Zile bastığım zaman derin bir nefes aldım ve valizimi önümden çekip yan tarafa koydum. Zile bir kez daha basmayı düşünürken içeriden Brenda'nın "Geliyorum!" diye bağırdığını işittim. Gülümsedim, benim geleceğimi bilmiyordu.
"Ne va-- Aman Tanrım! Calum!" Beni kendine çekip sımsıkı sarıldığında kollarımı beline doladım ve neredeyse unutacak olduğum kokusunu içime çektim. Saçlarının arasına öpücükler kondurduğum zaman hıçkırık sesi duydum. Kaşlarımı çatarak bedenlerimizi ayırdım ve yüzünü ellerim arasına alıp ona baktım, "Ne oldu güzelim? Bir sorun mu var?" Gözlerime bakarak kafasını iki yana salladı, "Hayır, hayır. Hiçbir sorun yok. Seni o kadar çok özledim ki! Neden geleceğini söylemedin?" Yanaklarıma bir öpücük kondurdu, "Biraz kilo almışsın, yanakların daha şiş. Daha harika duruyorsun, sevgilim."
Yüzümü buruşturdum, "Yanaklarımı sevmiyorum."
Burnunu burnuma sürttü, "Öyle deme," dedi. "Her bir yerini seviyorum,"
Kollarını boynumdan çektiğinde gözlerinin altındaki ıslaklığı sildim ve burnuna bir öpücük kondurdum. Gülümsedi, "İçeriye geçelim."
Valizimi aldım ve içeriye girdim. Kapıyı arkamdan kapattı, "Aç mısın?" Valizimi kapının yanına bıraktım ve ayakkabılarımla ceketimi çıkarttım. Sorusuna soruyla karşılık verdim, "Kahvaltı yaptın mı?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Sen gelmeden birkaç dakika önce kalkmıştım, kalkar kalkmaz yemek yemeyi sevmiyorum."
"O zaman hazırlan güzelim," bana baktığında devam ettim. "Bugünü birlikte geçireceğiz. Dışarıda kahvaltı yaparız."
"Sadece ikimiz mi olacağız?"
"Şey," Ensemi kaşıdım. "Ashton'ı çağırmayı düşünüyordum fakat eğer istersen birlikte de olabiliriz."
Önüme geldi ve omuz silkti, "Bugün birlike olsak?"
Kollarımı beline doladığım zaman bunu bekliyormuş gibi kafasını göğsüme yasladı. "O zaman bugünü beraber geçirelim, güzelim."
"Hazırlanmadan önce biraz yatsak? Hâlâ uykum var."
Mırıldandığında gülümsedim. "Birkaç saat dinlensek güzel olabilir,"
Beklemediği bir anda onu kucağıma aldım. Kafasını omzuma yasladı ve esnedi, "Uyuyacak mıyız?"
Odasının kapısını ayağımla açtım ve onu yatağa yatırıp üzerini örttüm. "Evet, uyuyacağız."
Yatağın boş tarafına yatıp yorganı üzerime doğru çektim. Birkaç dakika sonra Brenda bana yaklaştı ve kafasını göğsümün üzerine koydu. Derin bir nefes aldı, "Kokunu özlemiştim."
//
"Calum," Yanağıma öpücük kondurdu, "Sevgilim hadi kalk."
Gözlerimi yavaşça açtım. Brenda'yla göz göze geldiğimizde gülümsedi. "Onu on geçiyor, yediden beri uyuyorsun."
Kaşlarımı çattım ve boğuk sesimle konuştum, "Sen uyumadın mı?"
"Seni izlemek daha cazip geldi." Bana yaklaşıp saçlarımı karıştırdı ve alnıma bir öpücük bıraktı. "Eğer yorgunsan yarın yapabiliriz yapacaklarımızı."
Yorganı üzerimden attım, "Hayır, hayır yorgun değilim." Elini tuttum ve onu kendime çektim. "Ben çıkayım ve sen hazırlan. Bu sırada da valizimi--"
"Dert etme ben onları yerleştirdim bile."
Gülümsedim, her şeyi düşünmüştü ve sırf bunun için bile ona en iyi günü yaşatmalıydım. "Teşekkür ederim," diye fısıldadığım zaman kıkırdadı.