ULUĞLAR Bölüm 2

59 10 4
                                    


Uluğlar kimin ne zaman öleceğini bilir ve ona kutsal törenini yapmak için bazen o ölmeden bile önce gelirlerdi. Üç ağlak ve bir çevgenden oluşan küçük guruplar çanağa doğru geldi. Uluğlar yürüdükçe peşlerinden sürü ile kargalar geliyordu. Gökyüzünde dolaşır, daireler çizer kötü kötü bağıran kargalar. Üç ağlak kadın kapalı burka giymiş sadece gözleri görünüryordu. Gözleri doğuştan kör ve çoğunlukla da hiç gözü açılmamıştı bu ağlakların. Uluğ olmak için için doğmuş kadınlardı bunlar. Üç ağlağın önünde yaz kış hiç giysi giymeyen, belki de giysisi olmayan bir çocuk yürüyordu. Çocuğun elinde iki sıra halinde küçük çanlar sıralanmış bir çevgen vardı. Hiç tempoyu bozmadı çocuk ve uluğlar o çocuk çevgeni nereye doğru çalarsa hep peşinden gidiyordu. Çevgeninin çanlarını çala çala soktu kör uluğları çanağa. Atbizonları sanki çevgenin zillerini ve uluğların ağlamasını duymuyorlar, ürkmüyorlardı. Bu guruplara uluğ denmesi ulur gibi ağlamaları ve bedene son kutsal töreni yaparak uğurlamalarına, ululamalarınaydı. Kargalar gökyüzünde dağıldı ve civardaki kısa çalılara kondular. Çevgen çanlarını çalmayı bıraktı. Üç ağlak uluğ kadın iki ölüden birini aldı. Diğer ölü beden için de çok uzaktan çalınan çevgenin çanları duyuluyordu. Ateşte pişen etlerin kokusu çanağı sardı sonra da tundraya doğru yayıldı. Çevgen sesine uyanan iki avcı ateşin başında oturmuş derisini yüzdükleri hayvanın etini kopartmaya, dişlemeye, parçalamaya çalışıyorlardı. Taze et salmamıştı daha kendini, kopmuyordu bedeninden. Uluğları seyretmeye başladılar. Çevgeni çalan çocuk etin başına gelmiş, avcıların kopartamadığı etleri parçalayıp parçalayıp yedi. Üç ağlak uluğ da ölen avcının bedenini soydu, ellerine aldıkları toprağı sürdüler ölü bedene. Civardaki en yüksek tepe birkaç metreyi geçmiyordu, o tepeye götürdüler. Elleri ölü bedende ağlamak mı, ulumak mı yoksa bir ilahi mi okuyorlar belli olmayan bir ses çıkartıyorlardı. Avcılar sesten o kadar tedirgin oldular ki bir an önce ateşteki etlerle midelerini doldurup geri dönmek için can atıyorlardı. Diğer uluğ grubu da geldi. Onların da çevgeni susunca küçük çıplak çocuk koşarak etin başına geldi ve iyi pişmiş bir parça eti tek bir hamle ile koparttı. Gökyüzü iki uluğ grubunun kargalarının birlikte dönmelerinden kapkara kesmişti. Avcılar kendilerine birer tane sağlıklı atbizonu seçtiler. En iri hayvanlardan birini seçti Kaaya, ailesi uzun zaman doyuracak bir hayvan seçti. Belindeki kalın meşin kuşağı çıkartarak bağladı hayvanın güzünü. Böylece hayvan yolda ürkse ya da korksa bile kendi başına buyruk gidemeyecekti. Çanağın kesik kuru ağaçlarla kapatılmış kısmını açıp çıkarttılar hayvanları. Epeyce uzun bir yolları vardı ve yolculuk at bizonu sırtında bir günden fazla sürecekti. Uluğların ağlamaklı sesleri çanağı dolduruyor oradan da tundraya yayılıyordu. Biliyorlardı ki şimdi gidecekler, uluğlar da üç gün boyunca kutsayacaklardı avcıları.

Çanaktan uzaklaşırken kargalar hala havada daireler çiziyorlardı. İlerledikçe yol boyunca başka uluğlar gördüler. Sıra sıra uluğlar. Kimi çöl yönünden, kimi orman yönünden geliyorlardı ve hepsi de avcılarla aynı yönde ilerliyordu. Önlerindeki çevgenle tempo tutan çocuklar ve gökyüzünü saran kara karga sürüleri hep aynı yöne gidiyorlardı. Kök atbizonunu Kaaya'nın atbizonunun yanına getirdi. "Büyük bir katliam olmuş olmalı" dedi Kök. "yerleşim yerlerine doğru ilerliyorlar" dedi Kaaya. Bir anda panikledi Kaaya ve gözü kapalı hayvanın düşmemek için tutunduğu yelelerine asıldı, hayvan ne olduğunu anlamadan şaha kalktı ve Kaaya koca hayvanın üzerinde minicik kalmasına rağmen topukları ile hayvanı sert bir şekilde dürttü. Kaaya'nın üzerinde olduğu at bizonu hızla öne atıldı. Kök'de aynı şekilde dürttü üzerine bindiği hayvanı. Pek çok uluğ gurubunun yanından geçtiler. Öyle çoktular ki uluğlar hava mı karardı yoksa gökyüzünü kargalar mı kapladı anlayamadılar. Telaşlı yolculuk eve kadar sürdü. Yerleşim yerlerine yaklaştıklarında tüm avcılar atbizonlarını telaşla kendi evlerine doğru yönelttiler.

Kaaya eve vardığında toprak içine oyulmuş evin çöktüğünü, yağmalandığını ve çok sevdiği kadınının ve çocuğunun öldürüldüğünü gördü. Karısı ve çocuğu tecavüze uğramış, gözleri oyulmuş, derisi yüzülmüştü. Kaaya bakamadı, ıslak gözlerini karanlık aya çevirdi. Çevgen sesleri iyice yaklaşmıştı. Ay ışığı kargaların arasından yol bulup da Kaaya'nın ıslak gözlerine ulaşamıyordu bile. Kök koşarak geldi. Gözleri yaşlı Kaaya'ya baktı. "Benim ihtiyarları da öldürmüşler, dedi. Tecavüz etmişler, gözlerini oymuşlar, derilerini yüzmüşler". "Sürekler" dedi Kaaya. Başka da bir söz çıkmadı ağzından. Yutkunamıyordu bile. Çok sonra Kök Kaaya'yı onaylar gibi, sayıklar gibi "Sürekler" dedi. Kaaya alnını yere dayamış, ayaklarını karnına doğru çekmiş, ellerini kafasının iki yanına koymuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Sabaha karşı bir uluğ gurubu gelip kadınının ölüsünü aldı, evin arkasındaki tepeliğe götürdü. Çevgen çocuk çöken eve girmiş yiyecek bir şeyler arıyordu. Her tarafı karıştırdı sonra da Kaaya'nın yanına geldi, saçlarını okşadı. Kaaya kafasını kaldırdı, çocuğa baktı, cebinden çıkarttığı bir çeyrekliği verdi. Çevgen çocuk Kaaya'ya sarıldı. Uluğların uğultusundan hiç bir şey duyulmuyordu. Gökyüzü karga karasıydı ve kuşların çığlıkları tüm tundrayı sarmıştı. "Bundan sonra sen intikamcısın, dedi çocuk Kaaya'ya. Senin adın Afak." Kaaya çocuğa baktı, gözyaşlarını sildi. "Ben Afak'ım, diye bağırdı kafasını gökyüzüne kaldırıp. Ben intikamcıyım". Küçük çocuk Kök'ün yanına gitti, elini omzuna koydu. "Sen yardımcısın, dedi. Bundan sonra senin adın Reyl". Kök kafasını gökteki kargalara çevirdi "Yedi tanrıya and olsun ki intikamımı alacağım. Koca yer yarılsa da, gökyüzü başıma yıldırımlar dolasa da alacağım. Sürekleri öldürmeden de ölmeyeceğim. Andolsun". Çevgen Afak'ın yanına geldi ve kulağına fısıldadı, "Öldürmeden kendine gelemezsin, ölmeden sen olamazsın. Kendine çok güzel bir ölüm seç ve hayata geri dön" dedi.

Afak'ta Reyl'de yıkık evden daha terkedilmiş durumdaydılar. Ölü çocuk için de bir grup uluğ geldikten sonra at bizonlarına binip kendilerinden daha ıssız bir yer aramak ve güzel ölümler görmek ve güzel bir ölüm seçmek için yola düştüler.



KaayaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin