Bölüm Şarkısı: Melike Şahin - Tutuşmuş Beraber
İyi okumalar.
Her insanın yaşadığı şu hayatta belirli bir amacı vardı. Yaşama tutunmak için belirli bir nedeni, yaşamak için bir çabası vardı. Bazıları sadece mutlu olduğu için, bazıları sevildiği için, bazıları da sevdiği için tırnaklarını geçiriyordu bu dünyaya...
Mutlu olmak için elimizde mutlaka bir neden bulunuyordu. Mutlu insan, kurak bir tarlada büyüyen bir çiçek gibiydi.
Mutluluğun elle tutulur olmaması çok garipti. Kimine göre belki de tutuluyordu. Koca, boydan boya bir masanın etrafında toplanmış insanlar belki de mutluluğun bazen elle tutulur olduğunun kanıtıydı. Onların birbirlerine bir şeyler ikram etmesi, neşeli kıkırtıları, bir uçtan bir uca sesini duyurmak için bağırarak konuşmaları...
Buradaki gün çok hızlı gelip gitmişti. Hava kararmış, çaylar içilmiş, ateş yakılmış, oyunlar bile oynanmıştı. En son ise koca koca tepsilerde gelen baklavalar ikram edilmiş, üzerine yeniden semaverlerde demlenen çaylar içilmişti. Gün bizim için artık bitmek üzereydi.
Annemlerin yavaş yavaş toplandığını gördüğümde bende kızlarla vedalaşıp yarın onlarla buluşmak için sözleşmiştim. Annem ve Hayriye teyzemin yanına gittiğimde hazır olan birkaç poşeti elime almıştım. Arslan abi ve Burak da birkaç eşyayı alınca annem, babamı ve Hasan amcayı çağırmış, herkesle uzun uzun bir vedalaşmadan sonra evimizin yolunu tutmuştuk.
Ben, Arslan abi ve Burak önden yürürken abim, ''Eee, yarın okulun ilk günü heyecan var mı?'' diye sordu.
''Alışmış olsam da birazcık heyecanlıyım.''
Burak ise homurtularının eşliğinde, ''Bana kalsa ben liseye falan gitmek istemiyorum. Ne güzel açıktan okur bir yandan da çalışırım.'' dedi. Arslan abim, Burak'ın ensesine bir şaplak atıp, ''Oğlum sen ne gereksiz bir çocuksun. Bu şehrin en iyi okuluna ikincilikle girdin. Bak puanından söz etmeden direkt ikincilik diyorum. Şu beynini saçma sapan şeylere verdiğin kadar azıcık da geliştirsen ya.'' dediğinde, ''O zeka bende olacak bilim insanı olurdum.'' dememle ikisi de kahkaha attı.
Ters ters yüzlerine baktığımda Burak, ''Aman abla senin zekan sana kalsın zaten. Aileye bir dahi yeter de artar bence. En doğrusu senin böyle sıradan alanlarda ilerlemen. Ondan fazlası seni aşar.'' demesiyle onun o uzun boyuna yetişemesem de zıplayarak saçlarına asıldım. Burak'ın bağırtıları sokağı inletirken Arslan abi kahkahalarla gülüyor, annem ise arkadan, ''Beren bırak çocuğun saçlarını!'' diye bağırıyordu. Sinirle saçlarına daha fazla asılırken güç bela babam yetişmişti de Burak'ın saçlarının birkaç tutamını kurtarmıştı.
Bir insan nasıl on beş yaşında olup 1.75 boyuna sahip olabilirdi anlamış değildim. Ya bu çocuğa fazla hormon vermişlerdi ya da babam uzun genlerini benden esirgemişti. Çünkü bu yaşta annemle aynı boyda olmam haksızlığın en büyük daniskasıydı.
Ben söylene söylene önden ilerlerken herkesi geride bırakmıştım. Apartmanın önüne geldiğimde geri kalan ahaliye bakıp somurttum. Ayakta on dakika bekledikten sonra sonunda bizimkilerde gelmiş ve eve çıkmaya başlamıştık. Burak eve girer girmez herkesi itekleyip banyoya koşarken babam sabır çekerek salona yönelmiş bizde annemle mutfağa girmiştik. Hızlıca kirlileri poşetlerden çıkarıp makinaya dizerken annemin kırdığım borcama iç geçirerek baktığını gördüm. Alt dudağımı ısırırken hızlıca kalan son çatal ve kaşıkları da sudan geçirmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SENİNLE (Bir Mahalle Aşkı Serisi)
RomanceSakin ve tekdüze bir yaşam süren Beren'in hayatı mahalledeki insanların çıkardığı dedikodular sonucu bir anda tepetaklak olur. Ailesi için fedakârlık yapmak zorunda kalan Beren, hiç tanımadığı bir adamla evlenmek zorunda kalır. Kader çarkı başlamışt...