#4 İtiraf |Düzenleniyor|

185 109 13
                                    

Geçmiş,insanların peşini bırakmıyordu.
Peki ya gelecek?
Gelecekte mi ürkütücüydü...

"Bugün doktora gideceğiz."cümlesi belkide dünyada oldukça doğal cümlelerden biriydi.Fakat annemin telaş içeren duyguları ile ürkütücü bir olaymış gibi bakıyordum.
Cümlelerin,içerdiği duygulara değil de yansıtılan duyguya ait olduğunu bir kez daha anlamıştım.

"Hadi gidelim."diye gülümseyerek beni bekleyen anne ve babamın yanına gittiğimde ikiside mutlu halime somurttular.
Oysa ki somurtacak yada üzülecek hiçbirşey yoktu.

10 dakika gibi bir sürenin ardından polikinliğe varmıştık.
Annem telaş içinde içeri yürürken babam ise annemin bu durumuna gülümsedi...

"Hoşgeldiniz."dedi karşımdaki koltuktan gülümseyen adam.
Odaya girip koltuklara oturduk.
Annem herzamanki gibi sabırsız iken ben ise öylece yere sabitlenmiştim.

Sessizliği bozan doktor suratını astı.
"Haftaya pazartesi? Uygun mu? "dediğinde,annem telaşla kaş göz işareti yaptı...
Benim hiçbirşey bilmemem gerektiğini düşünüyordu.

"Bilmesi gerekiyor hanımefendi.Böylece bildiği için korku sınırlarını en aza indiririz. "annem itiraz etmeye devam ederken doktor ise bir yandan kağıtları imzalatıp bir yandan da bilgi veriyordu.

Beynimdeki tümörden,kötü huylu olmasından ve kemoterapi döneminden...
Saçlarımın döküleceğinden...

"Saçlarımı kemoterapiden önce kestirsem? "diye sorduğumda şaşkınlıkla bana baktılar.
Saçımın dökülmesini görmektense kestirilmesinin doğru olacağını söyleyen doktora karşın annem kesinlikle dökülme ihtimalinin olmadığını savunuyordu.

Ve bende hayatıma yön veren insanları izliyordum...
-
Doktora gittikten sonra hiçbirşey eskisi gibi olmamıştı.
Annemin mantıklı yanıp uçup giderken,yardıma ihtiyacı olan psikolojik bir hasta gibi davranıyordu...

Babam ise halinden hoşnut değildi.
Eski umursamaz,ailesine paradan başka hiçbirşey getirmeyen bir adama dönüşmüştü.

Ben ise,ne düşüneceğini bilmeyen,hayatı nefes alıp vermekten ibaret olan bir canlıydım.
Benim hayatımın tanımı sadece buydu.

Ameliyat olmama sadece 2 gün kalmıştı ve araştırmalarıma göre yanlış bir sinir hücresine değme durumunda birçok kalıcı hasar olabiliyordu.
Fakat hayat herzaman risk almaktan ibaretti...

"Ben kuaföre gidiyorum. "diye bağırdım ayakkabılarımı giyerken.
Babam gazetelerden başını kaldırıp onay verircesine kafasını salladı.
Annem ise yanıma gelerek ayrıntıları sordu.
Saçıma ne yapacağımı yada niçin girdiğim gibi birçok soru.
Ben ise sadece kapıdan çıkarken bağırdım.

"Saçımı kazıtacağım! "dediğimde beni geri getirmek için birkaç cümle söylese de aldırmadım.
Siteden çıkarken karşı caddeye geçip 'Pisagor Kafe''ye ilerledim.
Evet,bugün gerçeklerle yüzleşecektim.

Yüsra'ya ait olan Pisagor Kafe,bugün bizim için kapatılmıştı.
Kapıdan içeri girerken hayatımda ilk defa tereddüt etmediğim geldi.
Korkmuyor yada çekinmiyordum...
Ya da insanları üzmek eskisi gibi koymuyordu.

Mutsuz Sonsuz|DüzenleniyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin