seninle üç ay - 8. bölüm

2.5K 188 47
                                    

-LAY-

   Ayaklarımı koltukta kendime çektim. Karşımdaki koltukta Jongin ve Kyungsoo'nun birbirlerine bakıp bakıp gülümsemelerini izliyordum yarım saattir. Kris mutfaktan dört tane kahve getirdiğinde, Jongin kahveyi almak için Kyungsoo'nun elini bırakmıştı sonunda.

   Kris eline kahve kupasını verdiğinde nazikçe gülümsedi Jongin. "Teşekkür ederim."

   Kris bir baş hareketiyle cevap verdi. Tüm kahveleri dağıttıktan sonra yanıma oturdu. Aramızda mesafe bırakmıştı. Bu durumdan rahatsız olsam da sesimi çıkarmadım. 

   Çok tuhaf bir sessizlik vardı ortamda. Sessizliği bozan tek ses Kyungsoo'nun kıkırtılarıydı. En sonunda Kris konuştu. "Eeee...Ne zamandır...?"

   Kyungsoo tuhaf bir şekilde gülümsedi. "Çok olmadı."

   "Nasıl tanıştınız?" Bu soruyu ben sormuştum. Açıkçası merak ediyordum. Jongin birileriyle kolay kolay yakınlaşamazdı.

   Kyungsoo gülümsedi. Yanakları kızarmıştı. Yüzünü Jongin'e döndü. "Sanırım Sehun sayesinde tanıştık."

   Jongin de gülümsedi. Bana döndü. "Soo, Sehun'u okuldan almaya geldiği zaman tanıştık."

   "Çıkmaya nasıl başladınız?" Kris'in sesi sinirli çıkmıştı. Kris'e döndüm. Eliyle kahve bardağını kavrayıp sımsıkı sıkmıştı. 

   Soruya cevap veren Kyungsoo'ydu. "Jongin'i gördüğümde kalbimin hızlandığını hissetmiştim. İlk düşündüğüm şey 'Vaaaoov çok yakışıklı.' olmuştu."

    Jongin de gülümsedi. Bugün ne kadar fazla gülümsüyordu böyle. Daha önce bu kadar çok gülümsediğini hiç görmemiştim. Eliyle Kyungsoo'nun saçlarını okşadı. "Seni ilk gördüğümde ben de hayatımda gördüğüm en masum şey olduğunu düşünmüştüm sevgilim." Tekrar bize döndü. "Sonra da Kyungsoo'ya çıkma teklif ettim. O da kabul etti." Gözleri benimkilerle buluştu ve orada hareketsiz kaldı. "O gün hayatımın en mutlu günü olmuştu."

   Tuhaf bir his tüm vücudumu kaplamıştı? Neydi bu his? Kızgınlık? İmkanı yok. Üzüntü? Sanmıyorum. Vicdan azabı? Belki.

   Kyungsoo işaret parmağıyla Jongin'in kolunda daireler çizmeye başladı. "Ben de bana çıkma teklifi ettiğinde çok mutlu olmuştum sevgilim." Sonra bize döndü. "Peki siz nasıl çıkmaya başladınız?"

    Gözlerim istemsiz olarak büyüdü. Başımı hızla Kris'e çevirdim. Ne diyecektik? Ben ve Kris abini aldattık. En başından beri birlikteydik mi? Sanırım Kyungsoo bizi öldürürdü. Haklıydı da.

   Kris de bana baktı. Onun gözlerinde de korku vardı. Yüz ifadesini düzenleyip tekrar Kyungsoo'ya döndü. Hafifçe gülümsedi. Sahte bir gülümsemeydi ama sahte olduğu anlaşılmıyordu. Yani, umarım. "İlk fark eden bendim. Ondan hoşlandığımı fark edince gidip ona söyledim. Lay, tabii ki ilk başta beni reddetti. Ben ondan yine de vaz geçmedim. En sonunda o da beni sevdiğini kabul etti."

    Bana dönüp gülümsedi. İçim yine vicdan azabıyla dolup taşmıştı. Kris yalan söylemişti. Onu sevdiğimi ilk ben söylemiştim. Tabii o zamanlar Myungsoo'yla beraber olduğum için beni reddetmişti. Biraz uğraştıktan sonra benimle olmayı o da kabul etmişti.

   Myungsoo'dan ayrılamamıştım. Onu seviyordum. Kris'i de seviyordum. Tek fark Kris benim zevk meleğimken, Myungsoo benim koruyucu meleğimdi. 

   Myungsoo iyi birisiydi. Sadece bana karşı değil, herkese karşı öyleydi. Onu hak etmediğimi biliyordum. Hiçbir zaman hak etmemiştim. Asla da edemezdim. Kyungsoo'yla birbirlerine hiç benzemiyorlardı. Ne görünüş olarak ne de davranış olarak. Myungsoo ne kadar iyiyse Kyungsoo o kadar kötüydü. 

seninle üç ayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin