Kararmakta olan havaya aldırmadan evden dışarı çıkıp sokağı adımladım. Tiran biraz güç transferi yapmış, kendimi daha enerjik ve zinde hissetmemi sağlamıştı. Bildiğim, büyüdüğüm bu sokak artık yabancıydı sanki bana. İnsanlar geçip gitti yanımdan, sağımdan solumdan, bazense içimden. Hiç biri hissetmemiş, varlığımdan haberdar dahi olmamışlardı.
Bir süre yalnız başıma yürüyüp kısa hayatımı gözden geçirdim. Epeyce ilerlediğimi fark ettiğimde geri dönmemin zamanı geldğini anlamam güç olmamıştı ancak içimdeki huysuz iblis çoktan uyanmıştı. Karşıma dikilen Akira'nın hiç bir zaman göremediğim karanlık yüzüne doğru baktım ama bu sefer farklıydı. Ne yüreğimde ne zihnimde ona karşı en küçük bir korku dahi hissetmiyordum.
Hızla hareket eden bedeni her zamanki gibi çevikti, boğazımı kavrayan metalik soğuk elleri tenimde yanmışlık hissi verdiğinde kaçmak istedim ancak ne yaparsam yapayım kurtulmak için yeterince güçlü değildim. "Beni öldüremezsin." diyerek bağırdım. "Beni öldüremezsin çünkü benden kurtulman için başkası tarafından öldürülmeliyim. Beni öldüremezsin çünkü bunu sen yaparsan benimle birlikte sende ölürsün!"
Sesim gittikçe kısılarak cılız bir fısıltıya dönüştüğünde son gücümle devam ettim. "Çünkü sen bensin Akira. Biz biriz!"
Hırlayan tıslayan sesleri zihnimde yankılanıyordu. Ne dediği anlaşılamayacak kadar öfkeliydi çünkü artık yolun sonuna yaklaşıyorduk. Birimizin sonu diğerinin özgürlüğe giden yolunun kapısını açacak anahtar olacaktı. Nefretle bir kağıt gibi savurduğu bedenim bir duvara çarpıp yere çakıldı. Güç transferinin en kötü yanı buydu sanırım silikleşme formundayken hiç birşeye dokunamamak aynı zamanda hiç birşeyin zarar verememesi anlamınada geliyordu çünkü.
Akira geldiği yere tekrar çekilip gözden kaybolurken önümde bir elin belirdiğini farkettim. Yavaşça bakışlarım yukarıya çıktığında Ülgen'i görmek beni şaşırtmıştı, kesinlikle onu beklemiyordum çünkü. Ellerimden tutup güçlü kollarıyla beni kaldırdığında yüzüne bakarak gülümsedim. "Devrim." dedi kararlı bir ses tonuyla. "Andromeda bir devrim ateşiyle yanıyor Umay. Ve bu yangından herkes payını aldı."
Anlamaz gözlerle bakıp başımı salladım. "Nasıl yani?" Güzel yeşil gözlerinin içi parlıyordu umutla."Lider ve yandaşları yani biz, konseyi dağıttık. Herşey bitti. Saçma sapan testler, kısıtlanmış hayatlar sona erdi."
"Bu kadar kısa sürede mi?" diyebildim şaşkınlıkla, az önce Akirayla yaşananlar zihnimden uçup gitmişti. "Çok uzun süredir planlıyorduk Umay, doğru zamanın geldiğine karar verdiğinde lider, harekete geçtik ve gerçekleştirdik."
Ellerimi hala tutmakta olan ellerine baktım, bırakmamıştı. Yaklaşıp ellerini belime doladıktan sonra sıkıca sarılan Ülgen'e hareketsizce bakakalmıştım. "Sana yardım etmek için geldim Umay, senin için geldim." diyerek fısıldadı geri çekilip gözlerimin içine bakarak. "Herşeyi biliyorum bir kapan olduğunu ve ölümsüzlerin geleceğini, herşeyi. Hadi şimdi Aprah'ın yanına gidelim."
"Ne zamandan beri?" diyerek geveledim ağzımda. Kalbim ritmini kaybetmiş, boşlukta salınıyordu sanki. "Daha yeni." dedi pürüzsüz yumuşacık bir tonda. Neden kendimi yanında böylesine güçlü ve yenilmez hissettiğimi anlamasamda bende güzel yüzüne bakarak gülümsedim. Artık hep birlikte olmamızın, düşmana karşı birleşmemizin zamanı gelmişti. Gerisin geri döndüğümüz evimizden süzülürcesine geçip odama ulaştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH KAPANI (Tamamlandı)
FantasíaEvreni Avcunun İçine Alanlar listesinde yer almaktadır🍁 Ruhu bedeninden ayrılan Umay başıboş bir hayalete dönüşür ve görünenin ardındaki görünmeze serüveni başlar. Zaman kapıları, geçitler, büyücüler, kahinler, cinler ve çok daha fazlasıyla tanışın...