SAVAŞ YARALARI

188 8 0
                                    

Sabah hızlıca yerimizi terkettik. Dışarıdan korkunç sesler geliyordu. Biz saklanarak yürümeye çalışıyorduk ama sonunda saklanacak tek yer olmayan bir meydana çıktık. Yer ceset doluydu. Bayılacak gibi hissediyordum. Az ileride yerde bir kadın oturmuş ve çocuk cesedinin yanında ağlıyordu. Çocuğunu kaybetmenin nasıl olduğunu tahmin edemiyordum ama çok acı olduğu kesindi. Elimde olmadan gözümden bir yaş düştü. Mare elini omzuma koydu.

"Yapma şunu..." dedi kısık sesle. Kadın sesini duyduğu an arkasını döndü. Kucağında bir bebek olduğunu o zaman farkettik. Kadın ayağa kalkıp koşmaya başladı. Tam koşarken bir mayını devreye soktu. Kadın tam orada havaya uçtu ama bebeğin ağlama sesleri geliyordu. mayınlar sırasıyla bize doğru patlıyordu. O tarafa doğru koşmaya çalıştım ama Ventus beni kolumdan tuttu.

"Bebeği kurtarmam gerek!" diye haykırdım.

"Saçmalamayı kes! Öleceksin!"

"Ben gitmesem o bebek ölecek!"

Einden kurtulmak için tepiniyordum. Ama beni kucağına alıp oradan çıkardı. Her yeri alevler kaplamıştı. Ventus son anda patlamadan kurtulurken onun kollarında haykırıyordum. Ve bebeğin havaya uçtuğunu gördüm. Birden ağlamaya başladım. Daha sakin bir yere gittiğimizde hepsi oturdu ve soluklandı. Bense ayakta ağlıyor, bağırıyor ve Ventus'a tekmeler atıyordum.

"Senin yüzünden!" diye bağırdım. "Onu kurtarabilirdim! O bebek senin yüzünden öldü!"

Sonra olduğum yere çakıldım ve ellerimi yüzüme kapattım. Hala ağlıyordum. Sonunda kendime geldiğimde herkes ayaklanmıştı. Ben de hızlıca kalktım ve onlara katıldım. Rex bana silahlarından birini verdi. Sonuçta yayımı ve okumu kaybettiğim için savunmasızdım. Tekrar dışarı çıktık ve yürümeye başladık. Gizlendiğimiz için çok sorun olmuyordu. Arada bir önümüze askerler çıktığında hiç uğraşmadan hallediyorduk. Sonra yine çatışma olan bir caddeye geldik. Silahlılar gelişigüzel ateş ediyordu. Savunmasız olanlar ise yalnızca ölmemek için dua ediyordu. Önüme çıkan birkaç askeri indirdim.

Atılan büyük bir bombayla hepimiz farklı uçlara dağıldık. Arka bir sokağa düşmüştüm. İsimlerini haykırıyordum ama hiçbiri beni duymuyordu. Duyabiliyorlarsa da cevap veremiyorlardı. Korkuyordum. Onlar olmadan ilerleyemeyeceğimi biliyordum. Başlarına ne gelebileceğini hayal ettikçe ise çok ama çok huzursuz oluyordum. Birden bir helikopter sesi duydum. Hemen arkasına saklanack bir şey aradım ama hiçbir şey yoktu. Yere yatıp ölü taklidi yapmaya çalıştım. Ama çok geç olduğunu hissediyordum. Beni farketmemelerini ummaktan başka seçeneğim yoktu.

Ama umudum boşaydı...

bir ağ aşağı doğru indi ve beni yukarı, helikoptere çekti. Silahım aşağıda kalmıştı. Ben helikoptere doğru yükselirken Ventus koşarak sokağa girdi. Silahımı eline aldı ve yukarı baktı. Atış yapacaktı. Eğer kurşun bana gelirse tartışmasız hayatımın sonuydu ancak ağa denk getirmeyi başarırsa yere düşerdim. Yere düşsem de sakatlanırdım ama işkence çekmekten iyiydi. Tetiği sıktığı anda gözlerimi yumdum.

Gözlerimi açtığımdan Ventus'un kucağındaydım. Beni tutmuştu. Yere düştüğümde beni tutmayı başarmıştı. Boynuna sarıldım.

"Teşekkür ederim." diye fısıldadım.

Güldü. Beni yavaşça yere bıraktı. Ayaklarımın tam bastığından emin olunca bana tekrar sarıldı. Ben de ona sarıldım. Diğerlerinin yanına gittik.

"Stella nerede?" diye sordum.

"Onu bulamadık."

"Ne demek onu bulamadık? Onu bulamadımız ve böylece dikiliyor musunuz?! Onu bulmalıyız!" koşmaya başladım. Etraftaki her yere baktım. Ve ayağım birden bir şeye takıldı. Elimde olmadan ağlamaya başladım yere oturdum ve yeri yumrukladım. Üçü birlikte yanıma geldi ve yere baktılar.

KAÇIŞWhere stories live. Discover now