Ve uyandığım zaman...

586 12 1
                                    

Gözlerimi açtığımda başım fena zonkluyordu. Ayaklanmaya çalıştım ama gücüm yoktu. Etrafa bakındım.

'Neredeyim ben? Neden buradayım?'

Sırt çantam, ok çantam ve yayım yanımdaydı. Başka hiçbir şeyim yoktu. Hala ayağa kalkamıyordum ama oturur pozisyona geçmiştim. Çantamın içinde neler olduğuna bakıyordum. Biraz kuru besin, basit ilkyardım malzemeleri, bir yedek tişört ve çorap, uyku tulumu, halat, fener, matara ve bir bıçak vardı. Sanırım hayatta kalmama yeterdi. Zaten beni kısa sürede bulacaklardı.

Yani ben öyle umuyordum. Acaba ne süredir buradaydım ve neden hala beni bulmamışlardı?

Sonunda hazır hissettiğimde ayağa kalktım ama saniyeler içinde tekrar yere düştüm. Yerde oturarak bacaklarımı hareket ettirdim ve sonra tekrar ayağa kalktım. Bu sefer daha rahat yürüyebiliyordum. Arada bir mola vererek su arıyordum.

Saatlerce yürüdüm ama küçük bir su birikintisi bile bulamadım. Ayrıca susuzluktan ölmek üzereydim. Son kez mola verdiğim yere resmen çakıldım ve bir daha kalkamadım. Susuzluktan ölüyordum ve hareket edemeyecek durumdaydım. Neredeyse bayılacaktım. O anda tam önümden bir sincap geçti. Onu yakaladım ve onunla amaçsızca oynamaya başladım.

Dur biraz, burnu. Burnu. Burnu! Burnu ıslaktı! Yeni su içmiş olmalıydı. Yani su yakındaydı. Zar zor ayağa kalkmaya çalıştım. Ve sonunda bunu başardım. Yavaş adımlarla yürüdüm ve sonunda buldum. Su kaynağını buldum. Sadece küçük bir göldü ama bana yeter de artardı. Bu küçük gölün kenarında bir ağacın dibine oturdum ve biraz dinlendim. Sonra matarama biraz su doldurdum ve içtim. Yeterince su içtiğime emin olduğumda yaşananları da hatırlamaya başlamıştım. Ve tüylerim diken diken oluyordu. Hatırlamak acı veriyordu. Gözlerimi sımsıkı kapatıyordum ama bundan vazgeçtim. Her zaman, her şeye hazırlıklı olmalıydım. Ağacın tepesine çıkmaya karar verdim. Oraya hiç bir vahşi hayvanın ulaşamayacağını düşünüyordum çünkü ağaç oldukça uzundu. Tırmanmaya alışık olduğumdan yükleri dert etmeden tırmanmaya başladım. Yeterince yüksek olduğuna karar verdiğimde dala yerleştim ve kendimi halatla bağladım. Yayıma bir ok taktım ve gözlerimi kapattım. Elbette kulağım etraftaydı. Ağzım oyalansın diye bir parça kuru et yedim. Hava kararmaya başladığı zaman uyumaya karar verdim. Oturduğum dal geniş olduğu için hareket edebiliyordum. Bu yüzden biraz zor olsa da uyku tulumumun içine girmeyi başardım. Bir yudum su aldım ve gözlerimi kapattım.

Birden insan sesleriyle uyandım. Korkuyla etrafıma bakındım ve yayımı elime aldım. Birileri bu tarafa doğru yürüyordu. Biri kız, biri erkekti ve neredeyse benim yaşımdaydılar. Karanlıkta beni görmemelerini umarak onlara doğru hedef aldım. Birini öldürdüğüm zaman diğerinin yerimi öğreneceğini ve beni çok öfkeli bir şekilde öldüreceğini biliyordum. Bu yüzden onlar bana saldırmadan hiçbir şey yapmamaya karar verdim. Ellerinde çok büyük mataralar vardı. Büyük olasılıkla sadece o ikisi için değildi. Başkaları da vardı. Beni görmeden veya bir hayvan sandıkları için bulaşmadan gölden su doldurdular. Yüzlerini göremiyor ve ne konuştuklarını anlayamıyordum. İşlerini bitirdikten sonra konuşa konuşa geldikleri yere geri döndüler.

Sesleri tamamen kesilene kadar hareket bile etmedim. Kendimi tamamen güvende hissettiğim zaman tatlı uykuma geri döndüm.

Sabah uyandığımda kendimi çok aç hissediyordum. Korku dolu bir gece olmuştu ve sanırım korku acıktırıyordu. Farkında olmadan elimdeki tüm kuru besin ve suyu bitirdim. Her ne kadar istemesem de güvenli ve rahat ağacımdan aşağı inip avlanmam gerekiyordu. Çantamı topladım ve aşağı indim. Mataramı tekrar doldurduktan sonra nasıl avlanacağım konusunda biraz düşündüm. Tuzak kurmak konusunda pek başarılı değildim ve dün grcekilerin onu bulup varlığımı öğrenmesini istemiyordum. Onlardan ölesiye korkuyordum. Bu yüzden okçuluğumu kullanacaktım. Bir sincap gördüm ve gözüne hedef aldım. Gözünden vurarak eti ziyan etmemiş oluyordum. Ama sincabın herhangi bir yerini bile bulamadım. Sanırım baygınlık sürecim yeteneklerimi kaybetmeme de neden olmuştu.

Biraz ısınmam ve antreman yapmam gerektiğine karar verdim. Günün yarısında kendimi oldukça iyi ve hazır hissediyordum. En azından 15 metre hareketli hedefte on ikiden vurmayı başarıyordum.

Bu avlanmak için yeterliydi. Sonunda gözüme kestirdiğim sincabı avlamıştım. Derisini yüzdüm, iç organlarını temizledim ve onu boşalmış kuru besin torbasına koydum. Hava kararmaya başladığında elimde iki sincap, bir hindi kuşu, biraz ot ve orman meyveleri vardı. Aslında akşam kendime bir ziyafet çekmeme yeterdi ama ateş yakma riskine girmedim. Dumanı gördükleri anda beni öldürmeye geleceklerini biliyordum. Onun yerine ağzıma biraz meyve attım ve uygun bir kamp alanı bulmak için yürümeye başladım. Bu gece tekrar geleceklerini biliyordum ve hayatımı tekrar riske atmak istemiyordum. Yeterince uzakta br yer bulduğumda oraya kuruldum.

Çok soğuk bir geceydi. Ateş yakamayacağımı bildiğim için yağmurluğumu giydim, çorapları elime geçirdim ve uyku tulumuma girdim. Yine seslerini duyabiliyordum ama bu sefer çok uzaktaydı ve güvende olduğumdan emindim. Her şeye rağmen uykuya dalarken bir elim yayımın üstündeydi.

KAÇIŞWhere stories live. Discover now