8.BÖLÜM: "ACI GERÇEK"

393 46 25
                                    

~Tuba'dan~

Tavayla vurmam sonucu bayılan şahısın kim olduğunu öğrenince büyük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Dikkat edin, büyük çaplı bir kalp krizi. Çünkü gerçekten yerde yatan kişinin Baekhyun olduğunu görünce kalbim sıkıştı. Bildiğin orada bir şeyler batmaya başladı. Şimdi ne olacaktı? Baekhyun'un kafası kanıyordu. Dışarıda Sasaeng fanlar varken onu buradan çıkartıp hastaneye götüremezdik de. O halde ne yapacaktım? O kadar korkuyordum ki bunu tarif edemiyordum. En az benim kadar korkan Sümeyye şaşkınlıktan ve korkudan kekeleyerek konuştu. "S-sen ne yaptın?"

Güçlü olup ağlamamalıydım. Ne olursa olsun önce duruşumu korumam gerekirdi. Kimse bu hayatta güçlü değildi. Önemli olan güçlüymüş gibi görünmekti. Bunu benim de yapmam gerekiyordu. Okuduğumuz okullarda, gittiğimiz mekanlarda hatta bazen kendi evimizde, bizden daha güçlü, daha egolu, daha mükemmel insanlar olur. Onlar gerçekten öyle olmadıkları halde dışarıya öyle göstererek kendilerini o şekle sokup kalıplarını öyle alan kişilerdir. Kimse içindeki gücün aslında olup olmadığını bilemez. Ben olduğunu zannederek onlara öyle yansıtırsam gerçekten de öyle olacağına inanıyordum. Bu yüzden o an da aynı bu mantıkla devam ettim. "Unnie, gerçekten bilerek yapmadım. Şimdi bunları konuşmayıp Baekhyun'u ayıltmaya çalışalım." Ağlamadan konuşabilmeyi başarmıştım.

Chanyeol Baekhyun'u sırtlanıp içeriye götürdüğünde Chen de onlara telefonun feneriyle ışık tutuyordu. Hepimizin salona girmesiyle içeride kalanlardan şaşkınlık nidaları yükseldi. Elif korkuyla çığlık atıp bize doğru koştu. Baekhyun'un başındaki kanı görünce ise bayılacak gibi oldu. Tam yere düşüyordu ki birisi onu tuttu. Chanyeol Baekhyun'u koltuğa bırakırken Elif'in nasıl olduğunu görmek için ona baktım. Sehun onu tutmuştu. Normalde olsa buna sevinebilirdim ama şimdi aklım Baekhyun'dan başkasında değildi.

Kai salondan gelen sesler karşısında meraklanmış olacak ki aşağıya indi. Hızla Baekhyun'a yaklaşıp "Burada neler oluyor?" diye sordu. Sesindeki korkunç sakinlik beni ürpertmeye yetti.

Sümeyye öksürür gibi ses çıkarttı ve ardından konuşmaya başladı. "Baekhyun bayılmış, şimdi ne olduğunu değil, ne yapmalıyız, onu tartışmalıyız."

"Bence de," dedi Chanyeol. "Ben gidip ilk yardım çantasını getireyim. Pansuman yaparız." Chanyeol ilk yardım çantasını almak için gittiğinde ortamda gerçekten acayip bir hava vardı.

Nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Baekhyun hakkında çok fena vicdan azabım vardı. Bir an önce uyanmasını istiyordum. Uyansın da, bana kızmasına bile razıydım. Başından aşağı doğru damlayan kan beni gerçekten yıpratmıştı. Yavaşça koltuğa yaklaşıp yere çöktüm. 'Ağlamak yasak' dedim kendi kendime. Bir daha kendi hatalarım yüzünden ağlamayacaktım. Buna hakkım yoktu. Şu saatten sonra ağlamaya hakkım yoktu. "Ya, Sung İn-ah, sen iyi misin?" Elini omzuma koyup girdiğim transtan çıkaran Elif söylemişti bunu.

Cevap vermek istemiyordum. Yine benim yüzümden birinin canı yanmıştı. Ya benim yüzümden yanacak bir canı bile kalmasaydı? O zaman ne yapardım? O zaman ne olurdu? Yıldız'a yaptıklarım yetmedi mi? Onun ölümünde en büyük pay benim, bu beni durdurmaya yetmedi mi? Ne ara böyle iğrenç biri oldum?

Herkes benden bir cevap bekliyordu ama benim yaptığım tek şey Baekhyun'un kafasından aşağıya doğru akan kana odaklanmaktı. Yıldız'ın kafasından da böyle kan akıyordu. Aklıma gelen düşünceler dilime üşüşmeye başlayınca tükürmek istedim. Tükürüp içimdeki kara yükten kurtulmak istedim. Bağırmak, çığlık atmak, kendimi öldürmek. "Ya, kendine gel. Kızım kendini topla!" Sümeyye'nin sesiydi bu da. Algılayabildiğim kadarıyla beni dürten oydu. İzlediğim beden yavaşça hareket etmeye başladı. Ama onun hareketiyle başındaki kan yok olmadı. Kan hala oradaydı. Kırmızılığı yaptığım iğrençliğe olan imzanın rengiydi.

KADERİN OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin