Bir Kavanoz Nutella

686 38 25
                                    

(Murat)

  Saat 7 . Kalkma vakti. Herkes gibi ben de erken uyanmaktan nefret ediyorum. Ama mecburuz ne yapalım.

  Duş alıp her sabah olduğu gibi takım elbisemi giyiyorum. Saçlarımı düzeltip parfüm de sıktıktan sonra çantamı alıp çıkıyorum.

  Asansör kullanamadığım için ikinci katta bir ev tuttum ki merdivenden inip çıkması kolay olsun.

  Arabama binip evimden çok uzak olmayan büroma giderken kitapçının önünden geçiyorum. Aklıma Hadise geliyor. O uyuyordur şimdi ne güzel.

 
  O kızla beraber olmak bana nedensiz yere iyi geliyor. Ama üst üste buluşalım diyemem ki ben , utanırım. Bir erkek için fazla utangaç biriyim ama yapacak bir şey yok yapım böyle.

  Ve bu yüzden de Hadise ile görüşmek için tesadüfleri değerlendiriyorum. Acaba kızı takip mi etsem ? Yok yok yakalanırsam sapık falan sanar korkar . İyice kafayı yedim ya .

  Büroya geldiğimde her zamanki sıkıcı ortam ile karşılaşıyorum. Her şey aynı. Ağızlarını açıp beni kesen kızlar , emekliliği gelmiş yaşlı abilerim , her gün aynı ortama gelmekten sıkılmış genç ruhlu yaşıtlarım ... Ve her sabah hiç aksatmadan uzata uzata "Günaydın Murat Beyy." diye yanıma yaklaşan asistanım Çiğdem. Her şey klasik işte. İnsanın içi sıkılmıyor değil. Ama bizim de işimiz bu .

  Çiğdem'den kahve isteyip masamın başına geçiyorum. Öğleden sonra bir duruşma var . Onun dosyası önümde. Son bir kez bakıyorum. Sonra diğer dosyalara. Kahvem de gelince biraz ayılıp çalışmaya devam ediyorum.

  Duruşmaya kadar çalışıyorum. 

  Arkadaşlarla Hadise ile karşılaştığımız yere gidip bir şeyler yiyoruz. O sırada telefonum çalıyor. Arayan Can .

"Ne var Can ?"
"Oğlum Burçin'le ayrıldık lan . Terketti gitti ."

  Bunları söylerken ağlıyordu. Can benim en yakın arkadaşım . Yüzme antrenörü. Çok eğlenceli çocuk . Burçin de iç mimar . Birbirlerini çok severler ama Can eğlenceli olduğu kadar odundur biraz . Kıza aşık olduğunu bir türlü söyleyemedi. Sonunda açıldı ama çok kavga etmeye başladılar. Can sürekli kavga edince beni arar , ben ona giderim , beraber içip konuşuruz. Sonra sabah kalkınca Can'ın hiçbir şeyi kalmaz .

"Ağlama be . Sanki ilk defa oluyor gibi. Tamam bi duruşmam var çıkınca gelirim ."
"Ya bu sefer farklı Murat . Cidden ayrıldık."
"Can tamam gelicem diyorum ağlayıp durma ."

  Sonunda bizimkini susturup büroya dönüyorum. Gerekli evrakları aldıktan sonra arabaya atlayıp adliyeye gidiyorum.

 
  Dava görüldükten sonra binadan çıkıyorum . Neyse ki bugün bir tek davam vardı. Her gün bu kadar rahat olmuyorum .

  Can'ın evine gidecekken arayıp bir şey lazım olup olmadığını soruyorum . Sonra da arabayı marketin önüne park edip içeri giriyorum.

  Atıştırmalık bir şey alırken bir ses duyuyorum . Hadise mi bu ? Cidden onun sesi . Evrene gönderdiğim mesajlar sonunda mavi tik oldu . Cidden Hadise burda .

  Telefonda konuşuyor . Sesin geldiği tarafa doğru yavaşça ilerliyorum. Poşete yeşillikleri dolduruyor . Vejetaryen mi ki ? Ya ben bu kızı tanımak istiyorum. Bütün gün karşımda durup bana kendini anlatsın istiyorum . Bunu yapalım bence .

  Telefonda "Tamam baba alıyorum işte ." diyor. Demek babası. Benim de dediğim şeye bak , herkes benim gibi ailesi ile küs olmak zorunda mı ?

"Ya baba onu yemem ."
"....."
"Hayır onu da yemiyorum biliyorsun ."
"....."
"Evet çikolata ile mutluyum ben ."

  Gülüyorum. Demek bir çikolata canavarına aşık oldum ? Gerçi sepetindeki üç kavanoz nutelladan bunu anlamak zor değil. Umarım onların hepsini üst üste yiyip komaya girmez .

KlostrofobiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin