Gözlerimi yavaşça araladığımda bedenim burnuma dolan yemek kokularıyla titredi.Beynimin tam anlamıyla uyandığını kavrayınca buranın beş haftadır işkence çektiğim o yerde olmadığımı farkettim.
Kurtuldum mu? Cidden haftalarca kaldığım o genelev gibi yerden kurtuldum mu?"Uyandı, uyandı!" diye tiz bir ses düşüncelerimi böldü.
Başımı kaldırıp sesin bir erkeğe ait olduğunu görünce istemsizce vucudum gerildi. Her ne kadar da zararsız gibi görünen bu adam kalp atışlarımı hızlandırmıştı.
"Seni mavi gözlü, bebek suratlı, zayıf kız! Çek şu beni taciz eden bakışlarını üstümden!" dediğinde kasım kasım kasılan damarlarımda bir gevşeme hissettim. Bu adam bana az da olsa güven vermişti.
İçine sigara dumanı gibi sindiğim yataktan kalkmak için doğruldum.
"Bayım, burası genelev mi ?" diye sorduğunda adamın gözleri kısıldı ve ağzı hafif açıldı. Sonra dediğim şeyi yeni algılamış gibi ellerini beline yerleştirip tam karşıma dikildi.
"Bu ne cürret!?" dedi kadınların kullanmaya yatkın olduğu ses tonuyla.
"Sen efendimizin evine nasıl 'genelev' tabirini yakıştırırsın!?"
Sonra yüksek sesle iç çekti ve gözlerini devirdi.
"Efendimize bu bebek suratlı, zayıf kızı köşkümüze almayalım demiştim." Sinirle soludu ve sanki onun bir zaafını okşamışım gibi " Üstüne bir de mavi gözlü çıktın!" dedi ağlamaklı.
Ne yaptığına anlam vermeye çalışırken kapıda bizi izleyen iki kızdan biri bu kaçık adama seslendi.
"Dedric! Hadi misafirimizi rahat bırakalım da biraz dinlensin."
Kadını görmemle içimdeki ölmüş kuşlar birer birer kanat çırpmaya başladı. Şükürler olsun uzun süre sonra bir kadın sesi duydum. Hem de mutlu görünümlü bir kadın sesi! Gülümsemem suratımda daha geniş bir yer kaplamaya başladığında " Ne gülüyorsun, komik mi!?" diye atıldı adını az önce öğrendiğim Dedric.Korkmuş gibi hafif kendimi geri çektim ve bu adamın pisikolojik sorunları olduğunu düşünmeye başladım. Bir iki saniye öyle Dedric' le bakıştığımda o birden gürce bir kahkaha attı. Sonra hiç kesilmeyen kahkahasını daha da gürleştirirken elini karnına bastırdı. Gülmekten ağrımış olmalıydı.
"Tanrım! Sana korktuğunda suratının maymuna benzediğini söylemişler miydi?"
Hiç durmadan katıla katıla gülmeye devam etti. O kadar çok güldü ki bir an sonsuza kadar gülecek sandım.Ama o dengesiz hareketlerine devam edip ani bir şekilde durdu ve ciddileşti.
"Senin gibi mavi gözlü, bebek suratlı, zayıf bir kızla uğraşamayacağım. Gidip efendimize uyandığını haber vereyim." diyip bana ezici bir bakış attı ve odadan çıktı.
O sırada iki kadının hala kapıda olduğunu farkettim. Bana sıcacık gülümsüyorlardı. Bu mutluluk veriyordu. Gülüşlerine karşılık verdim. Evet gülümsüyordum!Sonra sanırım beni yanlız bırakmayı düşündüler çünkü kapıyı açıp çıkmak için yöneldiler.
"Durun!" dedim.
Sesim uzun süre sonra yüksek çıkmıştı.
"Bana olup biteni anlatın." dedim ve hiç nefes almadan "Lütfen." diye ekledim ses tonuma masumluk katarak.
İkiside birbirine bakıp açtıkları kapıyı tekrar kapattılar. Her iki yanımda bulunan koltuklara oturdular.
"Adın ne ?" diye sordu sol tarafımdaki.
"İrina." dedim alçak sesle.
"Rus musun?"
"Evet." diyince ikiside birbirine bakıp gülümsediler.
"Bizde!" dediler sevinçle.
Onların mutluluğu bana da yansımıştı.
"Cidden mi?" dedim kaybolan çocuğumu bulmuş gibi.
İkiside kocaman bir gülümsemeyle olumlu anlamda kafalarını salladılar.
"Burası neresi?"
"Adoff efendimizin yeri."
"Peki ben burda ne arıyorum?"
"Adoff efendimiz, seni hindi çiftliğinden getirdi."
"Neden? Yani..... Nasıl? Anlamıyorum neler oldu?"
"Adoff efendimiz, hindi çiftliğine gitmiş. Neden bilmiyoruz. Orada yedi tane kadın mı ne varmış. Askerler seni dövüyormuş. Sanırım tecavüz de ediceklermiş."
"Seni beğendi sanırım."
"Baksana seni köşküne aldı."
"Çok şanslısın!"
"Belkide bu gece Adoff efendimiz, seni koynuna alır."
"Adoff efendimizle birlikte olmak!"
"Bu harika bir şey!"
"Bütün kadınlar onun peşinde koşuyor."
"Ama o seni seçti!"
"Yani seçmeseydi köşküne almazdı!"
Bir sağımda bir solumda nefes almadan konuşan bu kadınlara yetişemiyordum. Bir ona bir ona bakayım derken başım dönmüştü. Onlar hala 'Adoff efendimiz' diye konuşmaya devam ederken onları durdurdum.
"Adoff efendi de kim?"
"Aman tanrım! O......" dedi ve eriyormuş gibi karşımızdaki duvara baktı.
"O dünyanın en yakışıklısı!"
"En alımlısı!"
"Ve en bakımlısı!"
"Dıştan ciddi."
"Bazen sinirli."
"Bazen donuk."
"Bazende korkutucu!"
"İçten koruyucu."
"Sahiplenici!"
"Yine alımlı!"
"Yine yakışıklı!"
"En önemlisi zengin."
"Ve saygın ve Alman."
Anlatırken kendiden geçen bu kadınlar o adamın karşısında ne haldeler çok merak etmiştim. Ayrıca böyle bir adam beni neden evine almıştı onuda merak ettim.
Bir sonraki bölümde Adoff sahnesi olucak. Birde şu kaybolan kardeşlerimiz var. Lena ve Maksim... Onlara ne oldu bunları yazıcam.
Yorum yapmayı unutmayın:))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUNT
AdventureKurduğu hayaller hala karşısında el sallarken o da oturduğu sandalyede bir öne bir arkaya doğru sallanıyordu. Bazen hıçkırıyor, bazen de öksürüyordu boğuluyormuş gibi. Ellerini beline bastırmış, dindirmeye çalışıyordu içindeki o tarifsiz sancıyı...