Kitapçı

1.4K 51 4
                                    

(Murat)
Camdan baktığımda her yer kara bürünmüştü yine. O gün izinli olduğum için büroya gitmedim . Elimde kahvem, dışarıda yağan karı seyrediyordum. Küçükken kar tanelerini tüye benzetirdim. Bembeyaz .
Dışarıda kar yağarken yapacak hiçbir şeyimin olmaması canımı sıkmıştı. Çalışmaya alışık biri olduğum için evde oturduğum günler hep anormal gelir bana . Çocukluğumda sınıfın en çalışkanıydım. Her gün harıl harıl ders çalışırdım. Ben küçükken hep yazar olmak isterdim . Çünkü şiirin dizeleri, konuşmalardan daha çok rahatlatırdı beni . Fakat sonra ailem istedi diye avukat olmak zorunda kaldım . Mesleğinden memnunum ama yazarlık hep içimde kaldı . Çalışmaktan yazmaya vakit bulamıyorum . Ben de yazamadığım için hep okurum .
Boş boş otururken sıkıldım ve kitap okumak geldi içimden . İçinde kendimi kaybettiğim kütüphaneme girdim. Okuyacak bir şey de kalmadı ki . Napalım çıkıp yeni bir şeyler alacağız.
Hızlıca hazırlanıp kitapçıya doğru yürüdüm . Her yer karla kaplıydı. O kara basmaya kıyamıyordum.
Kitapçıya vardığımda içerisi çok sessizdi . Ben de raflara teker teker bakarken resmen kendimi kaybediyordum. Hoşuma gidebilecek bir kitap ararken gözlerim kitapların üstünde hızlı hızlı dolaşıyordu. Beni bu dalgınlığımdan bir çarpışma ve küçük bir çığlık uyandırdı.
Üstüne kahve dökülen sarı saçlı bir kız karşımda duruyordu . Her ne kadar bu durumdaki bir insandan sinirli olması beklense de karşımdaki kız hiç de sinirli görünmüyordu. Aksine şaşkın gözlerle suratıma bakıyordu. Kızla aramızdaki sessizliği benim ardı arkası kesilmeyen özürlerim bozdu . Kız çantasından çıkardığı mendille üstünü silerken ben de ne yapacağımı şaşırmıştım. Bu kadar sakar olmak zorunda mıydım sanki ?
"B-ben çok özür dilerim. "
Niye kekeledim ki şimdi ?
'Dikkat etsene öküz, yavaş olsana ya' gibi cevaplar beklesem de kız,
"Yok hiç önemi değil. "
Diyerek bana gülümsedi. Ben de onun bu şirin gülümsemesine küçük bir tebessüm ile karşılık verdim.
Birlikte kitapçıdan çıktık. Aslında birlikte çıkmak gibi bir niyetimiz yoktu ama yolumuz aynı olduğu için birlikte yürüdük. Sonra hem kızla vakit geçirmek, hem de soğuk havada ısınmak için kahve içmeyi teklif ettim ,
"Döktüğüm kahvenin telafisi olarak size bir kahve ısmarlayabilir miyim ?"
Bu soruma cevap verirken yine aynı samimi gülümsemesini yüzüne takındı ve "Olur" dedi .

Kahvelerimiz geldiğinde o kahvesinden bir yudum alırken bir şey farkettim. Adını sormadım kızın.
"Bu arada tanışmadık. Ben Murat ."
"Ben de Hadise . Memnun oldum ."
"Ben de ."
Hadise . İsmi çok güzel.
Sonra Hadise kahvesini içmeye devam ederken yağan karı hayranlık ile seyrediyordu. Bu kadar dikkatli bakmasının sebebini merak edip dayanamayıp sordum,
"Karı niye böyle hayranlıkla izliyorsun? Hiç kar görmemiş gibisin."
"Görmedim zaten. "
"Nasıl hiç kar görmedin ?"
"İzmirliyim ben . İstanbula bu sene geldim . E biliyorsundur belki İzmire kar yağmaz. "
Güzelliğinin sırrı anlaşıldı. İzmirli.
Hadise yazarmış. Duyunca inanamadım gerçekten. Ona o kadar özendim ki . İstediği şeyi yapıyor belli ki . Bir kitap yazacakmış ama konusunu istediği gibi bulamamış daha .
Hadiseyi dinlemek çok güzel. Konuşması çok güzel. Kelimeleri dikkatle seçiyor belli . Ses tonu da eklenince bu güzel cümlelere, ortaya mükemmel bir şey çıkıyor.
İstemeden de olsa ayrıldık. Üstüne kahve dökmeme rağmen bana hiç atarlanmadı. Gayet kibar bir kız. Ve de çok güzel.
Hadise ile ayrıldıktan sonra eve gittim . Elime telefonu aldığım gibi tüm sosyal mecralarda Hadiseyi buldum . Tüm fotoğraflarına baktım . Gerçekten güzel.
Noluyo bana ya ?

(Hadise)
Evde masanın başında ilham perimi beklerken canım sıkıldı ve dışarıda biraz dolaşmaya karar verdim . Hazırlanıp etrafıma bakınarak yürümeye başladım. İnsanları izleme huyum mesleğinden gelir. Daha çok insan , daha çok karakter demek .
Kahvemi de aldıktan sonra karşıma bir kitapçı çıktı ve uzun zamandır beklediğim kitap aklıma geldi . Çıkmışken onu da alayım dedim ve kitapçıya girdim. Rafların arasında aradığım kitabı bulmaya çalışırken adamın biriyle çarpıştım ve kahvem üstüme döküldü .
Şimdi kızsam hiç beceremem o işleri. Küçüklüğümden beri sessiz sakin biri olduğum için kavga etmem .
Ama kafamı kaldırıp adamın suratına baktığımda yüzündeki endişeli ama bir o kadar sert ifade nedense içimdeki kızgınlığı sildi süpürdü.
Ben ona bakarken bir sessizlik oldu . Sonra kekeleyerek benden özür diledi . Ben de gülümseyip önemli değil dedim.
Sonra çantamdan çıkardığım peçeteyle üstümü silme çabasına girdim ama tabiki kahve çıkmadı.
İstediğim kitabı alamadım ama onunla tanıştım.
Sonra beraber çıktık. Kahve içmeyi teklif etti . Tabiki kabul ettim .
Kahvemi yudumlarken yağan kara daldım. İzmirli olduğum için hiç kar görmedim ben . O yüzden kar bana hep büyüleyici gelir .
Bu arada adı Murat . Avukatmış. Benim yazar olduğumu duyunca o da küçükken yazar olmak istediğini söyledi. Neden olamadı diye sormak istedim ama bakışlarından bu konuya çok girmek istemediği belliydi .
Benim dışarıyı hayran hayran izlememi farketmiş olacak ki neden böyle baktığımı sordu . Ben de İzmirli olduğumu ve kar görmediğimi söyledim. İzmirli olduğumu söyleyince yüzünde küçük bir tebessüm oluştu .
Murat dışarıdan çok sert gibi görünüyor fakat bence içi öyle değil. Sadece içindeki güler yüzlü sevecen yanını çıkarmakta zorlanıyor.
Kahvelerimiz bittikten sonra ayrıldık. Ben direk eve gittim ve o an ilham perim geldi .
Masanın başına oturduğum gibi kitapçıda karşılaşan iki insanın aşk hikayesine başladım .
Hikayenin nasıl devam edeceğini daha kimse bilmiyor .

KlostrofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin