SÜREK Bölüm 9

6 1 1
                                    

Bir sürüye tabi olmak. Bir ordunun neferi olmak. Boşlukta tutunacak bir dal edinmek. Karanlıktan bile kara olmak. Beyaza, aydınlığa kafa tutmak.

İlk ergen olduğu gün ağlamıştı. Gece rüyasına gelin kaçmış ağlamıştı. Gece rüyasında bir ağlak görmüş ağlamıştı. Tertemiz, bembeyaz tülün içinde gelmiş, uykunun en tatlı yerinde, rüyasının içinde özütünü akıtıvermiş, bilemeden ergen olmuştu işte.

Gelenine, geldiğine üzülmemişti de kendi gidişine pek bir üzülmüştü.

Daha ya on ikiydi ya on üç yaşı. Tüm arkadaşları, kardeşleri çevgenlerini alıp ağlaklarıyla, kargalarıyla yasa giderken o çıkınına bir dilim kuru et ile peksimet konup gönderilmişti.

Gideceği yeri elbette biliyordu.

Çevgenler ilk ergenliğe erdiklerinde rüyalarında gelini gördüklerinde manastırdan atılır ya da sürekler tarafından çağırılırdı.

Önce at yemlemeyi öğrenirler, sonra ata binmeyi. Ata binen er olur. Kargaları kadar kara tüylerden yapılı bir entari giyerler. Yaz kış kapkara bir entari. En kara atları seçerler kendilerine. Atlarını kutsayıp da binerler. Bindin mi ata bir daha inemezsin. Bir kara attan inmeye kapkara bir cenaze gerekir. Kara ata binenin dünya düşmanı olur.

Kendine bir kalkan yapar önce. Gider bir ağacı kanıyla sular. Keser bileğini ölemeyecek kadar akıtır kanını bir ağacın dibine. Bembeyaz bir huş ağacının dibine akıtırlar kanlarını, sonra da ağacı kesip kalkan yaparlar bedenlerine. Bembeyaz ağaç önce kızıl kara olur, sonra kap kara olur ve en son da karga karası bir renk alır.

Aylarca başında bekler ağacın ergen. Dünyaya olan, tanrılara olan, kendisine olan kavgasını bir ağaçla yapar. Aylarca ağaca ağıza alınmayacak küfürler eder. O kadar doldurur ki nefretle ağacı ağaç kesilmez olur. Ne bıçak ne de kama ile kesilmez olur. Ne söylesen duymazdan gelir. Öyle bir hırslanır öyle bir hiddetlenir ki kesildiğinde, kalkan olduğunda ok ile değil mızrak ile bile delinmez olur.

Çevgenin sonrası, süreğin öncesi genç ağacın toprağına söver, ağacı dikene söver, ağacın kovuğuna, ağaca yuvalayan kuşa, ağacı yiyen böceğe söver. Ağacın köküne, ağacın suyuna, ağacın dalına söver ha söver. Sövülmedik tek bir yaprağı kalmadığında ağacın kurur gider. O kuru gamlı ağacı ne ok deler ne de mızrak.

Ağaç çevgenden bozma süreğin kanını aldı mı yalpalar. Önce sarhoş olur. Kan su olur yürür yaprağından yaprağına. Güneşte donar ağaç, gecede yanar. Güneyinden yosun tutar. Önce kendini dinler ne olduğunu anlamaz, sonra çevgenden bozma süreği. Hiçbir şey duymadan dinler. Öfkeyi dinler, dinledikçe sarhoş olur suyu kesilir, suya kesilir, kurur, bedeninde su yürümez olur, su yerine çevgenden bozma süreğin kanını taşır kökünden yaprağa, yapraktan dala, daldan gövdeye, gövdeden köke.

Ve bir gün kalkanını alır gelir sürek namzedi delikanlı. Kalkanına bir ok çarpmalı, bir kılıç sürtmeli, bir topuz vurmalı, bir mızrak ısırmalı. Tüm sürekler hedef edip çevgenden bozma sürek namzedini okla, mızrakla, topuzla, kılıçla karşılarlar. Vur ha vur,.. vur ha vur... Gök inse de yıldırım çarpsa yüzüne böyle bir hırs olmaz. Yer parçalanıp açılsa da bu kadar gömmez. Namzed sürek tüm kinini bıraktığı ağacı tutar, tüm nefretini kustuğu huş ağacına sarılır, ne bir kılıç değer ne de bir ok. Yine de binlerce sürek geçip gittikten sonra üzerinden "benim de bir okum olaydı" der. "benim de bir mızrağım olaydı, bir kılıcım olaydı, bir topuzum olaydı" diye ağlar.

İşte bundan sonra kimi huş ağacına geri dönüp dallarından ok yapar kimi cehennem mağarasına gidip kılıç.

Çevgenden bozma sürek namzedi de cehennemin dibine gitti. Öyle sıcaktı ki mağara buram buram terledi. Bir zebani kılıklı kara kâhin iki kova su verdi eline "bunu içeceksin, bunu da kılıcı dövdükçe içine batıracaksın" dedi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KaayaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin