-SEHUN-
Sabah Chanyoul'un gürültüsüyle uyandım. Her zamanki gibi. Pijamalarımı değiştirdikten sonra mutfağa gittim. Herkes kalkmıştı. Luhan omlet yapıyordu, Chanyeol bir yandan ekmek kızartıp bir yandan da telefondan Baek'le konuşuyordu. Jonghyun'sa masaya oturmuş atıştırmaya başlamıştı.
Jonghyun beni görünce ağzının dolu olmasına aldırış etmeden konuştu. "Uyuyan güzelimiz uyanmış." Ağzındakileri yuttuktan sonra Luhan'a bakıp tekrar bana döndü. "Biraz daha uyanmasaydın Luhan seni uyandırmaya geliyordu. Öperek."
Bana öpücük attığında masanın üzerinde duran zeytinlerden alıp Jonghyun'un suratına attım. "Piçlik yapma."
Gülerek suratına attığım zeytinleri yedi. Pis herif!
Luhan elindeki tavayı alıp yanımıza geldi. "Omletimiz hazır." Yüzüne ufak bir gülümseme hakimdi. Chanyeol'a seslendi. "Chanyeol kapat o telefonu artık."
Boş bulduğum sandalyeye oturdum. Chanyeol telefonu kapattı ve kızarmış ekmeklerle birlikte masaya geldi. Benim yanıma oturdu. Oturmasıyla omlete dalması bir olmuştu. Gözlerimi devirdim. Nereden arkadaş olmuştum ben bununla?
Bir süre sonra Jonghyun'un telefonu çaldı. Telefonu eline alıp kimin aradığına baktığında ilk önce gözleri büyüdü. Sonraysa eliyle hepimize sus işareti verip telefonu açtı. Sakin bir sesle konuşmaya başladı. "Alo?" "Efendim?" "Neden?" "Hım...Peki." "Tamam, söylerim." "Yarım saat sonra görüşürüz." Telefonu kapatır kapatmaz ayağa fırladı. "Hadi çabuk kalkın. Yarım saat sonra basketbol antrenmanımız var."
Chanyeol kaşlarını çattı. "Akşam altıda değil miydi antrenman?"
Jonghyun bir yandan koşuşturuyor bir yandan da bize cevap veriyordu. "Öyleydi ama Kai altıya almış."
"Neden?"
"Akşam randevusu varmış."
Chanyeol yemekte olduğu peyniri boğazına kaçırdı. Öksürüklerinin arasından konuştu. "Kai? Bizim Kai? Hani basketbol takımının kaptanı? Kim Jongin olan Kai mi?" Zayıf bir şekilde güldü. "Güzel şakaydı Jonghyun."
Jonghyun masanın üzerindeki telefonunu işaret etti. "Daha demin arayan Kai'ydi. Kendisi öyle söyledi. İstersen kontrol edebilirsin."
Chanyeol hızla masanın üzerindeki telefonu aldı. Jonghyun doğru söylüyordu. Arayan kişi Kai'ydi. Ama randevusu kiminle...
Ah, Tanrı'm! SOO!
-KRİS-
Evin daha önce bu kadar poşeti bir arada gördüğünden bile emin değildim. Mutfak masasının üzerindeki poşeti açtım. Jelibon vardı. Sandalyenin üzerindeki poşete baktım. Onun içinde de jelibon vardı. Lanet! birkaç tane daha poşeti karıştırdıktan sonra enim olmuştum, tüm poşetlerin içinde jelibon vardı.
"Ne oldu, jelibonlarımdan mı istiyorsun? Avucunu yalarsın Kris." Arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım.
Arkamı dönünce bu kişinin Kyungsoo olduğunu gördüm. Doğru ya, başka kim yaklaşık yüz poşet dolusu jelibon alırdı ki?
Parmağımla poşetlerden birisini ittirdim. "Bunların hepsini yemeyi düşünmüyorsun değil mi?"
Poşetten bir paket jelibon alıp açtı. Jelibonu ağzına atmadan önce pişkince sırıttı. "Aslına bakarsan kusana kadar jelibon yemeyi düşünüyorum, Kris" (Not= madde 21- kusana kadar jelibon ye)
Gözlerimi devirdim. "Eve gelecek olan birisi var mı peki?"
Büyük gözlerini hafifçe kıstı. Böyle çok sevimli gözüküyordu. "Aslına bakarsan bugün Sehun ve Tao gelecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
seninle üç ay
Fanfictionhikaye yaoi olup exo ve birçok k-pop grubunu içermektedir. Yorum ve votelerinizi bekliyorum ^^