Selam, yine ben. Normalde bu bölümü gecenin ikisinde değil sabah kalktığımda atacaktım. Ama madem ki uykum yok bunu aradan çıkarayım istedim. Her neyse, hikayeyi hala okuyan herkese teşekkür ederim. Benim için bu hikayenin anlamı büyük çünkü.
-TAO-
Sehun beni öptüğünde ne yapmam gerektiğinden emin değildim. Ama ne yapmamam gerektiğini kesinlikle biliyordum. Kesinlikle karşılık vermemeliydim. Ama önündeki sertliği bana bastırınca kendimi inlerken buldum. Sonraysa ellerim saçlarındaydı. Dilimse boğazının içine doğru yol almıştı. Tamam, buna son vermeliydim. Hem de hemen.
Sehun'u olabildiğince yavaş bir şekilde ittirip kendimi arabadan kurtardım. Sehun'dan uzağa doğru ters birkaç adım atıp içime oksijen çekip beyin hücrelerimin acilen yeniden çalışır duruma gelmesi için dua ettim.
"Sehun ne yapıyorsun sen?" Derin derin nefes almaya devam et Tao. En son Ne yapıyordum? Ah, Evet. Sehun'a kızıyordum. Nedenini şu an pek hatırlayamıyordum. Ama yine de buna odaklanmak yardımcı olurdu. En azından ben öyle sanıyordum. Ta ki Sehun yanıma gelip kalçamı avuçlayana kadar.
Yüzünü boynuma bastırdı. İçine derin bir nefes çekti. "Bence ne yaptığımı gayet iyi biliyorsun." Kulağıma doğru fısıldadıktan sonra kulak mememi dudaklarının arasına alıp emmeye başladı. Tanrım, biraz daha devam ederse boşalabilirdim.
Lanet olsun! Sehun'a engel olamıyordum. Yaptıklarını yapmamasını söyleyemiyordum. Çünkü yapmasını istediğimin farkındaydım. Ama en azından yapmasını engelleyebilecek bir şeyler söyleyebilirdim. "Sehun okul bahçesindeyiz. Okul bursumu kaybedebilirim." Ki bu söylediğimde ciddiydim. Eğer olur da okul bursumu kaybedersem, hele ki abazalığım yüzünden, hem Sehun'u hem de kendimi parçalardım.
Sırıttı. "Bunu halledebilirim." Elini cebine attı ve bir arabanın anahtarını çıkardı. Şu an fark etmiştim ki daha demin Sehun'un beni yasladığı araba Kyungsoo'nun arabasıydı. Tamam, bu daha da iğrenç olabilir miydi? Kim bilir benim dışımda kimler bu arabaya dayanıp inlemişti. Ki ben onların yiyişmelerinden bahsetmiyorum.
Arabaya bindim. Bana söylemesine gerek yoktu. Okuldan olabildiğince çabuk uzaklaşmak istiyordum. Umarım şu ana kadar beni tanıyan birisi tarafından fark edilmemişimdir. Çünkü o zaman kaybedeceğim tek şey okul bursum olmazdı.
*FLASHBACK*
Kafama geçirdiğim kapüşonun yüzümü de gizlediğini umarak okula girdim. Liseden nefret ediyordum. Gerçekten nefret ediyordum. Lise normal bir genç için bile zorken benim için kâbus gibiydi.
"Hey, ibneyi gördünüz mü?" Tabi ki fark edilmiştim. Her zaman fark ederlerdi beni. En azından bir hafta önceki olaydan beri.
"Neden hala okula gelebiliyor?"
"Senin ölmen gerekmiyor mu?"
"İğrençsin, götten verici."
"Gerçekten penisin var mı, yoksa onu da kestirdin mi ucube?"
Herkesin kahkahalarını ve hakaretlerini duymazdan gelmeye çalışıyordum. Ama yine de gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Erkekler tuvaletine doğru adımlarımı hızlandırdım. Kapıya ulaştığımda kafamdaki kapüşondan çekilerek engellendim. Üst sınıflardan iri yarı bir çocuk, kollarını çaprazlamış iğrenerek bana bakıyordu.
"Ucube, okuma yazman mı yok? Yoksa erkekliğinle birlikte beyin hücrelerin de mi eksik. Burası erkekler tuvaleti. Buraya sadece erkekler girebilir. Başka bir tuvalet bul. Senin gibi göt verenler için olan bir tane."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seninle üç ay
Fanfictionhikaye yaoi olup exo ve birçok k-pop grubunu içermektedir. Yorum ve votelerinizi bekliyorum ^^