H-5

19 2 0
                                    

Ege'nin yanına vardım.

"Geleceğini biliyordum güzellik." dediğinde zorla olsada gülümsedim.
Ama göz yaşlarımı tutamıyordum. Ege endişeli bir şekilde bana bakıp "Ne oldu lan?" dediğinde kendimi tutamayıp ona sarıldım. Ellerini belimde hissettiğimde ağlamam daha çok arttı.

"Ağlamasana lan! Noldu? Bi' anlat." dedi nefesi boynumu huylandırırken.

İç çeke çeke ondan ayrıldım. Ellerim buz gibiydi. Yanaklarım sımsıcak.
Anlatmaya başladım.

Her şeyi.

En ince ayrıntısına kadar.

Utanmadan.

Sıkılmadan.

Çekinmeden.

Bin yıllık arkadaşmış gibi.

Sözlerimi tamamladığımda sinirden çenesi kasılmıştı. Bu belli oluyordu.

Titriyordum. Soğuk değildi hava. Gözyaşlarım bir nebze olsun durmuştu.

"Peki bundan sonra nerede kalacaksın " diye sorduğunda kafamı bilmiyorum anlamında salladım. Bankta bağdaş kurdum ve kafamı öne eğip ağlamaya  başladım. O da susuyordu. Çünkü diyecek hiç bir şeyi yoktu.

Ama ben babama söyleyecektim. Ne olursa olsun.

"Uykum var" diye esnedeğimde "Bize gidelim" dedi. Sonra toparladı. "Yani istersen. Bir şey yapmam. Merak etme. Zaten kuzenimde bende. Asya. Onunla konuşursunuz sabah.Herkese iyi gelir o. Bana bile." diye ikna etme çabalarına girdi. Tanımadığım birinin evine girmeye cesaretim yoktu ama mecburdum. Sevillere anlatmak istemiyordum. Ne kadar yakınım bile olsalar çekinirdim gibime geliyordu.

"Gidelim" diye onayladım.

"O zaman arabamla gidiyoruz."dedi Bunu da onayladıktan sonra ilerlemeye başladık. Tek kelime etmeden arabasına doğru ilerledik. Arabaya vardığımızda hemen yanına oturdum.O da sürücü koltuğuna geçti.Kafamı cama dayayıp yolu izlemeye başladım.Ege'nin camdan yansımasını farkettiğimde bir süre takılı kaldım görüntüsüne. Sivri burnu kemikli yüzünü tamamlıyordu. Mavi gözleriyle sarı saçları bir bütün olmuştu. Mavi gözleri tedirgince yolu izliyordu. Bana baktığında gözlerimi yola çevirdim. Gülümsemesi kulağıma geldiğinde hafifçe gülümsedim onun göremeyeceği şekilde. Arabanın yavaşladığını hissetiğimde yerimde kıpırdadım. Durduğumuzda " Hadi bakalım geldik" dedi ve  indi. Kapımı açtığım gibi bende indim. Vardığımız yer ıssız karanlık bir yerdi. Karşıda villa gibi babamla kaldığımız eve benziyordu. Artık orada kalmayacaktım ya. Neyse.

Bir şey demeden arkasından yürüdüm.

Zili çaldıktan bir süre sonra on sekiz yaşlarında bir kız kapıyı açtı. Sevimliydi. Kıvırcık saçları vardı. Gülümseyerek "Hoşgeldin abi ve yenge" dedi imalı bir şekilde bana bakarak. Gülümsemesi yüzünden hiç eksik olmuyordu.

Ege biraz sert çıkarak "Asya!" dedi dişlerini sıkarak.

Eve geçtikten sonra Asya ile tanıştık. Gerçekten çok iyiydi.

Asya
"Abi bizi yanlız bırakır mısın?"  dediğinde Ege "Ben Üst kattayım size iyi eğlenceler!" dedi ofladı.

Bir sure Asya ile sevgili meselelerinden konuştuktan sonra uykunun baya bir bastırdığını hissettim.

"Asya benim iyicene uykum geldi." diye esnedim.

"Hemen geliyorum." dedi ve üst kata koştu. Geldiğinde nefes nefeseydi.

"Ege senle birşey konuşacakmış. Odasında bekliyor" dedi.

Cevap vermeden üst kata çıktım. Zaten bir tane kapı vardı. Oraya girdim. Ege yatağının üstünde bağdaş kurup eliyle otur işareti yaptı. Bende oturdum.

"Sara!" dedi gözlerime bakarak.

"Efendim" diye esnedim.

"Uykun var biliyorum ama bunu söylemem gerekiyor." dediğinde "Tabii. Sorun yok. Konuşabiliriz." dedim gülümseyerek.

"Ben dört yıl öncesinden bir kızla tanıştım ya uçakta."dedi ve yutkundu.

" Evet adaştık!"dedim ve güldüm.

"İşte Sara'yı buldum dedim ya." diye soludu heyecanlı bir şekilde.

"Ay Egeee! Çatlatma insanı!" dediğimde o da güldü.

Heyecanlıydı. Heyecanını gidermek için gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı.

"Ya"

"İşte o sensin Sara." dediğinde gözlerini pörtlemiş bir şekilde Ege'ye bakıyordum. Konuşmaya başladı.

"Ben dört yıl boyunca seni arıyorum. Çok şey çektim ben. Babamdan annemden. Seni aradığım için çok söz söylediler. Umrumda olmadı. Evden kovdular. Yine seni aramaktan vazgeçmedim ben. Öldüğünü söyledikleri gün seni Konak'ın orada gördüm. Canlaydın. Çok mutlu gözüküyordunuz. Ama yanına yaklaşamadım. O zaman Can senden ayrılabilirdi. Acı çekmeni istemedim. Mutluluğunu görmek bana yetmişti. Bir yıl boyunca görmedim seni. O gün ki mutluluğunla yaşadım. Sosyal medyada o koyduğun fotoğraflara bakarak delirdim. Sakinleştirici almadan yaşayamaz oldum. İntihara kalkıştım. Boğulduğum denizde taştım ben. İşte bugün ağladığını gördüğümde danayamadım. Geldim yanına. Sen bana bir kere sarıldın ben senin fotoğraflarına milyonlarca kez. Bir kere daha sarılsan her şey gidip geçecekmiş gibi geliyor. Sarılsan bana. Bir kere sarıl. Sonra ne yaparsan yap bana. Umrumda olmaz. Sen Can'a sarıldın. Ben bunun hayaliyle uyudum.  Sen Can'ın saçlarıyla oynandın. Ben bunun göz kapaklarımda hayalini kurdum. Ben çok şey yaşadım. Kokusunu bilmediğim bir kızın hayalini kurdum. Başkasıyla denedim ama olmadı. Unutamadım amına koyayım. Sen şu an Can'ı hatırlıyor olsaydın bunları dinlemeeyectin bile. Yine de dinlediğin için teşekkürler Sara." dedi ve gözyaşlarını sildi.  Ve yutkundu. "Bir şey daha! Bana acıdığın için sarılma. Beni seveceğine söz verirsen sarıl! Olur mu?" dediğinde kafamla onayladım. Ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Dişlerimi sıkmaktan başım ağırmıştı. Onu sevebilir mydim? Bilmiyorum. İçimdeki ses onu çok seveceksin dese de ben umut vermek istemezdim. Kalbim ağzımda atıyordu. Yataktan kalktı ve pencere kenarına doğru gitti.

"Sana beni sev diye yalvarmıyorum Sara. Şu an istersen gidebilirsin Asya'nın yanına. Eğer burada kalmak istersen de beraber uyuruz."

Bir şey demeden gittim yanına. Kendime çevirdim onu. Ardından boynunda ellerimi gezdirdim.

"Bana acıdığın için sarılma demiştim." diye fısıldadı.

"Sana acıdığım için sarılmıyorum zaten." dedim bende gülümseyerek.

Başımı göğüsüne yasladığımda ellerini belime doladı. Öyle bir süre kaldıktan sonra ondan ayrılıp. "Benim uykum geldi." dedim masumca.
"Burada uyu!" dedi yatağını işaret ederken.

Yatağa oturup ayakkabılarımı çıkarttım. Pikeyi açtıktan sonra yatağın yanına kıvrıldım. Kendimi uykuya bıraktım..

HatırlaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin