Kurşun kafama geldiği anda gözlerimi hastanede açtım.
"Neredeyim ben? Hangi yıldayız? Neler oluyor?" diye haykırıyordum. Hemşireler ise sadece
"Uyandı!" diyerek birbirlerine sesleniyordu. Yaşlıca bir adam yanıma yaklaştı.
"Nisanın 13ündeyiz. 2013 yılında. Güney Amerika'dayız. Bayıldın. Ve seni hastaneye getirdik."
"Anlamıyorum. Bu doğru olamaz. Yüz yıl geçmişti ve.. Savaştan kaçmıştım.. Öldüm. Ben ölüyüm..."
"Biraz dinlenmeye ne dersin?"
"Ailem?"
"Onlar için çok geç."
Tekrar bir soru sormadan gözlerimi kapattım.
---------------
10 yıl geçti. 27 yaşındayım artık.
Hala Ventus'a aşığım, hala Stella öldüğünde çektiğim acıyı onu düşündükçe çekiyorum, hala Mare ile atışmalarımızı hatırlayıp gülümsüyorum ve hala boşlukta hissediyorum. Baygınken gördüğüm bir rüya olduğunu sanıyorlar ve zorla psikolojik tedavi uyguluyorlar bana. Anlayamıyorlar. Gerçek olduklarını biliyorum. Yanıma geliyorlar bazen. Ventus yavaşça saçımı okşuyor, Mare de benimle dalga geçiyor. Geçen gün delinin teki olduğumu söyledi mesela. Ben de ona buradakileri anlattım. Onların gerçek olduğuna inanmadıklarını söyledim. Yüz yıl falan geçmedi dediklerini... O da fikrini değiştirdi sanırım. Artık bana değil; buradakilere deli diyor.Belki beni inandırırlardı hayal olduğuna. Ama imkanı yok. Çünkü hala üstümde Rex'in kreminin kokusu var. Hala o bebek için acı çekiyorum. Ve o günden kalan kıyafetimde Ventus'un üstüme sıçrayan kanını görebiliyorum.
Hepsinin, her şeyin gerçek olduğuna inanıyorum. Bunu biliyorum.
---------SON----------