Çığlık sesleri hiç kesilmiyor gibi idi. Arada bir silah sesleri ile karışıyor, sonra tekrar belirginleşiyordu. Lena ve Maksim içinde bulunduğumuz sandık kapağının boşluğundan, korku dolu gözlerle etrafa bakınıyordu. Ben de onları bu ürkütücü seslerden korumak için kollarımla kafalarını kavrayıp kulaklarını sıkıca kapatmaya çalışsamda çıkan her gürültüyü duyuyor kendi soluk sesimizden bile korkuyorduk.
Büyük, kirli ve bol ışıklı bir odadaydık. Alman askerlerinden korunmak için bu küflü sandığın içinde saklanıyorduk. Sesler evin dışındaki bahçeden geliyordu. Öyle bir yerdeydik ki her an askerler içeri dalıp bizi bulabilirdi.
Lena sümüklü burnunu,
kazağının koluyla sildi." Eve gitmemize daha çok var mı abla?" diye fısıldadı.
"Şşşş!" dedim sorusunu cevapsız bırakarak.
Bu saatten sonra onlara bu olayı açıklayabileceğim hiç bir yol yoktu. Bir daha asla eve dönemeyeceğiz demektense soruları cevapsız bırakmayı tercih ediyordum.
" Annem bizi çok merak etmiştir." dedi ses tonunu koruyarak.
"Lena!" dedim susmasını isteyerek.
Birden evin kapısı gürültülü bir şekilde açıldı. Tam o sırada Maksim sandıktan çıkmak ister gibi kıpırdandı. Maksimi kendime doğru çekerek hızlıca konuşmaya başladım.
"Bakın şimdi biz bu askerlerle bir oyun oynuyoruz. Ajancılık oyunu ve bizim görevimiz ne olursa olsun bu sandıktan asla çıkmamak. Eğer şimdi bu oyunu kazanmak istiyorsanız sessiz olup hiç kımıldamayın! Anlaştık?"
İkiside olumlu anlamda başını salladı. Tam da aynı saniyelerde odanın kapısı tekmeyle açıldı. İki üç Alman askeri odanın etrafına dağıldı. Lena ve Maksim bana verdikleri söze sadık kalıp, gözlerini kapatarak kımıldamamaya çalışıyorlardı.
Askerler odayı aramaya başladılar. Koltukların altına bakıp, masaları ters çevirip, odayı dağıttıklarında çaresiz bir şekilde Tanrının bizi korumasını bekliyordum.
Bir saniye, iki saniye üç saniye diye içimden sayarken kapının kapandığını duydum. Yavaşça tekrar aralıktan dışarı baktım. İçerisi boş ve kapı kapalıydı."Kazandık mı abla?" dedi Lena.
"Şükürler olsun." diye nefes alırken, birden kapı ardına kadar tekrar açıldı ve bir asker hızlı adımlarla sandığa doğru yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUNT
AdventureKurduğu hayaller hala karşısında el sallarken o da oturduğu sandalyede bir öne bir arkaya doğru sallanıyordu. Bazen hıçkırıyor, bazen de öksürüyordu boğuluyormuş gibi. Ellerini beline bastırmış, dindirmeye çalışıyordu içindeki o tarifsiz sancıyı...