Ben geldiiiiiiim :D
Ben buraya bölüm atınca bir mutlu oluyorum bir üzerimden yük kalkıyor ki anlatamam. Bölümler çok geç geliyor ama napim benimde elimden bir şey gelmiyor. Bir ara düşündüm silsem kitabı bölümleri tamamladıktan ve benim de başım rahatladıktan sonra tekrar yazsam diye ama kararsızım. Kafama eserse her an yapabilirim :( Neyse neyse bol bol yorum yapın bakalım sonra Hakan'ın küreği gelir haa :D
Hiç bir kış beni böyle üşütmemişti. Aile hasreti zemheri gecenin en vicdansız haliydi sanırım. Her ne kadar evin içi sıcak olsa da üşümüştüm cam kenarında oturduğum koltukta. Evdekileri çok özlemiştim. Bir haftadır bastıran kar yüzünden evde tıkılı kalmıştım. Bir hafta önce bu eve girerken bir adamın ellerinden hayata tutunduğumu farketmiştim. O eller de ne vardı bilmiyorum ama elim elinin içinde kaybolduğu an benim yalnızlığım bir cadde gibi kalabalıklaşmıştı. Gece ıssız olup yeni günde kalabalıklaşan bir cadde gibi.
Hafif yağan kar bir anda bastırınca kar tanelerinin bir şeyi çok güzel anlattığını farkettim. Koskocaman gökyüzünde birbirlerini geçmeye çalışan kar taneleri birbirlerine zarar vermeden devam ediyorlardı yollarına. Birbirlerine değmeden sadece kendi yollarında... Ne güzel anlatıyorlardı birbirlerine zarar vermeden yol almanın mümkün olacağını.
Bir anda aşağıdan kapı kapanma sesi gelince yerimden sıçradım. Büyük ihtimalle gelen Barlas'tı. Annesinin hiç bir tepki göstermemesinden sonra benim gözlerimdeki hayal kırıklığı onun bu duruma alışmış gözleriyle karşılaşmıştı. O bakış bir evlat için büyük bir acıydı. Annesini kaybeden evladın acısı. Kim isterdi ki "Anne bak sana gelinini getirdim" diyen bir evlada karşılık ölü gibi yatmak.
En kötüsü de baharı bile kıskandıran yeşillerin kışa dönmesi. Ellerini uzattığı o zaman bakışlarında baharı kıskandıran o bakışın yerini yine kış bahçelerinden bir güne bırakmıştı. Nasıl bakarsa baksın o bakışlar beni etkisi altına alıyordu.
Kapının dibinden bana bakan ormanları görünce
"Kapı çalma adetin yok mu senin belki müsait değildim." diye sakince söylendim. Beni taktı mı ? Tabiki de hayır.
"İn aşağıya da yemek yiyelim. Tabi biz inmeden Hakan bitirmezse yemekleri" diye gözlerini devirip kapıdan çıktı.
Ayıcıklı pijamam ve panduflarımla arkasından koşturdum. Hakan'ı da çok özlemiştim. Hiç değilse evde neşeli biri vardı. Bir haftadır Barlas'ın soğuk yüzü ve ev işine bakan yardımcı dışında kimseyi görmemiştim. O yardımcıyı da hiç gözüm tutmamıştı ya neyse.
Barlas merdivenlerin başında ani bir şekilde durunca sırtına çarpmaktan kendimi alamadım. Burnumu ovuşturduğumda bana gülerek bakıp
"Ayıcıklı pijamaların güzelmiş. Her ne kadar seni tatlı gösterse de içinde ki cadıyı biliyorum." dedi.
Gözlerimi kısıp sinirle bakınca alayla gülüp aşağı inmeye devam etti. Peşinden ben de ilerledim. Beraber mutfağa girdiğimiz de Hakan çoktan yemeklere gömülmüştü. Ağzı dolu bir şekilde
"Oooo çifte kumrular da gelmiiiiiş." Barlas arkasından geçeceği zaman ensesine vurup yerine oturdu.
"Ya abi ne vuruyorsun yemek yiyene huysuzlar bile dokunmaz bilmez misin sen?" Barlas cevap vermeyip sert bakışlarını gönderdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/40843719-288-k375354.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyıdaki Özgürlük (Ara Verildi)
Romantikİnsan özgür olmadan mutlu olamaz der bir şair. Özgür olmak için savaşırken tutsak olmak nedir bilir misiniz? Peki tutsak oldum zannederken gerçek özgürlüğü bulmak ? Belki de özgürlük tam dibinizdedir. Bir kıyı uzaklığında. Önemli olan doğru limanı b...