Saat 03:54

94 1 0
                                    

Saat 03:54. Ben uyuyamadım. Uyuyamıyorum... Bir şeyler yazayım dedim. Sorun şu ki kafamın içi darma dağınık. Düşünceler beynime akın ediyor. Mutlu muyum? Elbette ki hayır. Ama ağlamıyorum. Söz verdim sana, ağlamayacağım diye. Ağlama söz ver demiştin bana, sözümü tutamam dedim. Yine de tutuyorum.

Bir insan en çok neye ihtiyaç duyar? Bence güven. Güven önemli. Güvenmediği bir kişiyi yanında tutar mı insan, sever mi? Sence hayır tabii ki. Yani doğrusu bence de öyle. Ama ben doğrusunu yapamıyorum. Sana güvenmiyor olmama rağmen yanındayım. Ya ben kopamıyorum ki senden. Ne yaptın sen bana? Ben böyle değildim, değiştirdin. Bugün tam 431 oldu seninle tanışalı. Ben sayıyorum tek tek.

Konudan konuya çok hızlı geçişler yapıyorum. Kusuruma bakma sen. Dedim ya kafam darma dağınık. Sahi senin saçların ne güzel öyle. Hiç dokunamadım ben ama kim bilir kaç kişi saçlarının kokusunu içine çekti. Halbuki benim hakkım o. Ben sevmeliyim saçlarını, kokusunu içime ben çekmeliyim. Dudakların... Dudakların var bir de. Büyük ve dolgun dudaklarını ben öpmek için can atarken sen... Sen, kaç kişiye bahşettin dudaklarının tadını. Zira benim dudaklarım sana saklı yine de. Hani olmaz da olursa bir gün seversin beni diye diyorum. Ben daha tek bir kez bakamadım gözlerine. Oysa ben deliriyorum gözlerine bakmak için, bana nefretle bakacak olsan bile o gözlere bakmak için deliriyorum. Ellerinin sıcaklığını hissedemedim henüz. Elim belimi kavramadı daha. Ben senin saçlarınla oynamadım hala.

Duman söylüyor "elleri ellerime, gözleri gözlerime, saçları saçlarıma karışan bir sen olsan." Kaan Tangöze kime söylüyor bilmem. Ben sana söylüyorum bunları. Sana sarılmak nasıl bir şey? Seni öpmek nasıl bir şey? Teninin sıcaklığını hissetmek nasıl bir şey? Bir kere sarılsana bana, bir kere öpsene, bir kere dokunsana... Ben senin yokluğuna çok şiir yazdım adam. Bırak da varlığına yazayım bir defalığına.

Saat 04:28 ve ben artık sözümü tutamıyorum. Özür dilerim ağlıyorum. O kadar biriktin ki içimde, sığmıyorsun artık ve ben göz yaşlarıma seni yükleyip anca atabiliyorum içimden. Yanıyor gözlerim. Belki de istemiyorum seni içinden atmak gözlerim. Güzel duruyorsun be yüreğimde. Yakışıyorsun. Titriyor yine ellerim. Duygular volkan oldu patlamak üzere. Senin de bazen boğazına bir şey takılıyor mu, yutkunmanı zorlaştıran? Uzun bir nefes alıp, titrek bir şekilde dışarı verdiğin? Sırf kimse ağlarken attığın hıçkırıkları duymasın diye battaniyeni ısırdığın? Arkadaşlarınla gülüp eğlenirken bir anda gözlerinin dolduğu? Bak bunlar oldu hep bende. Ne kadar zor olduğunu anlamanı beklemiyorum. Kimse anlayamaz.

Saat 04:46 ve ben ağlamaktan yoruldum. Yorgun düştü gözlerim. Herneyse. Kelime oyunu yapmayacağım.

Seni Seviyorum...

Papatya SapıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin