"Canımı acıtıyorsunuz hanımefendi!"
"Senin de çok tatlı canın var." dediğinde göğüslerimi kapatmak için verilen havluya tırnaklarımı geçirmiş, yanan sırtımın acısına dayanmaya çalışıyordum. Osmanlı özentisi Alman usulü hamamda âdeta canımı okuyorlardı.Bu kavrulucu sıcakta kesinlikle dilllere destan"Alman Hamamında Rus Olmak" kitabını yazabilirdim.
Yüzülmüş derimin üstüne tekrar kaynar su boşaltılınca çığlık atarak oturduğum kütüğün üstünden fırladım.
"Ucube! Yaktın beni!" derken bir yandan olduğum yerde zıplıyor bir yandan da üstümü kapatan çapulun düşmemesi için güç sarf ediyordum.
"Ülkenin pisliği anca çıkıyor. Leş gibisin!" dedi burun deliklerini pörtletirken.
"Uzun süre hindi çiftliğinde yattım. O pislik senin ülkenin!" deyişimle yerden aldığım taş gibi kalıp sabunu kadının kafasına geçirmem bir oldu.
Kadın, aldığı darbeyle yere yığılınca hamamdaki diğer kadınlar " Seni fahişe! Ne yaptın ha?" diyerek üstüme çullandılar. Yerde yatan kadının hareketsiz olduğunu farkeden bir kaç kadın ellerini benden çekerken aralarından kaçmam kolay olmuştu. Hıclıca ıslak ayaklarım ve üstümdeki havlu diyemeyeceğim çaputla köşkün ortasına fırladım.
'Bu kız neyin peşinde' gözleri birer birer üzerimde süzülürken koşar adımla önüme gelen ilk odaya girdim. Kapıyı sertçe kapatıp derin bir nefes aldım. Saçlarımdan sırtıma akan su damlalarının serinliğine kapılıp bir süreliğine olduğum yerde kaldım.
"Daha ne kadar orada çıplak duracaksın çok merak ediyorum."
"Tanrım!" diye çığlık atıp kendimi bir yerlere saklamaya çalıştım. Hızlıca önümdeki masanın arkasına geçip "Çıplak değilim ! Üzerimde havlu var." diye kendimi savundum.
Harika bir kahkahayla kendini ifade eden Adoff "Üzerindeki, havludan başka her şeye benziyor." diyerek dalgasını geçtikten sonra " Ayrıca bu köşkte çıplak gezdiğin gerçeğini değiştirmiyor." deyip ciddileşti.
Gözlerimi üzerimde gezdirirken yanan sırtımın acısı kendini hissettiriyordu. Ayrıca beyaz peyniri aratmayan tenime vişne reçeli sürülmüş gibi görünen kızarıklıklar sinirimi bozmuştu.
"Senin hizmetlilerin yüzünden!" diye bağırdım ağlama hissimi bastırmaya çalışırken.
"Bana eziyet ediyorlar." derken kaşlarımı v hüzünle büzmeme ve sesimin titremesine engel olamamıştım. Zaten bu gözyaşı akıtma büyüsü tüm vücududumu sardığında her ne kadar istesemde engel olamazdım ki olamadımda.
Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığı zaman önce ağlamamak için direndim ama sonra kendimle savaşmaktan yorulduğumu farkedince pes edip ardı arkası kesilmeyen bir hıçkırık nöbetine teslim oldum.
İçimde bir şeyleri sökütürcesine akıtıyordum gözyaşlarımı. Taşıyamadıklarımı bu sel akıntısında derinliklerimden atarken hayatta bana İrina olduğumu hatırlatan değerleride kaybediyordum.
Yani ağlamakla huzur bulamıyor sadece elimde ısrarla tuttuğum, kaybetmeye korktuğum şeylerin yok olmasınsam korkuyordum.
Kendime "Diren İrina." dediğim her an direncim yıkılıyor, en güçlü olmam gereken zamanlar kendimi çoğunlukla avuçlarıma kadar çektiğim elbisemin koluyla göz yazyaşlarımı silerken buluyordum.
Yanlızlığımdan bahsetmiyorum bile. O da beni yaralayan en acı şeylerden biriydi.
Adoff "Kötü görünüyorsun." derken sırtıma bir battaniye sardı. Ellerimden ve sırtımdan tutarak beni yerden kaldırdı.
"Yani her zamanki gibi." dedim hâla ağlamaya devam ederken.
Selam herkeseeeee
Çok çok uzun süre sonra tekrar wattpad e geri döndüm. Ve kısa bir bölümle siftahı yaptım. Okuması ve votelemesi sizden. Sizleri seviyorum.Diğer kitabım Başrolun Benim e bakmayı unutmayın. Genç kuşağını sevenleri oraya alayımmm:*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUNT
AdventureKurduğu hayaller hala karşısında el sallarken o da oturduğu sandalyede bir öne bir arkaya doğru sallanıyordu. Bazen hıçkırıyor, bazen de öksürüyordu boğuluyormuş gibi. Ellerini beline bastırmış, dindirmeye çalışıyordu içindeki o tarifsiz sancıyı...