3 hafta, 4 gün sonra
Karnıma yediğim tekmeyle öksürmeye başladım. Öksürük sesim bu küçücük odada Alman askerlerinin kahkahasıyla karışırken acıdan inliyordum.
Askerler beni yeni keşfetmişti ve bunun tadını çıkartıyorlardı. Üç dört kişiydiler ve bana ne yapacaklarını anlamak için beynimi yormama gerek yoktu.
Sanırım dört haftadır buradayım. Ama bu haftalar içinde yaşadığım, gördüğüm, duyduğum... Sanki, sanki bir ömre bedeldi.
Bir an yaşadıklarım film şeriti gibi gözümün önünden geçerken bu zamana kadar şanslı olduğumu farkettim. Kadınlar gözümün önünde neler yaşamıştı? Bazıları Rus Ruleti' ne kurban gitmişti. Kimisi öldürene kadar dövülmüştü. Kimisi tecavüz edilmişti. Oysa bunlar şanslı olanlardı. Çünkü bunların hepsini yaşayıpta hala hayatta olan vardı.Bunlar ise işte yaşayan ölü dediklerimizin ta kendisiydi. Artık bir şey hissetmiyor gibi görünselerde çektikleri acıları gözlerinin derinliklerinden görebiliyordum. Askerler bu kişilere kafayı takmıştı. Sabahları savaşıyor akşamları ise ellerinde ışıklarla gelip bu kadınlara işkence çektiriyorlardı. Ama en büyük işkence tecavüzdü. Evet, kesinlikle buydu. Savaşın gidişatına göre intikam için tecavüz ediyorlardı. Bu, ya oracıkta ya da dışarıda bir yerde oluyordu. Askerler el fenerleri ile başımızda durduğunda ne yapacaklarını anlıyor ve oldukça bir köşeye siniyordum. Sonra yakınımda bir elbise hışırtısı duyuyordum. Bazıları çığlıklarla imdat istiyorlardı, birkaçı ağlıyor, bazıları da ölü gibi sessiz oluyordu. Kaskatı bedenim anca kapı kapandığında rahatlıyordu. İşte asıl şansız olanlar bunlardı.
Şimdi ise şanslı olma sırası onlardaydı. Çünkü başlangıçtaki kırk kişilik nüfusumuzdan şimdi eser yoktu bu yüzden askerler beni farketmiş ve uzun süre bırakmaya niyetli değildilerdi. Ki bunu kulağımda tekrar yankılanan kahkaha sesiyle kesinleşti."Hadi bize sürtüklük yap!" deyince bir asker sanki bir şeyi kazanmış gibi tekrar iğrençce kahkaha atarak bira şişelerini birbirine tokuşturdular.
Sonra diğer bir asker sakallarından akan içkiyi elinin tersiyle silip " Bence direk soyunsun." dediğinde tekrar şişeleri tokuşturup kahkaha attılar. Sonra salak görünümlü diğer asker " Bak bu iyiydi." diye sırıttıktan sonra "O zaman dur ben sana yardımcı olayım. Bak kıymetini bil bugün yardımsever günümdeyim."
Kahkaha sesleri ve bira şişesini tokuşturduklarında çıkan çınlama hiç dinmiyor aksine her ağızlarını açıp saçmaladıklarında daha çok artıyordu.
Pasaklı olan şişesindeki son damlayıda hayvanca kafaya diktiğinde saçlarımdan tutup elini elbisemin düğmesine götürüp " bakalım ne cevherler var burada." dediğinde az önceki adam "Bak bu daha iyiydi." dedi.
Elbisemin bir iki düğmesini açtığında " Çek ellerini!" diye bir ses duyuldu.
Bende dahil bu üç asker kafalarını sağa çevirdiler.
Bakımlı bu Alman askerini anca sesini duyunca orada olduğunu farkeden bir tek bendim."Onu kendime ayırdım." dedi ciddiyetini bozmadan.
Diğer asker üzülmüşçesine iç çekip saçlarımı bıraktığında kafam yere yapıştı.
"Ama..." dedi benim soğuk zemini yanağıma zindan eden asker.
Bakımlı asker tüm otoritesini koruyarak yavaşça içkisini yudumladığında " Sanırım bir itirazın yok!" dedi tehtitkâr sesiyle.
Bu asker başımda dikilen askerleri korkutmuş olacak ki hepsi şişelerini toplayıp ayaklandılar.
"Tabiki efendim." dediler başları aşagıda.
Kapı sesi duyulduğunda yer çekimiyle savaşan başım oyunu kaybedip yere gömüldü. Ne kadar süre böyle gözlerim kapalı yerde kaldım bilmiyorum ama yüzümle yer temasını kestiğinde birinin beni kucağına aldığını hissetip yarı uyanık yarı uykulu "Bunlar geçecek." diye kendi kendime fısıldadım.
Multi: Adoff ( bakımlı Alman askeri)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUNT
AdventureKurduğu hayaller hala karşısında el sallarken o da oturduğu sandalyede bir öne bir arkaya doğru sallanıyordu. Bazen hıçkırıyor, bazen de öksürüyordu boğuluyormuş gibi. Ellerini beline bastırmış, dindirmeye çalışıyordu içindeki o tarifsiz sancıyı...