Bölüm 9

153 85 2
                                    

  Gözlerimi açtığımda rüya olduğunu anlayınca içim rahatlamıştı. Ohh be rüyaymış. Ter içinde kalan alnımı elimin tersiyle yoklayıp boğazımı tuttum. Bir yumru gelip oraya oturmuştu.

   Hala titremekte olan bedenimi dizginlemeye çalışırcasına öksürdüm. Su içmek için doğrulmak istedim ama sonra suyun temin edilme biçimi aklıma gelince vazçegçtim. Sanırım buna henüz hazır değildim.

   Hayatımda gördüğüm en berbat, en korkunç ve en gerçekçi rüya katagorilerinde istisnasız bir numaraya otururdu bu rüya. Her rüyanın bir anlamı ver mıdır bilinmez ama beni gerçekten etkilemeyi başardığı kesindi.

   Güçlükle kontrol altına aldığım bedenim titremelerden kurtulunca yataktan doğruldum. Henüz hava aydınlanmamıştı. Pencereyi aralayıp biraz temiz hava almak istedim ama ne yazık ki dışarda yağmur yağıyordu.

   Yağmur tanecikleri küçük gülleler gibi cama çarpıyor ve parçalamak istercesine sesler çıkararak aşağı doğru süzülüyordu. Şansıma kahredercesine son bir kez daha dışarı bakıp ardından tekrar yatağıma döndüm.

   Normalde yağmur insanlara ne kadar da romantik ve rahatlatıcı gelirdi oysa burda yağmur demek kabus demekle eşdeğerdi. Genzim istem dışı hafifce yanarken gördüğüm rüyayı düşünüyordum.

   Gözlerime parlak bir ışık hüzmesinin çarpmasıyla arkama doğru hafifçe döndüm. Nerdeyse duvardan çıktıklarına yemin edebileceğim normal boyutlarından bir haylice büyük bir kaç kelebek uçarak yanımdan geçip gitmişlerdi.

   Kanatlarının hareketlerinden oluşan hafif hava akımlarının tenime çarpmasıyla gördüklerimin bir hayal ürünü olamayacağını düşünsemde emin olmak için koluma bir çimdik attım, canım acımıştı...

   Gözlerimle kelebeklerin hareketlerini izledim. Pencerenin altındaki duvardan hafifçe siyah bir karartı dikine doğru bir yarıktan dışarı sızıyordu.

   Ortamın loş ışığından kurtulmak ve daha iyi görebilmek amacıyla ışığı yaktım. Aydınlanan odada yarıktan çıkan siyah ışık hüzmesi daha da ayırt edilir hale gelmişti.

   Kelebekler bu yarıktan girerek ortadan kaybolurken bende yanına gidip bu küçük yırtıktan elimi uzattım. Sanki yarık esneyerek büyümüş ellerimi çekmemin ardından tekrar eski boyutuna dönmüştü.

   Bu kez kolumu denediğimde yine aynı şekilde sonuçlanınca bu yırtığın ardında ne olduğunu merak etmeye başlamıştım. Gözümü yarığa epeyce yaklaşıp ardında ne olduğunu görmeye çalıştım. İçinden süzülen karartı öylesine parlaktı ki hiç birşey görünmüyordu.

   Ani bir kararla yırtıktan önce başımı, ardından ayaklarımı ve tutunmakta olan kollarımı çıkardım. Çıktığım yırtığa baktığımda tekrar eski haline gelmiş, havada askıda duran siyah bir ipi anımsatıyordu.

   Şaşkınlığımı biraz atınca etrafa bakındım. Burası bir ormandı. Gür agaç örtüsü gökyüzüne kadar uzanıyor ve gün ışığının az bir kısmının orman tabanına ulaşmasına izin veriyordu.

   Ormanın kasvetli havası içime bir korku salmıştı. Belkide o yarıktan geçerek doğru olanı yapmamıştım. Etraftan gelen yabani hayvan sesleri içimde pişmanlık çığlıklarının büyümesine sebep olmuştu. Yaptığımın hata olduğunu kabullenip geri dönmek için hızlı bir atak yaptığımda yarığın bıraktığım yerde olmadığını farkettim, tamamen kaybolmuştu.
  
  Sağı solu hızlıca kontrol ettiğimde bilmediğim bu ormana hapsolduğumu anladım, hiç bir çıkış yolu yoktu. Biraz ileride gözüme odada gördüğüm kelebeklerden biri çarptı. Olduğu yerde dönüyor sanki ilerlemek için benim gelmemi bekliyordu.

RUH KAPANI (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin