ŞYA-8

34 27 4
                                    

Hoca nasılsa bize sabun ve alçıdan diş maketi yaptıracak ve sen benim yanıma gelerek sana yardım etmemi söyleyeceksin ve ben o zaman karşılığını vereceğim. bu teleferik macerası pek eğlenceli geçecek gibi(!).

Ne kadar yalvarsam da bana 'Yoksa korkuyor musun?' Soruları yüzünden küçük düşmemek için itiraz ederek mecburen bu teleferik maceralarına katılmak zorunda kalmıştım. Teleferik merkezine gelir gelmez ilk Yasemin ve Can sonra karşılarına ise Eris ile ben oturduktan sonra alt tarafımıza bakmadan hareket edip sonunda bitmesi için dua ediyordum. Farkında olmadan Eris'in elini sıkarak kırmızı ojeli tırnaklarımı onun ellerine geçirmişim ve bunu Eris'in 'Korkuyor musun? Sen korkmuyorsan da ben senden korkmaya başladım. Canımı acıtıyorsun.' Diyerek gözleriyle elini göstermesiyle farkına varmıştım. Ses çıkartmadan gözlerimi kapadıktan sonra hafiften hareket ettiğini hissetmiştim ve çığlığım eşliğinde Eris'in bana sarıldığını hissediyordum. Korkuyla konuşmaya başladım.

"Korkma aşkım."

"Ya ne korkması! Korkma demek kolay."

"Bir şey yok. Şimdi benim ellerimi tut ve gözlerini aç."

"Yapamam."

"Beni seviyorsan bu korkuyu aşacaksın."

Ellerini sıkıca kavradıktan sonra hafiften gözlerimi açtıktan sonra zor olsa da aşağı doğru bakabilmiştim. Çığlığım eşliğinde tekrardan gözümü kapattıktan bir süre sonra gözlerimi açarak aşağı doğru tekrardan baktım. Alışıyor gibiydim. Eris'in sıcak avucunu sıkarak başımı cama yasladım. Ne kadar korkutucu da olsa şu an yanımda Eris olduğu için korkmuyordum. Elimi bırakarak ellerimi soğuk cama yapıştırarak konuşmaya başladım.

"Aşkım! Bu harika. "

"Ben sana demiştim."

Ne kadar eğlenceli de olsa hala içimde bir korku vardı. Ben manzarayı izlerken gelmiş bulunduk. Ayaklarım titreye titreye indikten sonra hiçbir şey konuşmadan artık yemeğe gitmemiz için sabırsızlanıyordum. Bana yöneltilen hiçbir soruya cevap vermeden en önden giderek yemek yiyecek yer arıyordum. Sonunda bir yere gelmiştik ama burası benim istediğim gibi bir yer değildi. İçeri girmeden birlikte yürüyerek arasak da hiçbir yer yoktu. Son karar olarak arabaya giderek şehir içinde bir şeyler yemeye karar vermiştik. Kar birikintileri içinde yürümek o kadar zordu ki bacaklarımda laktik asitin biriktiğini hissediyordum. Ah lise konuları. Hala aklımın bir ucunda. Anılarımı depreştirmeden yorgunluğumun etkisiyle daha fazla dayanamarak yere oturarak diğerlerine doğru dönerek seslendim.

"Ben pes ediyorum. Siz gidin!"

"Kanka olur mu öyle şey."

"Yasemin boşver beni ya. Bir adım bile atamayacağım."

Eris yanıma gelerek beni kucağına alarak götürmeye çalışıyordu. Şu an bu çocuğa acıyorum. Yazık ya. Bugün kaç öğün yemek yedim. Çocuk şu an ecel terleri dökmesin de ne yapsın? Kollarımı Eris'in boynunda birleşirerek parmaklarımı kenetleyerek düşmemek için Eris'ten güç alıyordum. Galiba fazla güç almış olmalıyım ki, Kartepe'nin soğuk karları arasına düşmüştük. Yerde karlarla oynamaya başlamıştık. Eris'in tüm yüzüne avucumla karları boca etmiştim. En sonunda kaslarının üstüne ağırlığımı vermeden oturarak boynundan içeri karlar atmaya çalışsam da Eris tüm gücüyle beni sırtım yere gelecek şekilde yatırdıktan sonra kalkarak gitmeye başlamıştı. Yürüyecek gücüm dahi kalmadığı için sadece arkasından bağırmaya gücümü yetirebilmiştim.

"Ben burada bırakıp gideceksin öyle mi Eris!"

"Evet."

"Beni burada ayılar yerse ne olacak? Üzülmeyecek misin? Bir daha beni göremezsen canın yanmayacak mı? Benim seni sevdiğim kadar seven biri bulabilecek misin?"

ŞEHRİN YALNIZ AŞIKLARI #Yazarlar74Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin