Hızlıca bir binanın açık kapısından girip gözden kayboldu. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Ne yapacağımı bilemeden şuursuzca peşinden koşuyordum. Henüz merdivenlere yeni ulaşmama rağmen o çoktan üst katın merdivenlerini tırmanmıştı. Basamakları deli gibi çıkıyordum. Bedenimin ürettiği adrenalin bacaklarımı titretiyor, kendimi kontrol etmekte zorlanıyordum.

Nefes nefese kalmıştım. Bir iki saniyeliğine duraklayıp ellerimi dizlerime koydum, kendimi toparlamalı, nefesimi düzene sokmalıydım. Derin bir nefes alıp çatı katının açılmış kapısından terasa çıktım. İşte oradaydı! Saçları darmadağın olmuş, üstü başı perişan halde binanın kenarında duruyordu. Korkulukları tırmanıp arkasında ki korunmasız bölmeye geçişini izledim. Kafamda bunu yapmasına neden olabilecek hiç bir şey bulamıyor, hayretler içerisinde ona bakıyordum. Kısa bir şaşkınlığın ardından ona seslendim:

''Kardeşim yalvarırım yapma! Ne oldu anlat bana, birlikte bir çıkış yolu mutlaka buluruz n'olur hadi gel yanıma.'' Beni duymuyordu bile. Yanına doğru küçük adımlarla yürüdüm, olabildiğince sessiz hareket ederek yanına kadar geldim. Onu korkutmak istemiyordum ama bir şeyler yapmalı onu vazgeçirmeliydim.

Bir şeyler söylemeliydim ama ne? Beynim durmuş gibiydi, düşünmekte bile zorlanıyordum. ''Belki de en iyisi birlikte atlamaktır, seni yalnız bırakamam...''

Bende korkuluklardan atlayıp yanına geldim. Aşağıya bakınca elim ayağım boşalmıştı sanki, ellerimle korkuluğun parmaklıklarını sıkı sıkı tutmuş, korkudan ölmeme rağmen birlikte atlayalım diyordum. Bu kadar korkarken bu cümleleri sarf edebileceğim ilk ve son kişi kesinlikle kardeşim olacak diye içimden geçirdim. Beni fark edince kızgın bir yüz ifadesiyle bana baktı. ''Çıldırdın mı sen, ne yapıyorsun git buradan beni yalnız bırak !''

Kararlı bir sesle ''hayır gidemem, birlikte doğduk ve eğer şimdi öleceksek o da birlikte olacak.'' Daha da sinirlendiği her halinden belli olsa da kısa bir sessizlik yaşanmış ardından bağırmaya başlamıştı. ''Sana git dedim, beni anlıyor musun git. yeter artık!'' Yüzündeki o dehşet ifadesini belki de ömrüm boyunca unutmayacaktım..''Bir kez olsun dediğimi yap git hadi.''

Bu sözlerin hemen ardından gözlerini kapatıp kendini boşluğa bırakmıştı. Bir an nerede olduğumu unutup korkulukları tutan ellerim kardeşimin omuzlarını kavramış ve sert bir biçimde geriye doğru çekmişti. Onu öylesine şiddetli çekmiştim ki korkulukların üzerinden geriye doğru düştüğünü görmüştüm. Tüm bunları bedenim kendi kendine yapmıştı sanki. Beynim tamamen boşalmış hiç bir şeyi düşünemiyordum. Ama olamaz! Dengemi kaybetmiştim, ayaklarımın boşluğa gelişini hissetmemle beton zemine sırt üstü çakılmam bir olmuştu.

Bedenim aynı anda milyonlarca parçaya ayrılmış gibiydi. hareket edemiyor, nefes almakta bile zorlanıyordum. Gözlerim binanın tepesine dikilmişti. Bir aralık kardeşimi gördüm ve o iç yakan çığlığı. Ahhh ölüyordum...

Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Kulağıma çeşitli cihazlardan çıkan tiz sesler geliyordu. Hastanenin soğuk iklimi tüm bedenimi kaskatı kesmişti sanki. Ağır ağır yataktan doğruldum, biraz sersemlemiş gibiydim ama hiç bir ağrım sızım kalmamıştı, yedi katlı binanın tepesinden düşen ben değildim galiba diye mırıldandım.

Bir an yanımda dikilen doktoru farkettim, elinde tuttuğu kağıtları inceleyip yüzünü buruşturuyordu. Hastane muhabbetlerini oldum olası sevmezdim zaten. Ona farkettirmeden usulca yanından geçip aralık bıraktığı cam kapıdan dışarı çıktım. Elinde ki kağıtlarla öylesine haşır neşirdi ki beni fark etmemişti. Hemen karşıda Tulpar'ı gördüm. Bitkin bir halde yerde oturuyordu.

Ellerini yüzüne dayamış sessizce bekliyor, belkide olan biten her şey için kendini suçluyordu. annem ve babam kapının hemen kenarında ayakta bekliyorlardı. Son zamanlarda bizi öyle ihmal etmişlerdi ki onlarla konuşmak bile gelmemişti içimden. Doğruca kardeşimin yanına yürüyüp yavaşça omzuna elimi koydum. Derin bir nefes alıp kulağına eğildim ''Ben iyiyim ve her şey daha iyi olacak. Sakın kendini suçlama. Bu yalnızca bir kazaydı, her şeyi unutup hadi eve gidelim.''

Doktorun kapıdan görünmesiyle ayağa fırlaması bir olmuştu. Bu hareketi beni şaşırtmış olsa da bende peşinden doktorun yanına gittim. Ne söyleyecekti ki sanki! bir düzine ilaç yazıp bizi eve gönderecekti. bana bu kadar soğuk davranmaları çok anlamsız diye geçirdim içimden. Belki de Tulpar olayı anlatmamış ve intihar ettiğimi düşünmüşlerdi. Gözlerinde bir zavallı bile olabilirdim artık.

Sevgili annem ve babam kızlarının bu hareketinden belki de çok utanmış, Rezil bile olmuşlardı kim bilir!

Hepimiz doktorun etrafında toplanınca kısa bir sessizlik olmuştu. Doktor göz temasından kaçınarak söze başladı. ''Gerçekten elimizden gelen her şeyi yaptık, çok üzgünüm. kızınız için tıbben yapılabilecek hiç bir şey kalmadı. Ne yazık ki beyin ölümü gerçekleşti.'' Doktorun ağzından çıkan her söz tokat gibi inmişti yüzüme ''Ne demek beyin ölümü gerçekleşti, ne saçmalıyorsun sen?'' Ailem öylece kalakalmış tek bir kelime bile edememişlerdi.

Doktor yanımızdan uzaklaşırken babamın yanında bir an durdu ve ''çok zor olduğunu biliyorum ama dilerseniz organ bağışında bulunabilirsiniz. Kızınız sayesinde onlarca hayat kurtulabilir, sizlerde bir nebze olsun acınızı hafifletebilirsiniz. Bir düşünün.'' Doktorun bu sözleri ve hissettiğim ilgisizlik beni çileden çıkarmıştı.. ''Ben gayet iyiyim, hayattayım ve sapasağlam karşınızdayım. Şaka falan mı yaptığınızı düşünüyorsunuz ama söyleyeyim hiç komik değil!'' Sözlerim hiç bir karşılık bulamamıştı. Tulpar'ın hayır bu saçmalık deyip koridoru terk ettiğini gördüm.

Arkasından koşup elini tutmaya çalıştım ama başaramadım çok ilginç bir şekilde sanki eli avuçlarımın içinden geçip gitmişti. Verdikleri ilaçların etkisinden diye söylendim. Geri dönüp annemin yanına vardığımda oda beni hiç umursamamıştı. Sadece ağlıyor ve babamda onu teselli etmeye çalışıyordu. Sesimi duyurabilmek için boğazım parçalanırcasına bağırdım. ''Şu lanet olası hastanede beni duyan kimse yok mu?'' Hayır yoktu, kimsenin dikkatini bile çekememiştim. İyi de nasıl oluyordu böyle bir şey aklım almıyordu.

Bir ara gözlerim camlı odanın içine yöneldi. Az önce kalktığım yatakta biri yatıyordu. Dikkatlice bakınca yatan kişinin bir kadın olduğunu farkettim. Hayretle kapıya yöneldim.Ne ara yeni bir hasta getirmişlerdi ki, hiç fark etmemiştim. Yatan kişi bana ne kadar da çok benziyordu. Saçları, yüzü sanki tıpatıp aynıydık..

Açmak için elimi kapı koluna uzattığımda kapıyı açmayı başaramadım. Elim kapının içinden kayıp gitmişti. Bir kaç defa denememe rağmen kapıyı açmayı başaramadım. Dehşete kapılmıştım. Tekrar, tekrar ve tekrar denememe rağmen sonuç değişmemişti. Elimi son kez kapı koluna uzattım ve yine elim kapının içinden geçip gitmişti.

Bu kez tüm vücudumla yapmayı denedim. Evet, tıpkı bir hayalet gibi kapıdan geçip içeri girmiştim. Bir an kanım dondu, beynim olanları reddediyor algılamada zorluk çekiyordum. Bir kaç adım daha atıp yatağa ulaştım. Ama bu imkansız! Orada öylece yatan gerçekten bendim, ben... Ama bu gerçek olamazdı, olmamalıydı. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi ki? Belki de her şey bir rüya veya yanılsamadan ibaretti. Tekrar yatağa uzanıp bedenimin içine girmeye çalıştım.

Belki de gözlerimi kapatmalı ve uyumalıydım. bir kaç saat boyunca öylece kalırsam kendime geldiğimde her şey normale dönmüş olabilirdi. Gözlerimi açtığımda her şey bir rüyadan ibaret olacaktı ve ben eski yaşantıma geri dönecektim. Evet doğru olanda buydu, böyle olmalıydı...

NOT: Çalışmam da kullandığım isimler az duyulmuş olsa da tamamen Türkçedir. Türk mitolojisinde ki tanrı veya tanrıça isimlerini kullanmayı tercih ettim. Romanın içine de kendi mitolojimize ait varlıklardan serpiştireceğim. Lütfen okuduktan sonra yıldız vermeyi unutmayın, takipte kalın :)

RUH KAPANI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin