İşlemediğimiz bir suçun bedelinin ağırlığı altında ezilmek... Günahsız olan günahlarımıza çok ağır gelir belki de. Suçlu muydum? Kimine göre evet kimine göre hayır. Suç olarak algılanan, özgürlüğümü istemekti. Bir insanın özgürlüğünü istemesi kadar doğal ne olabilir ki?
Suçluydum işte. Benim bir kız olarak bunu istemeye hakkım yoktu. Evimde oturup erkeklerin emri altında olmak benim kaderimdi. Erkekler tarafından sadece evinde otur, ev işi yap, çocuklarına bak. Kadın olarak algılanan görüntü sadece buydu erkeklerin gözünde. Ben sadece bana değer veren, beni seveceğine inandığım birini kendim seçmek istemiştim. Yanlış seçimlerin yanlış sonuçlara gebe olduğunu düşünmeyerek. O zaman bana en doğru karar gelmişti.
Benim abi olarak gördüğüm kişinin bana aşık olması... Burada suçlu olan taraf kimdi? Aslında bir suçlu yoktu. Ama insanlar kendilerini suçlu aramaya o kadar yoğunlaştırmışlar ki bu konu da da bir suçlu arıyorlardı. Her zaman ki gibi erkeğin suçunun olmadığı görüşü ön planda olarak. Evet tahmin edildiği üzere suçlu yine bir kadın.
Güneşe çıplak gözle bakmak gibiydi aslında. Gözünün acıyacağını bile bile inatla bakmak gibi. Babam gibi. Bu konuda da beni suçladığını bildiğim halde acıyacağını bile bile inatla sevmek gibi.
En çok canımı acıtan da zamanı geldiğinde ondan nefret etme duygusuydu. Ondan nefret etmek istemiyordum. Hiç olmayan kahramanımı sevmek istiyordum ben. Ömrümün sonun kadar.
Belime Gökhan'ın bağladığı gayret kuşağının bir çok manası var. Hem gelinin çalışkan olacağını hem de masumluğu temsil eden bir kuşak. O evde masum bir çocuk olduğunu, değerli olduğunu temsil eden bir kuşak. Al kızım bu senin uğurun olsun, Rabbim seni tüm kötülüklerden korusun demenin bir başka yoluydu aslında o kuşak.
Ama manasından çok takan kişi önemli aslında benim için. Gelinin ya babası ya abisi bağlar aslında o masumiyeti temsil eden kırmızı kuşağı. Evet Gökhan benim abim sayıldığı için dışarıdan bir sıkıntı yokmuş gibi görünebilir ama o kuşağı babamın bağlamaması bir kıştı benim için. Sonbaharda solan bir çiçeğin kışta yok olmasıydı.
Yanımda ormanı andıran bir koca, karşımda ağlayan bir abla, bir kuzen ve önüne kocaman bir tabak alıp Gökhanla yemek yiyen bir Hakan vardı. Ablama doğru bir adım attım gerisine gerek kalmadan kollarını boynuma doladı.
"Tamam sıranı kaptım ama bu kadar da ağlanılmaz ki" dedim gülerek.
"Salak kız." dedi sitemle. Geri çekildiğinde
"Çok güzel olmuşsun. Gerçekten de bu kadarını hayal etmemiştim. Keşke annem burada olsaydı."
"Elinde olsaydı kesinlikle gelirdi. Önemli olan babamın burada olmasıydı." dedim. Hızlıca gözyaşlarını sildi.
"Bu kadar duygusallık yeter. Bugün güzel bir gün. Gerçi benden önce evlendin ama neyse" diye sitem etti.
Semih abi kapıda belirdi. Gergin görünüyordu. Evleneceğime en çok onlar sevinmişti aslında. Nedenini bilmediğim bir şekilde Barlas'a güveniyorlardı. Ablam da fark etmiş olmalı ki
"Hayatım bir sıkıntı mı var? Yoksa Baran mı?" diye korkarak sorduğunda içimde bir şeyler koptu.
Çünkü Barandan hâlâ haber yoktu. Biz bu durumda evleniyorduk. Gelinliğimi bile kendim seçmemiştim. Bir genç kızın küçüklükten beri tasarımını yaptığı, hayalini kurduğu şeydi gelinlik ama bana verilen gelinliği giymekten başka çarem yoktu. Onun için dikkat etmemiştim modeline.
"Yok bir şey cennetim sen merak etme." dedi sahte bir gülücükle bize bakıp devam etti sözlerine
"Nikah memuru yolda." dedi Barlas'a bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıyıdaki Özgürlük (Ara Verildi)
Romanceİnsan özgür olmadan mutlu olamaz der bir şair. Özgür olmak için savaşırken tutsak olmak nedir bilir misiniz? Peki tutsak oldum zannederken gerçek özgürlüğü bulmak ? Belki de özgürlük tam dibinizdedir. Bir kıyı uzaklığında. Önemli olan doğru limanı b...